Ozan Tekin

Ozan Tekin son yazıları

Ozan Tekin tüm yazıları

15.06.2015 - 08:38

AKP düştü, Tel Abyad düştü düşüyor

Kobanê IŞİD’in yoğun saldırısı altındayken, Tayyip Erdoğan katıldığı bir mitingde “Kobanê düştü düşüyor” diyerek büyük tepki çekmişti.

Eski iktidar partisinin 7 Haziran seçimlerinde Kürt illerinde tabela partisi hâline gelmesinin nedenlerinden biri olarak bu söz gösteriliyor.

AKP’nin paçavralarında yazanlar, böyle bir öngörüyle davranmış olsalar gerek, seçimlerden hemen önceki süreçte bununla ilgili bir açıklama çabasına giriştiler.

Bu anlatıya göre, Tayyip Erdoğan’ın bu lafı uzun bir açıklamadan cımbızlanarak çekilmiş. Örneğin, Sabah gazetesindeki 26 Mayıs tarihli yazısında belirttiği üzere, Hilal Kaplan’a göre “HDP çevreleri tarafından, 'Erdoğan Kobanê'nin düşmesini sevinçle istiyor' diye, başı sonu kırpılarak yansıtılan konuşmasında Cumhurbaşkanı, Kobanê başta olmak üzere Kürtlerin karşı karşıya oldukları gelişmeleri endişeyle yakından takip ettiklerini, IŞİD'in İslâm dışı bir oluşum ve bir terör örgütü olduğunu, onunla etkin mücadele için uluslararası destek sağlanırsa Türkiye'nin de askerî açıdan elinden geleni yapmaya hazır olduğunu belirtiyor”muş.

Kaplan ve diğer AKP’liler iki nedenle haksız. Birincisi için “cımbızlama” yerine Erdoğan’ın laflarının bütününe bakalım:

"Sınırımızın yanı başındaki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Kobani başta olmak üzere Kürt kardeşlerimizin yaşadığı şehirlere yönelik saldırıları da dikkatle ve endişeyle takip ediyoruz (...) Şimdi Batı'ya sesleniyorum. Havadan bombalayarak bu sorunlar çözülmez. İşte bir IŞİD terör örgütü çıktı. Suriye'de güç buldu. Bunlar İslam adına Allahuekber diyerek, Allahuekber diyenleri öldürüyorlar. Müslüman Müslüman'ı bu şekilde öldürebilir mi? Müslüman'ın Müslüman'a canı, kanı, malı, ırzı haramdır (...) Sadece havadan bombalamak suretiyle bu sorunu çözemezsiniz. Bununla ilgili yerde mücadele eden yapılarla işbirliği kurulmadan netice alınamaz. İşte aylar geçti ve bir netice yok. Şu anda Kobani de düştü düşüyor. Üç şey istedik: 1- Uçuşa yasak bölge ilan edilmeli 2- O bölgeye paralel, güvenli bölge ilan edilmesi lazım 3- Ve eğit, donat anlayışıyla Suriye'de ve Irak'taki ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem de donatılması lazım."

Açıklamanın bütününe bakınca kolayca anlaşılıyor ki, Tayyip Erdoğan ilk cümlede bahsettiği gibi “Kürt kardeşlerinin” yaşadığı şehirlere yönelik saldırıları endişeyle filan takip etmiyor. Tam tersine, Kobanê’de Kürt güçlerinin yenilmekte olduğu varsayımından yola çıkarak, bunu ABD’ye karşı, kendi Suriye planını müzakere etmenin bir parçası olarak kullanıyor.

AKP o dönemler daha büyük orandaydı, şimdi daha küçük oranda, Suriye’yle ilgili politikasında ABD ile anlaşamıyor.

ABD, Arap Baharı’yla birlikte başlayan ayaklanmalar silsilesinde ne yapacağıyla ilgili bocaladı. Mısır ve Tunus’ta müttefiki olan diktatörler devrilirken bu açıkça görülüyordu. Oralarda önce diktatörlere “reform” yapmalarını telkin etti, devrilmeleri kaçınılmaz olunca onlardan sonra gelecek iktidarlarla ilişkilenebilmek için “devrimlerden yana” gibi gözükmeye çalıştı.

Libya ve Suriye’de ise kendisine daha ılımlı bakan iktidarların kurulabileceği umuduyla doğrudan “muhalefetin yanında” bir tutum almaya çalıştı. Libya’da NATO’nun askeri müdahalesiyle devrimin boğulmasında birinci derece rol üstlenerek şu an gelinen kaotik ortamın yolunu açtı. Suriye’de ise ne yaparsa yapsın etkili olan Batı yanlısı bir muhalefet kurulamayınca ve El Nusra-IŞİD benzeri örgütlerin öne çıkmasıyla “İslami terör” gerekçesiyle pozisyonunu değiştirdi; öyle veya böyle Esad’ın kalmasından yana tutum alıyor.

AKP ise “büyüyen ekonomi”nin çıkarları gereği, Avrupa ekonomilerinin 2008 sonrası içinde düştükleri krizle birlikte, Arap Baharı’nı dış politikasının odağını değiştireceği bir yeni fırsat olarak gördü. Bu yüzden değişmekte olan iktidarlardan yana bir tutum benimedi. Suriye özelinde ise agresif ve savaş yanlısı bir politika izleyerek, burayı bölgede sözü geçen bir altemperyalist güç hâline gelebileceği bir fırsat olarak gördü. Hilal Kaplan gibi AKP’lilerin Erdoğan’ı “Kürt dostu” olarak okumamızı istediği açıklama, temelde AKP ile ABD arasında Suriye’ye yönelik bakıştaki bu farklılaşma bağlamında, Türkiye devletinin kendi politikasını müzakere etme stratejisinin bir parçası.

İkincisi, Kaplan ve diğer AKP’liler, Erdoğan’ın bu “cımbızlandığını” iddia ettikleri açıklamasını, kendileri “cımbızlayarak”, o günlerde olup biten diğer gelişmelerden bağımsız ele almamızı istiyorlar.

Tayyip Erdoğan bu açıklamayı 7 Ekim’de yaptı. Yani 6-8 Ekim “olaylarının” yaşandığı günlerde.

6-8 Ekim olayları denilen şey, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin yalnızca Demirtaş’ın çağrısıyla açıklanamayacak gerekçelerle, akrabalarının ve arkadaşlarının sınırın hemen öte tarafında IŞİD tarafından katledilmek üzere olması sebebiyle, içgüdüsel olarak başlattıkları bir serhildandı. Bu gösterilere devlet güçlerinin ve faşistlerin saldırılarıyla başlayan şiddet sarmalının sonunda, birkaç kişi hariç tamamı HDP’li olan 50 kişi hayatını kaybetti.

O günleri bir kez daha hatırlayalım: Sınıra yığılan Kobanêli siviller uzunca bir süre bekletilerek içeri alınmamış, alınmasını talep eden ve Kobanê’yle dayanışma gösterilmesini isteyenler devlet güçlerinin saldırısına uğramış, sınıra dizilen TSK tankları hiçbir şey yapmadan Kobanê’nin düşüşünü izlemek için görevlendirilmişti. AKP liderleri kamuoyu önünde PKK ile IŞİD’in aynı şey (“terör örgütü”) olduğunu anlatan ve “sınırda PKK istemediklerini” beyan eden açıklamalar yapıyorlardı. AKP’nin daha sonradan kabul etmek zorunda kalacağı “koridor açılması” talebi ısrarla reddediliyor, AKP durumdan yararlanarak Suriye için savaş tezkeresi çıkarmaya çalışıyordu.

Hiçbir “cımbızlama” olmadan, bu bağlamda okunduğunda, “Kobanê düştü düşüyor” lafının nereye oturduğu çok açık.

Veya AKP’lilerin, bir siyasi tartışmada karşı tarafı ikna edemediklerinde başvurdukları yönteme yaslanarak, Kürt halkının ne düşündüğünden yola çıkarak da durumu anlayabiliriz.

Kürt halkı AKP’lilerin iddia ettiği gibi aptal veya nankör olmadığı için, bu açıklamalara ikna olmadı ve Kürtlerin millî iradesi sandıkta tecelli etti. AKP’nin Kobanê direnişinden yana olduğu, 6-8 Ekim’in ise HDP’nin çağrısıyla HDP’lilerin diğer Kürtleri katlettiği bir olaylar zinciri olduğu iddiası seçimlerde karşılık bulmadı. Diyarbakır’da HDP 10 AKP 1, Mardin’de HDP 5 AKP 1, Şırnak’ta HDP 4 AKP 0, Hakkari’de HDP 3 AKP 0, Van’da HDP 7 AKP 1, Batman’da HDP 3 AKP 1, Ağrı’da HDP 4 AKP 0, Iğdır’da HDP 2 AKP 0, Dersim’de HDP 2 AKP 0, Siirt’te HDP 2 AKP 1, Bitlis’te HDP 2 AKP 1, Kars’ta HDP 2 AKP 1 milletvekili çıkardı.

Önceden bu illerin birçoğunda HDP ile AKP’nin oyları kafa kafaya gidiyorken, AKP bu seçimlerde haritadan silindi.

Özetlemek gerekirse durum şöyle:

AKP geçen hafta düştü.

IŞİD’in elindeki Tel Abyad ise, bu satırların yazıldığı an itibariyle, düştü düşüyor.

Ozan Tekin

[email protected]


Bültene kayıt ol