Siyasi öznelerin arkasından dolanarak “İstanbul veya Türkiye ittifakı” oluşturma girişimleri anlamsız ve sonuçsuz kalmaya mahkum söylemlerle parti içi iktidar oyunları, yarış CHP için çıkmaz sokaktır, “terk adam rejiminde ülkeyi kurtarma” iddiasından uzaklaşmaktır.
Yerel seçimlere kırk beş gün kaldı. 2023 Mayıs seçimleri yenilgisi sonrasında CHP’de, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun liderliğinde gelişen “değişim” hareketi, 6 Kasım 2023 tarihinde Özgür Özel’i CHP Genel Başkanlığına taşıdı.
10 Kasım 2023 tarihli yazımda “İstanbul, Ankara gibi batı kentlerinde izlenecek seçim stratejisi ve ittifak taktiği, politik değişimin yönünün nasıl bir çerçeveye oturtulmaya çalışılacağının göstergesi olacak” diye yazdım.
17 Kasım 2023 tarihli yazımda ise “Yerel seçimler için aday belirlenmesi tartışmalarını 2023 Mayıs seçimleri öncesinde olduğu gibi sadece kazanacak aday tartışmasına indirgemek, yine başarısızlığa yol açacak bir yaklaşım ve ittifak olacaktır” diye uyardım.
Benzer biçimde sayısız uyarılar yapıldı. Sekiz ay sonra bugün, bu türden uyarıların ne derece haklı, hayati olduğu belediye başkanı adaylarının belirlenmesi ve seçim işbirliğitartışmalarında görüldü.
Dağılmış muhalefet Cumhur İttifakı için başarı zemini
Dağılmış, etkisizleşmiş muhalefet cephesi ve çok başlı CHP, muhalefet seçmeninde yol açtığı moral çöküntüsüyle, adeta Cumhur İttifakı’nın yerel seçim başarısının zeminini oluşturmakta.
Bu yazı sınırında kaba, sığ AK Parti karşıtlığına indirgenmiş ana muhalefet çizgisine ve olası sonuçlarına değinmek istiyorum.
Çeşitli siyasal tahlillerle Türkiye’nin geleceğinin AK Parti ile çok daha kötü olacağına dair belirleme, sadece AK Parti “düşmanlığını” harlandırmakla kalmakta. Kurucu bir siyaset önermemekte, başka bir ülke ve başka bir yerel yönetim tahayyülünü içermemektedir.
Bu, tam da AK Parti’nin toplumu kutuplaştırma, dostlar, düşmanlar diye ikiye bölme siyasetine hizmet eden bir başka kutuplaştırma yaklaşımı. Güven verici ve kurucu, yapıcı hiçbir özelliği, yönü bulunmamaktadır.
Sadece kentsel rantın el değiştirmesi sağlanmış oluyor. Yerel yönetim hizmetlerinden yararlanan veya bunlara kolay erişen sosyal, kültürel ve siyasal kesimler, kümeler değişmiş oluyor. Bir anlamda sistemsel sorunlar farklı mecralarda kronikleşerek sürdürülüyor. Sosyal ve adil olmayan rantçı sistem tahkim ediliyor, toplum çürütülüyor.
Belediye adaylarının belirlenmesi aşamasında CHP’de politik değişime ilişkin akıllarda kalan ya da bu da ne demek sorusunu sorduran tek bir cümle veya tanımlama dahi yapılmıyor. Bu da, Türk siyasetinin “biz bize benzeriz” sözünün ne derece geçerli ve anlamlı olduğunun belirtisi olsa gerek.
DEM Parti ile işbirliği arayışları sonuç üretmiş değil
Kaba ve basit AK Parti karşıtlığına indirgenmiş muhaliflik, bu seçimlerde muhalif parti adayları arasındaki başkan adayı geçişkenliğini, bu karşıtlığın sığlığını ve apolitikliğinin ciddi boyutlara ulaştığını gözler önüne sermiştir.
CHP’nin birçok yerde eski İYİP’lileri, kimi yerlerde eski MHP’lileri aday göstermesi veya CHP listelerinde yer bulamayan CHP’lilerin İYİP’den aday yapılmaları gibi. Bu aynı zamaniki parti arasındaki politik çizgi farklılığının belirsizleştiğini ve içiçe geçtiğini gösteriyor. Bir anlamda Türk siyasetindeki Türk milliyetçiliğinin baskın hale gelmesi halidir.
Bunun odak noktasının Kürt yurttaşlara karşı farklı güvensiz yaklaşımların, antipatik tutumların ve Kürt demokratik siyasetine polisiye yaklaşımların oluşturması, Türk siyasetinin çukuru olduğu kadar toplumsal yaşamı zehirleyen bir siyasal davranıştır.
Buna karşı gerçek ve toplumsallaşmış demokratik, ilerici siyasal güçlerin yerel seçimlerdemümkün olduğu kadar yaygın ve anlamlı demokratik seçim işbirlikleri geliştirmesi önemli bir şanstır.
Ne yazık ki, seçimlere 45 gün kala hala buna dair güçlü bir emare yok. Bir aydan fazla süredir, DEM Parti’siyle yürütülen seçim işbirliği arayışları bir sonuç üretmiş değil. Bu süreçte CHP’nin sergilediği tutum ve yaklaşımlar bir anlamda yeni yönetimin rotasına ilişkin güçlü bir emaredir. Politik değişim iddiasının içinin boşluğunu gösterir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal krizin ve toplumsal çürümenin ulaştığı boyut, eskiden olduğu gibi siyasi kibri, nobranlığı, keyfiyeti kaldırabilecek sınırı çoktan aştı. Siyaset kendisiyle birlikte toplumu da çürütüyor.
Siyasi öznelerin arkasından dolanarak “İstanbul veya Türkiye ittifakı” oluşturma girişimlerianlamsız ve sonuçsuz kalmaya mahkum söylemlerle parti içi iktidar oyunları, yarış CHP için çıkmaz sokaktır, “terk adam rejiminde ülkeyi kurtarma” iddiasından uzaklaşmaktır.
Bunun, 1990’ların CHP’sinin politik ve örgütsel rotasına yeniden girmesi sonucu doğuracağı çok açık. 2018 yılı sonrasında inşa edilen Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nde, bu rotanın bir anlamı, toplumsal bir sonucu olma olasılığı ise hiç yoktur.
Hatta Mayıs seçimleri sonrası CHP’nin yeni sisteme rıza gösterme noktasına savrulmayı getirecek politikasızlık hali, CHP’de aday belirleme sürecinde beliren, baş gösteren erime, dağılma eğilimi, seçimler sonrasında daha hızlı gelişme sinyalleri veriyor.
Bu seçimler, daha fazla etkisizleşmiş bir muhalefetle AK Parti iktidarı döneminin başlangıcı olabilir. Aynı zamanda seçimlerden hemen sonra yeni bir demokratik siyaset odağının nüveleri hızla belirmeye başlayabilir.
Hakan Tahmaz