Geçtiğimiz haftadan beri tüm Türkiye’yi etkisi altına alan kötü hava koşulları neredeyse en önemli gündem maddemiz haline gelmişti. Bir biri ardına gelen uyarılar; sıcaklık değerlerinin hızla eksilere düşeceği, yoğun kar yağışı, karın ardından buzlanma tehlikesi karşısında; kar lastiği ya da zinciri olmayan araçların trafiğe çıkmaması, okulların tatil edilmesi vb...Tüm gelişmeler olağanüstü bir durumun olduğuna işaret eder nitelikteydi. Zaten soğuk havaların İstanbul’u da etkilemesi konunun kendiliğinden önemli kılınmasına yeterli oldu. Oysa yurdun belirli bölgelerinde her yıl aylarca kalkmayan metrelerce kar ile kapanan yollar, ulaşılmayan köyler hep olur. Olur ama kimse boylarını aşan kar altında okullarına ulaşmaya çalışan çocukları dert etmez ya da bir türlü oralarda okullar tatil edilmez. Tıpkı hepimizin lanetle kınadığı Fransa’da 12 kişinin öldürüldüğü sırada benzer niteliklere sahip teröristlerin Nijerya’da 2000 kişiyi öldürmesi gibi. İki olayın birbirinden farklı olduğuna ilişkin çok sayıda gerekçe sıralanabilir ama hiçbir gerekçe, nerde olursa olsun ölenlerin insan ve dünyanın ne kadar adaletsiz bir yer olduğu gerçeğini değiştirmez.
Sibirya soğuğu Sibirya’ya aittir
Sibirya’dan gelen soğuk hava dalgasının yurdu esir aldığı günlerde yaşanan trafik kazaları ve ölümler oldu. Evsizlerin, Suriye’den gelen mültecilerin zor yaşam şartları bazılarımızın aklına geldi, vicdanlarını sızlattı. Hasta ya da yolda kalanların kurtarma ekipleri ya da askerler tarafından kahramanca kurtarılmaları, vatandaşların karın zevkini doyasıya çıkardı haberleri ile birlikte verildi. Ne de olsa Sibirya’dan gelen soğuk hava dalgası Sibirya’ya aitti. Bu sene yanlışlıkla, kazara bizim yaşadığımız bölgelere uğramıştı, bir süre sonrada yurdu terk ederdi. Hatta barajların “rekor” doluluk oranlarına ulaşması, sıcaklık değerlerinin de mevsim normallerinin altında olması hem yıllardan beri küresel ısınma var diye ortalığı velveleye verenlere hem de susuz kalacağız diyenlere iyi bir yanıt oldu diye sevinenlerde vardı. 2012 yılından beri devam eden kuraklığın ve İstanbul’daki barajların neredeyse boşaldığı günlerin ardından yağan azıcık bir yağmurdan sonra Veysel Eroğlu “ Çok şükür zor zamanlarda Allah hep yardımımıza yetişir “demişti. Bu açıklamanın ardından Prof Dr. Miktad Kadıoğluda “şaşkınlara uyarı; kuraklık kısa dönemli yağışlarla geçmez” diyen o meşhur tweetini atmıştı.
Şaşkınlara bir uyarıyı da iklim değişikliği ileilgili yapalım. İklim değişikliği: Aşırı uç hava olaylarının yaşanmasıdır. Aşırı uç hava olayları içinde; sıcak hava dalgaları, çok soğuk ya da sıcak gün sayılarında artış, yağış rejiminin bozulması, aşırı yağışlar vb bulunmakta. İklim değişikliği olmayan bir hava olayını var etmiyor, sadece olan hava olaylarının şiddetini arttırıyor. Birçok iklimbilimciye göre bugünlerde yaşadığımız aşırı soğuk günlerin nedenin de küresel ısınmadan kaynaklı.
Yazının bundan sonrasını bir yandan küresel ısınma olurken bir yandan nasıl en soğuk günleri yaşadığımızı açıklayan bilim insanlarının açıklamalarına bırakalım.*
Dünyanın diğer yerlerine göre en soğuk, kar ve buzullarla kaplı Güney ve Kuzey kutbunu gözünüzün önüne getirin. Bu gölgelerde atmosferin yüzeye yakın katmanlarının sıcaklığı kış aylarında -60 dereceleri bulabiliyor. İki kutup bölgesinde de yerleşmiş soğuk hava parçaları ve hava akımları (polar vorteksi) bulunmakta. Kutuplarda atmosferin dikey katmanları arasındaki sıcaklık farkları da çok fazla ve buna bağlı olarak, kutuplarda saatteki hızı 150km’yi aşabilen soğuk rüzgarlarda oluşuyor.Karaların ve nüfus yoğunluğunun kuzey yarımkürede fazla olmasından dolayı Kuzey kutbundaki polar vorteksteki değişimlerden daha fazla etkileniyoruz.
Dünyanın dönmesine bağlı olarak oluşan bu hızlı rüzgarlar (siklonlar) batıdan doğuya doğru bir girdap içinde dönerler. Bu çok soğuk rüzgarlaradeta bir girdabın (polar vorteks'in) içinde hapsolmuştur ve soğuk hava kütlesi güney enlemlere, yani bizim yaşadığımız yerlere, çok sık inmez.İnmemesine neden olan ise jetstream denilen hava akımı. Bunu kutup bölgesindeki soğuk hava ile orta enlemlerdeki sıcak havayı birbirlerinden ayıran bir yol olarak düşünebilirsiniz. Ama jetstreami,enlemlere tam paralel şekilde dolanan bir yol olarak değil de dalgalı bir şeklinde inişler çıkışlar yapan bir yol olarak düşünün.Aynı enlemdeki iki farklı bölgenin biri çok soğukken diğerinin aynı anda ılık olmasına da bu dalgalı yol sebep oluyor.
Buraya kadar anlatılanlar iklim değişikliğinin olmadığı durumda, normal şartlarda oluşan hava koşulları. İklim değişikliğinin devreye girmesi yani gezegenin sıcaklığının artması ile bakın bu normal hava koşulları nasıl değişiyor. “Polar vorteks, kutuplardaki soğuk havanın kutuplarda kalmasını sağlar. Kutuplar ne kadar soğuksa bu hava kutuplarda o kadar güçlü tutunabilir ve bizim yaşadığımız yerlere pek etkisi olmaz. Ancak kutupların iklim değişikliğinin etkisiyle ısınmasıyla birlikte polar vorteksin gücü de zayıflar ve jet akımının izlediği yol aşağı enlemlere kayar. Böylece de kutuplardaki soğuk hava aşağılara, Amerika, Avrupa, Asya’ya kadar, inebilme olanağı bulur.”
Özetle; “düşünülenin tam tersine polar vorteksin zayıflamasına bağlı yaşanan aşırı soğuklar, kutupların fazla ısınmasının yani küresel ısınmanın bir sonucudur” diyor bilim. Bu sene İstanbul’da hortum olduğunda 1940’da da oldu denilmişti. İstanbul Boğaz'ının Tuna Nehri'nden gelen buzullarla dolduğu da oldu. Lakin bu tür aşırı hava olayları çok uzun aralıklarla (yirmi-otuz yılda bir) görülürken artık daha sık görülmeye başlanacak. Ama aynı zamanda mevsim normallerinin üzerinde giden sıcaklıklar ve ardından dondurucu soğuk hava dalgaları. Kutup bölgelerinde artan sıcaklar yıllar içinde jet akımının daha aşağı enlemlere kaymasına,şimdilik televizyonda izlediğimiz Amerika’da çok sık yaşanan ‘snowmageddon’ türü hayatı felç eden soğuklarla tanışmamıza neden olacak.
Nuran Yüce
*Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Kurnaz, Çağla Fadıllıoğlu/onedio
(Sosyalist İşçi)