Atilla Dirim

Atilla Dirim son yazıları

Atilla Dirim tüm yazıları

07.04.2016 - 23:10

Dost ve kardeş değil, ikiz kardeş!

Nisan ayının ilk gününü ikincisine bağlayan gece, Azerbaycan ile Ermenistan arasında şiddetli çatışmalar yaşanmaya başlandı.

Çatışmaların yoğunlaştığı yer, 1994 yılındaki son ateşkesten sonra bir türlü huzura kavuşmayan Dağlık Karabağ bölgesiydi. Çatışmaların başlamasıyla birlikte, iki taraftan da peş peşe onlarca askerin öldüğüne dair haberler birbirini kovaladı. İlerleyen günlerde bombardımanlarda ölen çocuklara, katledildikten sonra kulakları kesilen sivillere, kafası kesilen askerlere dair korkunç görüntüler de medya organlarının sayfalarını doldurmaya başladı.

Çatışmaların başlamasıyla birlikte çeşitli ülkelerden hızla tepkiler geldi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, "bu anlaşmazlığın askeri yollarla çözülemeyeceğini" ifade etti ve Dağlık Karabağ'da yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının bozulmasını "çok sert" bir şekilde kınadı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon da "çatışmalarda ağır silahlar kullanılmasından ve aralarında sivillerin de bulunduğu yüksek ölü sayısından büyük bir endişe duyduğunu" dile getirdi. Hem Azerbaycan'a, hem de Ermenistan'a silah satan Rusya Devlet Başkanı Putin, "çatışmaların derhal durdurulması" çağrısında bulundu.

Türkiye ise daha ilk günden başlayarak açıkça Azerbaycan'dan yana taraf olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Karabağ'ın bir gün yeniden "asli sahibine" döneceğini belirterek, "Karabağ bir gün yeniden Azerbaycan'ın olacak" dedi.  Başbakan Ahmet Davutoğlu Azerbaycan'a destek açıklamasında bulunarak, "Can Azerbaycan'ın işgal altındaki tüm toprakları kurtulana kadar biz de 78 milyon olarak Azerbaycan'ın yanında olacağız. Can Azerbaycan'ın kaybettiği her şehit bizimdir. Bütün dünya bilmelidir ki Türkiye, Ermenistan'ın saldırganlığı karşısında can Azerbaycan ile omuz omuza durmaya kıyamete kadar devam edecektir" ifadelerini kullandı.

Daha çatışmaların nasıl başladığı bile tam olarak anlaşılamamışken ve taraflar karşılıklı olarak birbirini suçlarken, Türkiye'yi yönetenlerin Ermenistan'ı suçlu ve ölen Azerbaycan askerlerini "şehit" ilan etmesi, şaşırtıcı bir durum değil. "Bir millet, iki devlet" söylemiyle Azerbaycan'ı tarihsel temelde "dost ve kardeş" ülke ilan eden Türkiye, verdiği bu destekle Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev'den de teşekkür ve övgü aldı.

İlham Aliyev, babası Haydar Aliyev'in ölümünden sonra 2003 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, resmi oyların %73'ünü aldı. Seçim sonuçları ülkede tepkiyle karşılandı ve şiddetle bastırılan büyük protesto gösterilerine neden oldu. Daha sonra yapılan ve tümünü Aliyev'in kazandığı seçimler de sandığa hile karıştırıldığı gerekçesiyle muhalefet tarafından protesto edildi. 2009’da düzenlediği referandumla Azerbaycan Anayasası’nda bulunan cumhurbaşkanlığı seçilme sınırıyla ilgili maddeleri baskı ile ortadan kaldırdı ve gerçek anlamda bir saltanat tesis etti.

Bundan sonra ülkede var olan cılız hak ve özgürlükler tümüyle rafa kaldırıldı. Yıllık geliri 280 bin dolar olarak görünen Aliyev'in oğullarının ve kızlarının, başta Dubai olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde milyonlarca dolarlık gayrimenkule sahip olduğu biliniyor.

Aliyev, 2012’de Saraybosna ve Bükreş merkezli ‘Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi’ adlı bir sivil toplum örgütü tarafından ‘yılın en yolsuz lideri’ ödülünü kazandı. Aliyev ve ailesi, bazı uluslararası kurumlar tarafından ünlü Baba filminin Corleone ailesine benzetildi. Uluslararası Şeffaflık Örgütü raporlarına göre Azerbaycan 183 ülke arasında yolsuzluk sıralamasında 143’üncü durumda.

Ancak son bir yılda petrol fiyatlarında yaşanan büyük düşüş, Aliyev'in saltanatını sarsmaya başladı. Aliyev, düşen petrol gelirleri nedeniyle oluşan zararı, işçilere saldırarak kapatmaya çalıştı. 21 Aralık 2015'de dalgalı kur sistemine geçilmesiyle birlikte, %47 oranında devalüasyona gidildi. Bunun sonucunda birden çok ilde yürüyüş yasağına rağmen kitlesel eylemler yaptı. Siyezen, Lenkeran, Fuzuli, Ağcabedi ve Ağsu illerinde sokağa çıkan kitle Bakü yolunu kesti ve polisin saldırısıyla karşılaştı. Yüzlerce gösterici gözaltına alındı.

Yine ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşanan asker ölümleri ve devlet memurlarının sert tutumları, büyük protesto gösterilerine sahne olmuştu. Özellikle son iki yılda başta Leyla Yunus olmak üzere insan hakları savunucuları, aydınlar, avukatlar, gazeteciler o çok yakından tanıdığımız "vatana ihanet" suçlamasıyla karşı karşıya aldı, kısa veya uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldı.

Dolayısıyla, hazır "Güney Gaz Koridoru" projesi için ABD'nin de desteğini almışken, "tarihi" bir düşman olarak Ermenistan'la çatışmak, İlham Aliyev için biçilmiş kaftan bir çözüm gibi duruyor. Kötü gidişatın suçlusu geleneksel düşmandır, bu düşmanla çatışmak iç huzursuzlukları bastırmak için en ağır tedbirleri almayı kolaylıkla meşrulaştırır, aydınları, gazetecileri, insan hakları savunucularını "vatan hainliğiyle" suçlamayı mümkün kılar. Hatta Panama belgelerinde kızlarıyla ilgili çıkan haberlerin üstü bile fazla uğraşmadan, dış mihrakların oyunu söylemiyle savuşturulabilir.

İki ülkenin dost ve kardeş olması ne kadar uygun düşmüş, değil mi?

İkiz kardeşler, vesselam.

Atilla Dirim

[email protected]


Bültene kayıt ol