Başbakan Davutoğlu’nun lisede okurken dayak yemesiyle ilgili olarak memlekette çok çeşitli tepkiler olduğu anlaşılıyor.
Bilmeyenler için aktarayım, meseleyi Başbakan bir gazeteciye şöyle anlatmış:
“İstanbul Erkek Lisesi o yıllarda sağ-sol diye bölünmüştü ama, bizim gibi Batı düşünce sistemi ile Doğu’nun örf, adet ve geleneklerini birleştirmeye çalışan çocuklar yüzde 10 bile değildi, ağabeyler o günlerin sol sloganları ile her şeye hakimdiler. O zaman 14-15 yaşındayım, yine böyle beyin yıkama toplantılarından biri, sürekli onlar konuşuyor, bizler dinlemek zorundayız, sonra işte laf olsun diye biz küçüklere de söz verdiler, ben de kalktım, Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şiirini başında sonuna ezbere, bağırarak okudum, sonuna kadar dinlediler, devamında fena dövdüler.”
Tepkilerden biri, doğal olarak, 7 Haziran’da AKP’ye oy veren ve Kasım’da yine verecek olanların “Vay hainler, şeker gibi çocuk dövülür mü! Şimdi bile hâlâ sevimli bir şebek maymunu gibi olan adam kim bilir o zaman ne kadar tatlıydı. Zaten solculardan ne beklenir ki!” şeklindeki tepkisi.
İkinci bir tepki şöyle: “Vay ukala, millet konuşup tartışırken kalkıp iki buçuk sayfalık şiir okumak da ne oluyor? Dövmeyeceklerdi de ne yapacaklardı? Az bile yapmışlar!”
Kanımca, “Oh, ne iyi etmişler, keşke ben de İstanbul Erkek Lisesi’nde okusaydım da bir tane de ben vurabilseydim herife” diye düşünenlerin sayısı da az değildir. Üstelik kadın olduğu için o okulda okuma ihtimali olmayanlar arasında bile böyle düşünen çokça olmuştur.
Yok saymamak gerekir, az da olsa “Yazık ya, fikirleri yüzünden bir çocuğu dövmek doğru bir şey değil” diyenler de herhalde olmuştur. Emin değilim, olmamış da olabilir, bu tür saf ve iyi niyetli kişi pek kalmadı memleketimizde, ama tek tük vardır yine de.
Kendi tepkimi kâğıda dökmemeyi tercih ediyorum. Durup dururken kendi kendimi ele vermenin gereği yok.
Ama Davutoğlu’nun şu sözleri ilgimi çekti: “bizim gibi Batı düşünce sistemi ile Doğu’nun örf, adet ve geleneklerini birleştirmeye çalışan çocuklar”.
Tam olarak anlayamadım. Baskıcılık, hukuksuzluk, yolsuzluk ve yağmacılık acaba “Batı düşünce sistemi” çerçevesinde mi düşünülmelidir, o sistemin gerekleri midir, yoksa “Doğu’nun örf, adet ve gelenekleri” arasında mı saymak gerekir bunları?
Yoksa Batı düşüncesi ile Doğu geleneklerini AKP’nin özel olarak harmanlayıp yarattığı bir sentez midir baskıcılık, hukuksuzluk, yolsuzluk ve yağmacılık?
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)