Hakan Tahmaz

Hakan Tahmaz son yazıları

Hakan Tahmaz tüm yazıları

06.06.2016 - 13:51

Çözüme yol arayışı

Türkiye’deki savaş, Suriye’nin/Kobanê’nin geleceği üzerinden sürüyor. Çözüm masası kurulduğunda taraflar farklı Kobanê hesap ve planlarıyla masada yer aldılar. Masanın devrilmesinde de Kobanê’deki gelişmeler aynı ölçüde rol oynadı.

Bu durumun kendisi barışın inşası için tarafların siyasi iradesinin çok önemli olduğu ama tek başına yeterli olmadığını gösteriyor. Doğal olarak farklı platformlarda yaşanan çatışmalar veya yapılan hesapların tutmaması üzerine çözüm masasının kolay, bedelsiz devirmesini engelleyecek yegane unsur barışın sosyal ve toplumsal zeminin güçlü olmasıdır. İlk başlarda Çözüm Süreci’ne desteğin yüksek olması büyük ölçüde herkesin  “çözümden anladığının” çok farklı olmasından ve beklentinin büyük ölçüde şiddetin sona ermesine hatta PKK’nin siyasal tasfiyesine indirgenmiş olmasıyla alakalı bir durum olduğu bugün çok daha net açığa çıkmıştır. Aksi halde bugün savaş siyasetine büyük ve güçlü toplumsal destek olmazdı.  

Suriye’de yaşananları da dikkate aldığımızda yeni Kürd savaşının uzun süreceği görülüyor. Tarafları, savaş politikasını terk etmeye zorlayacak olan barışın sosyal ve toplumsal zeminin güçlü inşasıdır. Barışı engelleyenin kurucu ideoloji ve türevleri olduğu gerçeğinin kavranması/görülmesidir. Bütün bölge devletlerinde var olan güçlü Kürt karşıtlığının Türkiye’de beslendiği siyasal zemin, kurucu Kemalist ideoloji ve onun yarattığı Kürt düşmanlığı ve bölünme korkusudur.

Türkiye’de bütün siyasal kimlikleri bu hat şekillendirmiştir. Barış hareketi, ancak bu gerçekliği değiştirebildiği ölçüde toplumsal etkisi gelişir, caydırıcı güç olma imkânını yakalar. Barışın ve çözümün yolu Türkiye sosyal ve siyasal gerçekliği veri kabul ederek değişim mücadelesinden geçiyor.

Sosyal ve siyasal gerçeklik Kürd meselesini sorun olmaktan çıkaracak toplumsal gerçekliğin Kürd siyasal hareketi dışında üç etkin odak biri ise toplumsal etkisi sıfır olan ama tarihsel anlamı olan siyasal odağın değişim ve dönüşümün barış/çözüm için zaruri olduğunu emrediyor. Milliyetçi, ırkçı, ulusalcı odak ideolojik nedenle,  sol/sosyalist odak ise toplumsal etkisi bakımından çözümün ve barışın inşasında özneleri olmaktan uzaklar. Bu koşullarda barış ve çözümün kaderi, cumhuriyetçi ve muhafazakâr çevrenin dönüşümüne ve değişimine bağlı hale gelmiştir.  

Bunlardan birini hesap dışı tutmak, dikkate almamak çıkmaz sokağa sapmaktır. Barış ve çözümü imkansızlaştırırken savaşın siyasal ve sosyal zeminlerinin pekişmesine yol açmaktır. Hiçbir siyasal gerekçe bizim böylesi bir sonuca ulaşmamıza hizmet eden siyasal tutumu izah etmeye yetmez.

Cumhuriyetçiliğin çıkışında, var oluşunda olduğu kadar Türk muhafazakârlığı da aynı paradigmadan fazlasıyla besleniyor. Kurtuluş savaşından kalma millicilik her daim Türkiye’nin en revaçta ve güçlü ideolojik akçesi olmuştur.

Siyasal İslamcılar, muhafazakârlar ümmetçilikten daha önce “devletçi” olmakla, cumhuriyetçiler, sosyal demokratlar devleti kuran parti ve gelenek olmakla övüne gelmişlerdir. Bu kesimler için “devletin bekası”  evrensel ve inançsal değerlerden her zaman daha öncelik gelmiştir. Birbirinin tezadını oluşturan bu iki kesimin çözüm ve barış için temel özelliklerinden yola çıkılabilinir. Cumhuriyetçiler statükoculuktan ve yanlış temellerde kurulmuş devleti kurucu özne olmanın avantajlarından kurtulmalarını ve çağdaş, Batı’ya yön çevirmiş olmanın gereklerini yapmaya zorlamak gerek. Irkçılıktan uzaklaşmış muhafazakârların ise inançsal değerleriyle evrensel değerlerin çatışma ve çekişmesinde tavırlarını evrensel olandan yana koyacak bir zihniyet dünyasına açılmaları sağlanmalıdır.

Muhafazakâr değişimi, dönüşümü olarak AK Parti’nin değişimi dönüşümü anlaşılamayacağı gibi Cumhuriyetçilerin değişim ve dönüşümün de CHP’nin değişim ve dönüşümüne indirgenemez. Siyasal öznelerin değişimi, dönüşümü sosyal kesimlerin değişim ve dönüşümün gelişmesine bağlıdır, bu ilişki her zaman doğrusal olmaz. Aynı zamanda cumhuriyetçi veya muhafazakârlardan birini ötekileştirme, dışlama barışa, çözüme çelme atmaktır. Barış ve çözüm, bu iki büyük sosyal kesimin, millicilikten uzaklaşmaları ve evrensel değerler temelinde ittifakıyla olabilecek bir şeydir. Türkiye eninde sonunda bu yola girecektir. Biz uzayan süreyi kısaltabiliriz.

Hakan Tahmaz

(Bas Haber)


Bültene kayıt ol