Alex Callinicos

Alex Callinicos son yazıları

Alex Callinicos tüm yazıları

16.04.2024 - 15:00

ABD-İsrail ilişkilerinde çekişme

Joe Biden yönetiminin Gazze’de ateşkes çağrısı yapan son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını veto etmemesi nedeniyle ABD ile İsrail arasındaki gerilim iyice görünür hale geldi. İsrail Başbakanı Netanyahu, başka bir hassas noktayı görüşmek üzere Washington’a uçması planlanan heyeti iptal etti: İsrail ordusunun daha fazla katliama yol açmadan Gazze’de planladığı saldırıyı nasıl gerçekleştirebileceği konusu.

Bu anlaşmazlık, ya İsrail’in ABD'nin kuklası olduğunu ya da güçlü İsrail lobisinin ABD dış politikasını domine ettiğini düşündüğü için iki devleti temelde aynı gören birçok kişi açısından kafa karıştırıcı. Fakat iki açıklama da doğru değil.

Biri diğerinden çok daha güçlü olan iki devletin çıkarlarının kesişmesi söz konusu. Ancak bu çıkarlar birebir aynı değil. İsrail, Siyonist siyasi projenin ürünü olan, yerleşimci sömürgeci bir devlet. İsrail’i kuranlar, Filistin’de yalnızca Yahudilere ait bir devlet kurmanın, yerel halkın mülksüzleştirilmesi ve yerlerinden edilmesi anlamına geleceği ve bunu başarabilmek için bölgedeki egemen gücün desteğinin gerekli olduğu konusunda oldukça netti.

1917’ye kadar Filistin’i yöneten Osmanlı İmparatorluğu bu plana ilgi göstermedi. Ama Birinci Dünya Savaşı sonunda Filistin’i ve Maşrık’ın diğer bölgelerini ele geçiren İngiltere, Siyonistleri destekleme kararı aldı. İngiltere’nin Kudüs Valisi Ronald Storrs, alaycı bir şekilde “bu girişim alanın da verenin de lehine, İngiltere için potansiyel olarak düşman bir Arap denizi içinde ‘sadık, küçük bir Yahudi bölgesi’ oluşturacak” diye açıklıyordu.

Bu, Siyonist silahlı grupların, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’yi Filistin’den çekilmeye zorlamak için terör girişimlerinde bulunmasını engellemedi. İsrail Devleti, 1947-49 yılları arasında gerçekleşen Nakba ile 750.000 Filistinliyi sürüp, topraklarını ve evlerini çalarak kurulduğundaysa, Batı emperyalizmine hizmet etmeye gönüllü oldu.

1951’de “liberal” Siyonist Ha'aretz gazetesinin editörü şöyle yazıyordu: “İsrail’in güçlendirilmesi Batılı güçlerin Orta Doğu’da denge ve istikrarı korumasına yardımcı oluyor. İsrail bir bekçi köpeği olacak... Batılı güçler bazen herhangi bir nedenle gözlerini kapatmayı tercih ederlerse, Batı’ya karşı nezaketsizliği izin verilen sınırları aşan bir veya birkaç komşu devletin cezalandırılması konusunda İsrail’e güvenilebilir.”

İsrail’in gerileyen İngiliz ve Fransız sömürge imparatorluklarıyla işbirliği yaparak Ekim 1956’da Mısır’a saldırmasının temelinde bu vardı. Fakat Başkan Dwight Eisenhower’ın “tüm Arap dünyasını kaybederiz” korkusuyla onları geri çekilmeye zorlamasıyla birlikte, ABD Orta Doğu’daki yeni egemen emperyal güç olduğunu duyurdu. İsrail Başbakanı David Ben Gurion Sina ve Gazze’den çekilmeyi reddettiğinde, Eisenhower onu tüm yardımları kesmekle ve BM yaptırımlarıyla tehdit etti.

Bununla birlikte, 1967’de İsrail, Mısır ve Suriye arasında yaşanan çatışmada Washington, İsrail’in ana silah tedarikçisi haline geldi ve bölgedeki en büyük askeri güç olarak konumunu sağlamlaştırmasına olanak sağladı. Bu çatışmaları durdurmadı. Ağustos 1982’de Başkan Ronald Reagan, İsrail’in Beyrut’u ayrım gözetmeden bombalamasına duyduğu “öfkeyi” ifade etmek için İsrail Başbakanı Menachem Begin’i aradı. Sivillerin katledilmesini “soykırım” olarak nitelendirdi. Begin yarım saat sonra onu geri arayıp tam ateşkes emri verdiğini söyledi.

Reagan, İsrail’in Beyrut kuşatmasının tüm bölgeyi istikrarsızlaştırmasından endişeleniyordu. Fakat Gazze’deki soykırım daha da kötü. Foreign Policy dergisi “İsrail ABD için stratejik bir yük” başlıklı bir makale yayınladı. Ancak Biden’ın tüm sitemleri sembolik kaldı. Yakın zamanda İsrail için 1800 adetten fazla 900 kiloluk MK84 bombası da içeren yeni bir silah paketini onayladı ki bu bombalar Gazze'deki katliamın sebebi.

Muhtemelen asıl etken, ABD emperyalizminin görece zayıflamış olması. İsrail (ABD'nin yardımı sayesinde) artık çok daha güçlü bir ekonomiye sahip. Netanyahu, kamuoyu önünde Washington’a meydan okuyacak ve Hristiyan sağın desteğini almak için ABD siyasetine karışacak kadar kendine güveniyor.

ABD emperyalizmi savunma durumunda. Yöneticileri tehlikelere açık köprübaşlarını desteklemekten başka seçenekleri olmadığını düşünüyor gibi görünüyor: Avrupa’da Ukrayna, Pasifik’te Tayvan ve Orta Doğu’da İsrail. Bizi daha fazla felaket bekliyor.

Çeviri: Irmak Yavlal


Bültene kayıt ol