Paris’te bir mizah dergisinin bürosunu uzun namlulu silahlarla basıp 12 kişiyi öldüren katillere karşı hepimiz Charlie’yiz. Bunun tartışması olamaz.
Ancak sanırım, yalnızca bu anlamda hepimiz Charlie’yiz ve bunu söylemek tek başına bir şey ifade etmiyor.
Dün Paris’te yapılan yürüyüşteki fotoğrafa bakalım. Kimler yok ki?
Almanya’nın muhafazakâr sağcı lideri Merkel, onun İngiltere’deki ruh ikizi Cameron, İspanya’daki kardeşleri Rajoy, Yunanistan’daki kuzenleri (neyse ki artık devrik başbakan) Samaras. Fransız muhafazakâr sağcı Sarkozy.
Gezi’de arkadaşlarımızı öldüren AKP’nin muhafazakâr sağcı lideri Davutoğlu. Macaristan’ın AKP’sinin lideri Orban.
Binlerce Filistinlinin katili, siyonist rejimin başbakanı Netanyahu.
200 bini aşkın Suriyelinin katili Esad’ın baş destekçisi Rusya’nın dışişleri bakanı Lavrov.
Ekonomik kriz başladığından beri Avrupalı emekçilerin canına okuyan politikaları planlayan AB liderleri.
66 yıldır milyonlarca kişinin ve birçok ülkede demokrasinin katili NATO’nun genel sekreteri Jens Stoltenberg.
Sosyal demokrasinin teşhirine uzun uzadıya girmeyelim. Fakat Fransa ve İtalya’da “kemer sıkma” tedbirlerine karşı öfkenin yarattığı havayla başa gelen merkez solcu liderler Hollande ile Renzi, bunları kollarına takmış yürüyorlar. Zaten birçok meselede, onlar da diğerlerinden daha az suçlu değil.
Bunlarla birlikte, hep beraber Charlie olmak isteyenimiz var mı?
Medeniyet götürenlerin peşine takılanlar
Batı egemen sınıflarının merkezi siyasi çizgisine göre, “medeni dünya”, barbar Müslümanlara karşı bir uygarlık savaşı veriyor. Ve bu doğrultuda “herkes” birleşmeli. Sınıfları, ideolojileri, toplumsal mücadeleleri ve diğer hesaplarımızı bir kenara bırakarak…
Bu kutsal mücadele bazılarını avlıyor. Özellikle Türkiye gibi resmi devlet ideolojisinin kemalizm olduğu, hem İslam hem Arap düşmanlığının bu yüzden yaygın olduğu bir yerde “solcu”lar dahi avlanıyor. Öyle olunca, dünyanın en zengin medya patronlarından Murdoch gibi “Katliamdan tüm Müslümanlar sorumludur” diyenler, katliamı kınamayan kalmamışken sosyal medyada “Müslümanlar neden kınamıyor?” diye dolananlar, dinde reform çağrısı yapan ateistler, gerçek İslam’ı aramaya koyulan meczuplar eksik olmuyor.
Bir de, Charlie Hebdo’yu uğradığı saldırıya karşı koşulsuz savunmak ile derginin içeriğini onaylamayı birbirine karıştıranlar var. Yanlış anlaşılmasın, başta ABD ve Avrupa olmak üzere, dünyanın diğer parçalarındaki ciddice solcular durumun farkında. İngiliz sosyalistler derginin “İslam karşıtı provokatif ve ırkçı saldırılar konusunda bir uzmana dönüştüğünü” tespit ediyor. Fransız antikapitalistler “Son on yılda, radikal solcu okurları, fundamentalizme karşı eleştirilerinin Müslüman karşıtı bir tutumla karışabileceği eleştirisiyle yavaş yavaş dergiyi terk etti” diyor.
Yani, Mısır’da cuntacılar birkaç gün içinde iki bin darbe karşıtını sokak ortasında katlederken, eline Kuran verilmiş korku içindeki bir Müslümanı “Kuran bok gibi… Kurşunlardan korumuyor” sözüyle kapağına taşıyan dergiyi “insanlığın gülen yüzü” diye öven solcu Ahmet İnsellere galiba bir tek Türkiye’de rastlanıyor.
Ezilenlerin dinleri, ırkları, sınırları aşan dayanışması
Dolayısıyla, elbette, saldırının kurbanlarını anmak için, Türkiye’de Penguen ve Leman’ı hedef gösterenlere, katillerin ardından cenaze namazı kılanlara, “Oh, intikam aldık” diyenlere karşı hepimiz Charlie’yiz.
Ama bunu Avrupa’da göçmen karşıtı politikaları güçlendirmek için kullanacak liderlere, UKIP’e, Pegida’ya, Altın Şafak’a; Türkiye’de “Katliamı kınayan müslüman var mı?” diye dolaşan kemalistlere ve onların peşindeki “Endişeli modernler haklıymış” solculuğuna karşı hepimiz Müslümanız.
Arap Baharı’nı bastırmak için güçlerini birleştiren, Ortadoğu’yu –farklı pozisyonlardan yola çıkarak- kan gölüne çeviren küresel ve bölgesel elitlerle aramıza netçe mesafe koyacağız. Savaş aygıtlarını, egemen sınıfları değil ama hiçbir yönetici pozisyonunda bulunmayan mizahçıları hedef seçerek “medeniyetler çatışması”nı diğer taraftan besleyen, şiddet ve katliamda sınır tanımayan cihatçı/mezhepçi örgütlerin güç kazanmasını engellemek için mücadele edeceğiz.
Muhtaç olduğumuz kudret, ezilen sınıfların dinler, ırklar ve sınırlar ötesi dayanışmasında; Yahudi müşterileri dolaba saklayarak ölümden kurtaran genç Müslüman emekçi Lassana Bathily’nin cesaretinde mevcut.
Ozan Tekin