Washington Post gazetesinin haberine göre, Donald Trump’ın ABD aday seçimlerinde, geçtiğimiz haftalardaki “Süper Salı”da (ABD’de çok sayıda eyalette aday seçimlerinin yapıldığı Salı günlerine verilen isim-çn) kazandığı ezici zaferler Cumhuriyetçi Parti’yi “bir kargaşa durumuna” soktu.
Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adaylığı yarışında, rakiplerini yerle bir eden başarısından dehşete düşen partinin ağır topları, onu durdurmak için bir son dakika seferberliğine girişiyorlar.
2012’de Barack Obama’nın karşısında kaybeden Mitt Romney, Trump’ı bir “sahtekâr” olmakla suçladı. Aday seçimlerinin henüz gerçekleşmediği eyaletlerde Trump’a saldıran reklamlara büyük miktarlarda para akıtılıyor. Milyarder Ricketts ailesi tarafından finanse edilen bir “Trump’ı Durdurun” çalışması olan “Bizim İlkelerimiz” kampanyasından Katie Packer Washington Post’a şöyle dedi: “Hedefleyebileceğimiz çok fazla kişinin olduğu bir iklim var. Trump siyasette yükselirken arkasında oldukça fazla sayıda mağdur bıraktı.”
Trump konusundaki panik, Atlantik’in karşı tarafıyla sınırlı değil. Financial Times gazetesinin baş yorumcusu Martin Wolf, “Amerika Birleşik Devletleri, Roma’dan bu yana kurulmuş en büyük cumhuriyet, demokrasinin kalesi ve liberal dünya düzeninin garantörüdür. Eğer Bay Trump başkan olursa, bu küresel bir felaket olacaktır” diye yazdı.
Wolf temel meseleye parmak basıyor. Romney ve Trump’ın talihsiz rakiplerinden ikisi, Jeb Bush ve Marco Rubio tarafından temsil edilen Cumhuriyetçi Parti kurumu İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD emperyalizminin izlediği stratejiyi genel olarak destekliyorlar. Bu strateji, ABD’nin askeri gücü tarafından desteklenen bir uluslararası ittifaklar ağı kurarak, sermaye ve malların özgür dolaşımını sağlayan küresel liberal düzeni korumaktı.
Trump bu düzene meydan okuyor. ABD-Meksika sınırına bir duvar inşa etmek istemesi bir yana, Apple gibi ABD şirketlerinin üretimlerini Çin ve onun gibi düşük ücretli ekonomilerden çekip, yeniden ABD içinde yapmaya zorlayacağına söz veriyor. Ayrıca ABD’nin Japonya ile olan ittifakının değerini sorguluyor.
Tüm bunlar ABD egemen sınıfının hâkim eğilimi için lanetli düşünceler. Geçtiğimiz haftalarda 60 Cumhuriyetçi dış politika uzmanı imzaladıkları bir mektupta Trump’ın başkanlık için uygun olmadığını belirttiler.
George W. Bush’un görevlendirdiği son CIA direktörü olan General Michael Hayden, eğer Trump uluslararası hukuku ihlal eden emirler verirse, ABD ordusu komutanlarının bu emirlere uymayabileceği uyarısında bulundu.
Trump’ın genel duruşu aslında ABD siyasi tarihine aşina olanlar için oldukça tanıdık. Trump’ın duruşu Cumhuriyetçi yorumcu Walter Russell Mead’in “Jacksoncu gelenek” dediği akımın bir örneği. 1829-37 arasında başkanlık yapan Andrew Jackson, ABD’yi genişletmek için –özellikle Amerikan yerlilerine karşı– güç kullanılmasından hoşnuttu. Ama aynı zamanda Wall Street’in (ABD Borsası ve büyük şirketlerini temsil eden sokak-çn) popülist bir muhalifiydi ve yabancılara kuşkucu yaklaşıyordu.
Jackson’ın başkan olduğu dönemde ABD hâlâ doğudaki kıyı şeridinden dışarı doğru genişlemeye çalışıyordu ve Britanya’nın ekonomik anlamda yarı-sömürgesiydi. Trump dikkate değer bir şekilde, 2016 yılının çok daha farklı koşullarında, ABD’nin dünyadaki egemen kapitalist devlet olduğu bir durumda bu tarz bir saldırgan göçmen karşıtlığını, ırkçılığı ve popülizmi yeniden canlandırdı.
Onun başarısının arkasında yatan ana neden yeterince açık, Bernie Sanders’ın Demokrat Parti’den Başkanlık adaylığına güç veren etkenle aynı; ABD ekonomisinin durumu. Gerçek ortalama hane halkı geliri 20 yıl öncekiyle aynı seviyede.
Orta yaşlı beyazlar erkekler arasındaki ölüm oranı artıyor. Trump’ın “eğitim düzeyi düşük olanları seviyorum” demesine şaşmamalı. ABD halkının çoğunluğunun hâlâ sürdüğünü düşündüğü bir ekonomik krizin, başlıca kurbanları onlar.
Georgia’nın Cumhuriyetçi Partili senatörü David Perdue şöyle diyor: “Amerikan siyasetindeki asıl sarkaç artık sağ ve sol arasında değil, içeridekiler ve dışarıdakiler arasında sallanıyor”. Eğer bu doğruysa, bu parti kurumu için büyük bir sorun anlamına geliyor.
Eğer Trump karşıtı Cumhuriyetçiler, Trump’ın ilerleyişini yavaşlatmakta ve Temmuz ayında yapılacak parti kongresinde aday olmasını engellemekte başarılı olurlarsa, Trump’ı destekleyen seçmenler tarafından pekâlâ cezalandırılabilirler.
Ancak bu Trump için de bir sorun. Zaferin kokusunu alan Trump, çoktan kendisine çeki düzen vermeye başladı. Geçtiğimiz haftalarda yayınladığı açıklamada, bir başkan olarak orduya vereceği emirlerde, uluslararası hukuku rehber edineceğini açıkladı.
Ama eğer ABD’yi küresel ticaretten ve göçten tecrit etmek konusundaki ütopyacı vaatlerini terk ederse, kendi destekçilerine ihanet etmiş olacak. Bundan sonra neye yönelecekler?
Alex Callinicos