Alex Callinicos

Alex Callinicos son yazıları

Alex Callinicos tüm yazıları

04.10.2023 - 15:17

Kapitalizm, göç ve ırkçılık

Geçtiğimiz hafta Muhafazakâr Partili İçişleri Bakanı Suella Braverman Washington’da yaptığı bir konuşmada “kontrolsüz ve yasadışı göç… Batı’nın siyasal ve kültürel kurumları için varoluşsal bir meydan okuma oluşturuyor” ifadelerini kullandı. Serbest piyasa destekçisi American Enterprise Enstitüsü’nde küçük bir dinleyici topluluğuna konuşan Braverman’ın sözleri ABD’de Washington Post veya New York Times gibi büyük gazetelerde yer almadı. Ama bu sözler Britanya’da bir medya fırtınası başlattı. 

Braverman sadece Muhafazakâr Parti’nin lideri olan Rishi Sunak’ın yerine geçmeye çalışmak için pozisyon almıyordu, aynı zamanda onun ve çok satan sağcı gazetelerin de büyük katkısıyla çoktan zehirli bir hale getirilmiş olan Britanya’daki göçmenlik tartışmasını kesin olarak aşırı sağın alanına taşımaya çalışıyordu. Avrupa’ya son dönemde yönelen göçün ölçeğini ve yarattığı aksamaları abarttıktan sonra Braverman asıl olarak şunu söyledi: “Eğer kültürel değişim çok ani ve çok büyük olursa, zaten orada olanın etkisi azalır. En sonunda da kaybolur.” 

Mülteci Sözleşmesi’ne saldırı

Bu sözlerle temelde aşırı sağcı “Büyük Yer Değiştirme” teorisini destekliyor. Bu teori “liberal elitlerin” beyazları Avrupa ve Kuzey Amerika’da azınlık durumuna getirmek için göçü teşvik ettiğini iddia ediyor. Braverman 1951 Mülteci Sözleşmesi’ne de saldırıyor. Bu anlaşma İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Nazi Almanya’sı ve Faşist İtalya gibi zorba yönetimlerden kaçanların bir daha asla sığınacak yerden mahrum kalmaması için düzenlendi. Braverman “şimdi tamamıyla farklı bir dönemde yaşıyoruz” diyor. 

Ancak Ukrayna’daki savaş altı milyondan fazla kişinin mülteci olmasına neden oldu. Sadece geçtiğimiz hafta Kafkaslardaki Dağlık Karabağ’ın nüfusunun yarısı, zorla Azerbaycan bünyesine katılmak yerine Ermenistan’a kaçtı. Braverman - açıkça olmasa da - insanları anavatanlarından ayrılmak zorunda bırakanın çoğu zaman yoksulluk olduğunu itiraf ediyor. Ancak bu yoksulluğun, Amerikan Enterprise Enstitüsü gibi kuruluşlar tarafından teşvik edilen neoliberal politikaların uygulanmasıyla zengin ve yoksul ülkeler arasında oluşan derin yapısal eşitsizliğin bir yansıması olduğunu kabul etmiyor. Kapitalist sistemin en büyük suçlarından biri, - örneğin Afrika’nın büyük bölümünde - hayat standartlarının çok düşük olması yüzünden insanların daha iyi bir hayat arayışıyla evlerini terk etmeyi istiyor olması. 

Mülteci yasasını modernleştirmekten bahsetmesine rağmen Braverman “eğer gerçekte sadece kadın veya eşcinsel olmak ve geldiğiniz ülkede ayrımcılığa uğramaktan korkmak korunma değerlendirmesi için yeterli olursa, bir iltica sistemini ayakta tutamayız” dediğinde homofobik ve cinsiyetçi aşırı sağ tribünlere oynuyor. Braverman, Britanya’da bahsi böylesine sert bir şekilde yükselterek aşırı sağın küresel saldırısına katılıyor. 

Irkçılık ve aşırı sağ

İtalya’nın faşist başbakanı Giorgia Meloni yakında seçim zaferinin birinci yıldönümünü kutlayacak. “Yasadışı” göçü durdurmayı vadetmişti ama bunun yerine göçmenlerin sayısı geçen yılın bu dönemindeki 66.200’den ikiye katlanarak bu yıl 128.600’e çıktı. Libya’da rakip hükümetlerin ve onların dışardaki destekçilerinin savaşı ile Derne’deki feci seller daha fazla sayıda insanı Akdeniz’in öteki tarafına doğru itiyor. 

Avrupa Birliği Meloni’ye yardım etme çağrısında bulundu ama onun başbakan yardımcısı ve rakibi Matteo Salvini, Fransız faşist lider Marine Le Pen ile ittifak halinde manevralar yaparak Meloni’yi daha sağ bir pozisyona itmeye çalışıyor. Salvini göçün artışını “askeri bir eylem” olarak adlandırıyor ve “Ben komplo teorisyeni değilim, ama kadere inanmıyorum. Bence bu kalıplara uymayan bir hükümete zorluk çıkarmak için kesinlikle istenen, organize edilen, planlanan ve finanse edilen bir şey.” 

Tüm bunlar olurken Polonya’da yaklaşan seçimler, zaten şiddetle göçmen karşıtı olan Hukuk ve Adalet Partisi hükümetinin daha da sağa kaymasına neden oluyor. Seçimi kim kazanırsa kazansın, kazanan parti Yahudi düşmanı, homofobik ve cinsiyetçi Konfederasyon Partisi’nin desteğine muhtaç durumda kalabilir. Bu parti, hükümetin bir milyon Ukraynalı mülteciyi Polonya’ya almasına karşı kampanya yürütüyor. Bu şu an görece izole olmuş olan, Avrupa’nın önde gelen aşırı sağ siyasetçisi Macaristan başbakanı Viktor Orbán’ın elini güçlendirecek. 

Orbán, müttefiki Robert Fico’nun geçtiğimiz hafta yapılan Slovakya seçimlerinden birinci çıkmasına yardımcı olmak için göçmenlerin Macaristan’dan Slovakya’ya geçmesine izin vermekle suçlanıyor. 2016’da Fico başbakanken, Slovakya’nın “tek bir Müslüman göçmen bile” almayacağını söylemişti. German Marshall Fund adlı düşünce kuruluşundan Daniel Hegedüs, “Orta, Doğu ve Güney Avrupa’da liberal olmayan ve otoriter hükümetler giderek genişleyen bir merkez oluşturabilirler… Polonya’da kemikleşmiş otoriter bir derin devlet var.” 

Ama aşırı sağın göçü silah olarak kullanması durumu Avrupa’yla sınırlı değil. Braverman konuşmasında New York’un Demokrat Partili Belediye Başkanı Eric Adams’ın “göçmen krizi New York’u yıkıma uğratacak” sözlerini alıntıladı. 2022 ilkbaharından beri New York’a 118.000’den fazla göçmen geldi. Bu kısmen Teksas’ın sağcı valisi Greg Abbott’ın uyguladığı politikanın sonucunda gerçekleşti. New York Times, Abbott’ın ve onun vali yardımcısının “eyaletin yakın tarihi içerisindeki en sert sağa kayışlardan birinin arkasındaki itici güç olduğunu” yazdı. 

Abbott, ABD’nin güney sınırından Teksas’a giren 15.800 kişiyi otobüslerle New York şehrine taşıdı. Financial Times’ın dediği gibi “Abbott’ın New York’a ihraç ettiği kriz, bir zamanlar müttefik olan Demokratları birbirlerine düşürdü, bu duruma uygun bir karşılık üretmeye çalışırlarken suçu birbirlerine attılar. Ayrıca böylece Cumhuriyetçilerin konuşulmamasını istedikleri bir konu (kürtaj) yerine, onların önemsedikleri bir konu (göç ve kaotik güney sınırı) ülke çapında gündem oldu. 

Abbott 2021’de yeniden aday olduğunda Donald Trump’ın desteğini almıştı.  Donald Trump’ın ABD sınırına dikmeye söz verdiği duvarı inşa edeceği vaadinde bulundu. Trump’ın kendisi de hakkındaki tüm davalara rağmen Cumhuriyetçi Parti’nin 2024 başkan adaylığı yarışında diğer tüm rakiplerinin açık ara önünde görünüyor. Son anketlerde görevdeki Demokrat Partili Başkan Joe Biden’ın da önünde. Beyaz Saray’da ikinci dönem Trump Başkanlığı ihtimali oldukça ciddi ve bunun Batılı emperyalizmin kendi içindeki uyumu üzerinde devasa sonuçları olacaktır. 

Göçün nedeni çok boyutlu kriz

Braverman’ın sözde “ekonomik ve demografik olgulara başvurmasına” rağmen ileri kapitalist ekonomilerin ezici bir göç krizi ile karşı karşıya oldukları düşüncesi saçmalıktan ibaret. Mültecilerin en çok yoğunlaştıkları yerler açık ara farkla Küresel Güney’de, özellikle Ortadoğu ve Afrika’da bulunuyor. Eğer onları desteklemek için yeterince kaynak ayrılırsa, Avrupa ve ABD’nin zengin ekonomileri bu ülkelere giriş yapan sayıda mülteciyi kolayca özümseyebilir. Ayrıca daha önceki göçlerin deneyimi tekrar ve tekrar gösterdi ki, yeni gelenler ev sahibi toplumları hem maddi hem de kültürel olarak zenginleştiriyor. 

Küresel bir sistem olarak kapitalizm, iki yüzyıl önceki ilk Sanayi Devrimi’nden bu yana, ucuz ve sömürülebilir emeğin sağlanması için göç akışlarına ihtiyaç duydu. Ancak bu yapısal gerçeklik, Karl Marx’ın 1860’larda kavradığı gibi “yerli” ve göçmen işçiler arasındaki ekonomik rekabetin ırksal bir karşıtlığa dönüşmesi tehlikesini yaratıyordu. Örneğin 19. yüzyılda Britanyalılara karşı İrlandalılar, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra beyazlara karşı yeni bağımsızlık kazanmış ülkelerden gelen göçmenler ve bugün “Batılılara” karşı Müslümanlar. 

Bugün kapitalizm, tarihindeki en büyük krizle karşı karşıya. Bu krizin bileşenleri arasında Kuzeyde 2007-2009 küresel finansal kriziyle başlayan ama şimdi Çin’e yayılan ekonomik durgunluk, hızlanan iklim felaketi ile Washington ve Pekin arasında büyüyen emperyalistler arası rekabet bulunuyor. İnsanları sınırların ötesine yönelten, bu çok boyutlu krizdir. Ama egemen sınıf siyasetçilerinin tepkisi, örneğin küresel hayat pahalılığı krizinin yol açtığı halkın öfkesini göçmenlere yöneltmeye çalışıyorlar. 

Braverman, Sunak’ı sağa çekmeye çalışıyor olabilir, ama Sunak’ın kendisi de Muhafazakâr Parti’nin popülerliğindeki düşüşü göçmen karşıtı söylemleri kullanarak telafi etmeye çalışıyor. Hem hükümetteki hem de sokaklardaki aşırı sağın doğrudan karşısına dikilmek gerekiyor. Göçmenlerle ve mültecilerle dayanışmayı öne çıkaran ırkçılık karşıtı hareketlerin inşa edilmesi gerekiyor. Ancak Braverman, Meloni, Trump ve benzerlerinin yürüttüğü saldırıya uygun bir karşılık vermenin tek yolu sınıf siyaseti. 

Başka bir deyişle, aşırı sağın istismar ettiği öfkenin gerçek kaynağına, kendi zenginlerini, kârlarını ve sistemlerini korumaya öncelik veren patron sınıfına yöneltilmesi gerek. Bu yüzden 2022 ilkbaharından bu yana gelişen ücret mücadeleleri çok önemli. Yeni bir işçi kuşağı kendi çıkarlarını savunmak için grev silahını nasıl kullanacaklarını öğreniyorlar ve bu süreçte etkili bir eylemin milliyet, ten rengi, din vb tüm farklılıkları kesen sınıf dayanışmasına dayandığı giderek daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. 

Nihai olarak – Marx’ın İrlanda örneğinde savunduğu gibi– işçi mücadeleleri yalnızca gelişerek, işçilerin sömürülmelerine destek olan emperyalizme ve ırkçılığa karşı uluslararası bir mücadeleye dönüşebilirse başarılı olabilirler.

Çeviri: Onur Devrim Üçbaş


Bültene kayıt ol