Bazen insan, olup bitenler karşısında söyleyecek söz bulamaz, nutku tutulur. 25 Mart 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan, Bakanlar Kurulu’nun 2016/8659 sayılı “Diyarbakır İli, Sur İlçesi’nde İlan Edilen Riskli Alan Sınırları İçerisinde Bulunan Bazı Taşınmazların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar”ı tam da böyle bir şey.
Bu karara itiraz edenlere itiraz edenler ve hiçbir empati yapma zahmetine girmeyenler, 50.000 civarında insanın yaşamını etkileyen mahallelerle ilgili bir konu tartışmakta olduklarını unutarak, gizleyerek yada gözardı ederek konuşuyorlar. Hiçbir mahçubiyet hissi taşımadan gözlerimizin içine bakarak insanları ahmak yerine koymaya çalışıyorlar. Sur’u aslına uygun yeniden inşa etmekten söz etme cesareti göstermeleri ise insana pes dedirtiyor.
Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın temizlik hareketinden, Güneydoğu’yu bir yıl içinde yeniden inşa etmekten söz ettiği ve “terörle mücadele” adı altında hiç bir yasal ve hukuksal dayanağı bulunmayan keyfi bir biçimde tarihi kentleri, sokakları, binaları, ibadet yerlerini ve yaşam alanlarını harabeye çevirenlerin ağızlarından çıkan bu sözlere inanılmasını, güvenilmesini beklemek esas ahmaklıktır.
Unutmayalım bütün bunlar şunun şurasında birkaç ay içinde oldu. İnsanların cesetlerinin günlerce sokaklarda kaldığı, süt almak için sokağa çıkan annesinin kollarında, beş aylık bebeğin, annesiyle birlikte canı alınan kent hem de UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan bir kent hakkında verilmiş bir karar bu. Arkasının geleceği, ona yakın kentte 2 milyona yakın insanın yaşamını etkileyecek bir uygulamanın ilk örneği ile karşı karşıya olduğumuz anlatılıyor.
Elbirliği ile hoyratça Sur’un ruhu yok edildi, öldürüldü. Bunu hiçbir çaba geri getirmeyi başaramaz. Sur’u anlamak isteyen http://kulturservisi.com/p/diyarbekir-olancasi-bir-tutam-can adresinde Şehmus Diken’i okumalı.
Bu kararı almadan önce Ankara, Diyarbakır’da bir tek sivil toplum örgütüyle temas kurmuyor, yerel yönetimlerle temas etmeyi terörle mücadelede zaafiyet göstermek olarak değerlendiriyor. Kaymakam, vali gelişmelerden bir haberler. Hiç kuşku yok ki, Ankara’nın büyük inşaat firmaları, mühendislik, mimarlık şirketlerinde her şeye vakıf, hazırlık yapanlar var.
Hükümet bu kararı uygulamaya koyma iradesi gösterirken, aynı zamanda başkanlık/yarı başkanlık tartışmasının salt siyasal bir rejim değişikliği ile sınırlı olmadığını gösterdi. Merkezi yönetim biçiminin en merkeziyetçi ve katı bir biçimde uygulanmasına geçilmek istendiğinin işaretini verdi. Bu yapılacak değişiklikle serbest piyasa ekonomisi ile devlet kapitalizmini çağrıştıran ekonomik uygulamaların iç içe geçme imkân ve olasılığının işaretleri olarak da görülebilir.
Ankara, bu kamulaştırma politikasıyla salt hukuktan yoksun, yasal olmayan, toplumsal ve siyasal meşruiyeti olmayan bir uygulamayı yaşama geçirmiyor. Aynı zamanda bütün yerel yönetim kurumlarını, sivil toplum örgütlerini işlevsizleştirerek, içi boş kurum ve yapılara dönüştürüyor. Kamusallaştırma kararıyla salt yasaları, hak ve özgürlükleri askıya alınmıyor. Aynı zamanda bunun uygulanabilmesi için her türden yerel mekanizmalar, yerel yönetim mekanizmaları ve sivil toplum örgütleri, yerel ne varsa onlarda askıya alınmıştır.
Diyarbakır’da 301 sivil toplum örgütleri kararın durdurulması çağrısında ve Diyarbakır Barosu’nun Danıştay’a Kamulaştırma kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açmış olmasına hükümet yetkililerinin gösterdiği tepki ve yaklaşım bize bunu gösteriyor.
Kamusallaştırma kararı verilen alanda bulunan Surp Giragos ve Surp Sarkis Ermeni Kiliseleri’nin, Mar Petyun Keldani Kilisesi’nin, Süryani Meryem Ana Kilisesi’nin ve Protestan Kilisesi’nin akıbetini soranlara, ya da bu konuda kaygılananlara verilecek ilk cevap hendekler kazılırken neredeydiniz olamaz, olmamalıdır. Bu cevabı veren yetkili kamulaştırma kararının üzerindeki örtüyü kaldırmış oluyor. Ya da Diyarbakır barosu gibi kamulaştırmadan doğrudan etkilenen ve zarar görenlerin bile yasal haklarının kullanarak kararın iptal edilmesi için dava açmalarını sorgulama yüzsüzlüğü veya cesaretini göstermek meselenin halisane Sur operasyonu mağdurlarının, mağduriyetlerini gidermek olmadığı gözler önüne sermeye yetiyor.
Hakan Tahmaz
(BasNews)