Her geçen yıl bir önceki yıldan daha bunaltıcı sıcaklara maruz kalıyoruz, son bilmem kaç yılın en yüksek sıcağı rekorunu kırıyoruz, mevsim normali dışında doğa olayları yaşıyoruz.
Özellikle de temmuz ayından beri hepimizi bunaltan bir sıcaklık mevcut. Sadece sıcaklığın yüksek olması değil, güneşin yakıcılığı, hissedilen sıcaklığın fazlalığı, asfalttan yansıyıp nefesimizin bir tık daha kesilmesine sebep olan sıcaklık ve serinleyecek alan eksikliği de sıcaklığın etkisini kat be kat arttırıyor. Sıcaklığın yarattığı etkinin hepimiz zaten farkındayız; terleme, halsizlik, sıvı kaybı, solunum zorluğu, “galiba birazdan sıcaklık yüzünden kalp krizi geçireceğim” hissiyatını bir tek ben yaşıyor olamam.
Yine hepimizin aşina olduğu uzman uyarısı kabaca “Aşırı sıcaklara dikkat: dışarı çıkmayın” diyor genel olarak, fakat aşırı sıcaklara karşı, özellikle de inşaat, karayolu, tarım ulaşım, kargo, turizm, belediye işçileri gibi dışarıda çalışmak zorunda olan işçiler açısından kimse bir şey dile getirmiyor. “Dışarı çıkmayın” uyarısının işçiler açısından bir gerçekliği yok. Hatta tek başına bu uyarı, çalışmak zorunda olan işçilerle dalga geçmekten başka bir anlam taşımıyor.
Çünkü bu uyarı hem bireysel bir önlem sunarak çalışmaktan başka şansı olmayan işçileri görmezden geliyor, hem de sosyal güvencesi olmayan işlerde çalışan işçileri gözetecek bir perspektif sunmuyor.
Sıcak havalarda, bilhassa dışarıda çalışmak zorunda olan işçiler ile birlikte tüm işçi sınıfının insani koşullarda çalışma hakkını gözetmek adına, bu doğrultuda yapılacak olan düzenlemeleri, patronların / şirketlerin / işverenlerin inisiyatifine bırakmak yerine, yasal düzenlemeler ve yaptırımlarla güvence altına almak gerekiyor. Denetim ve cezalarla da desteklenmesi gerekiyor.
Bazı başka ülkelerde olduğu gibi, 11:00-15:00 saatleri arasında işe ara verme, güneşin kavurucu etkisi sonrası çalışılacak şekilde düzenleme, mola sürelerinin yaz sıcaklarına uygun olarak değiştirilmesi ve dışarıda çalışmaya uygun kıyafet ve ekipman ile işçiler gözetilmelidir.
Tüm bunlar bir rica değil, işçi sınıfının daha düzgün koşullar altında çalışması adına geri adım atılmayacak talepleridir.
Dila Ak
(Sosyalist İşçi)