Suriye’de önceki cuma günü, ABD ve Rusya öncülüğündeki uzlaşmayla başlayan bir “ateşkes” (ceasefire) değil, geçici bir süre için “düşmanlıkların durdurulması” (cessation of hostilities) idi.
Hemen hemen hiç kimsenin bunun uygulanabileceğinden umudu yoktu. Zaten Rusya, anlaşmanın kapsamı dışında tutulan El Nusra ve IŞİD’i vurmaya devam edeceğini söylüyordu. Bu örgütler, boyutlarından bağımsız olarak, ülkenin hemen her tarafına dağılmış öbeklerden oluşuyordu. Dolayısıyla, Rusya, anlaşma öncesinde olduğu gibi, bunları vurduğu iddiasıyla Suriye halkını bombalamaya devam edebilecekti.
Suriye halkı, bu anlaşmayı, uluslararası güçlerin devrimi ezme girişiminin son safhası olarak görüyor ve karşı çıkıyordu.
Bir ölçüde beklendiği gibi oldu, rejimin saldırıları bazı yerlerde devam etti, sadece geçtiğimiz hafta pazar günü Rusya-Baas işbirliğiyle Halep’in kuzeyine 100’den fazla hava saldırısı gerçekleşti.
Ancak çatışmalara ara verilmesi ve hava saldırılarının sona ermesi kararı bir ölçüde de uygulandı. Bu, umudumuzu korumamızı sağlayan bir başka gelişmeyi ortaya çıkardı.
Suriyeli bir yoldaşımızın deyimiyle, devrim sokaklara geri döndü!
"Düşmanlıkları sonlandırma" anlaşmasından sonra, pazartesi gününden beri, Suriye'nin bütün büyük kentlerinde, Halep'ten İdlip'e, Şam'dan Deraya'ya her yerde kitle gösterileri yeniden başladı.
Cuma günü en az 104 ayrı noktada kitlesel eylemler yapıldı.
Sokağa çıkan insanlar "şeriat" istemediler, bombardıman talep etmediler, "IŞİD'e karşı koalisyon" veya kara harekâtı için slogan atmadılar, yemek-battaniye istemediler, "savaş bitsin" diye bağırıp çağırmadılar.
Çok basit bir mottoları var: "Halk rejimin devrilmesini istiyor".
Bu barışçıl gösteriler, üç yıla yakın zamandır yoğun bombardımanlar nedeniyle yapılamıyordu. Suriye halkı ölümlerden, kitlesel kıyımlardan, saldırılardan, işkencelerden ve bombalardan dolayı yorgun düşmüştü.
Ancak bu kaosun bir an için azalması, tabandaki mücadele dinamiğinin hâlâ ne kadar canlı olduğunu kanıtladı.
Büyük toplumsal dönüşümler, mücadele eden sınıflardan birinin diğerine göre elinde olan silah sayısıyla belirlenmez. Elbette savaş koşullarında silah belirleyici bir faktör; ancak devrimlerin kaderini nihai olarak tayin eden bu değil. Tarihte nice diktatör, elinde en iyi silahlar olan bir sürü despot, kitlelerin gücü karşısında kaçmak zorunda kaldı.
Suriye halkı Esad'ı istemiyor. Sokağın sesine göre devrim devam ediyor...
Ozan Tekin