Millet İttifakı, 30 0cak 2023 pazartesi günü Ankara’da açıkladığı ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ ile “keyfiliği, yolsuzluğu, israfı, hukuksuzluğu, adaletsizliği, yandaşlığı, liyakatsizliği” ortadan kaldırma istek ve iradesini bir biçimde sergiledi. Hazırlayanları ihtiyaçları bakımında oldukça kapsamlı, anlamlı ve önemli bir çalışma olduğu anlaşılıyor.
Altı muhalefet partisi liderinin imzasını taşıyan ortak sunum yazısında çalışmanın amacı: “Ülkemiz, Cumhuriyet tarihinin en derin yönetim ve ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır. Toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar her geçen gün artmaktadır. Bu krizin en temel sebebi “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile keyfi ve kural tanımaz yönetim anlayışıdır. Mevcut sistem Devlet için bir beka sorununa dönüşmüştür” biçiminde tanımlanmıştır.
Bu cümleden, Millet İttifakı’nın asıl hedefinin, cumhuriyetin ikinci yüzyılında devletin restorasyonu olduğu anlaşılıyor. Toplumda Recep Tayyip Erdoğan’a karşı 20 yıldır biriken haklı öfke ve bıkkınlık duygusunu oya dönüştürmek istiyorlar. Hedefin AK Parti öncesi ‘eski devlete’ dönüşle sınırlı bir yenileme olmadığı, daha ileri bir şey olduğu da anlaşılmaktadır.
Aslında Millet İttifakı’nı oluşturan altı partinin ideolojik tercihleri, politik zeminleri ve geçmiş bagajlarının bunun ötesini kaldırması ve ortaklaşmaları mümkün olmazdı. Bu nedenle birçok siyasal yorumcu ve siyasetçi çalışmayı fazlasıyla başarılı buldu.
Millet İttifakı’nın çalışmasının esas sorunu, mevcut krizin temel sebebini “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile keyfi ve kural tanımaz yönetim anlayışı” olarak tanımlamasındadır.
Evet, Cumhur İttifakı’nın mamulü ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ krizin önemli, yıpratıcı, çürütücü bir unsurudur. Ama esas sebebi değildir. Esas sebebi cumhuriyetin yanlış temelde kurulmasıdır.
AK Parti’nin bugün sahip olduğu zihniyetin, yönetim tarzının, son tahlilde Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin yarattığı bir sonuç/ ürün olduğunu; aynı zamanda bir dizi toplumsal sorundan beslendiğini kavramadan geliştirilecek çözüm önerileri, en fazla kısa süreli pansuman işlevi görür.
Bunu bugünkü siyasal atmosferde, tek adam rejiminin faşizan bir anlayışla cümle âlemi düşmanlaştırdığı bir iklimde küçümsemek, hafife almak; en hafif deyimle siyaset, toplum psikolojisi ve toplumsal dönüşüm için olmazsa olmaz olan reel siyasetin gereklerinden bihaber olmaktır.
Cumhuriyetin yanlış temellerde kurulması, demokrasinin evrensel insancıl hukuk ekseninde kurumlarıyla, kurallarıyla yerleşip, gelişip güçlenmesini engelledi. Toplum aynı anlayışla yukarıdan aşağıya şekillendirilmeye çalışıldığı için demokratik siyaset, sosyal ilişkiler ve kültürel demokrasi gerçekleştirilemedi. Bu, düne kadar değişik askeri darbelere, sivil ve askeri bürokratik vesayete yol açtı.
Son dönemde ise bu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen tek adam yönetiminde Saray rejimine zemin oldu. Bu nedenle bugünkü kriz yanlış cumhuriyetin bir sonucudur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini krizin tek sebebi olarak tanımlamak, özünde yanlış cumhuriyeti belli ölçülerde koruma altına almaktır.
Türkiye’nin gerçek anlamda özgür, demokratik, çok kültürlü,
çok inançlı ve çok etnik yapılı bir ülke
olabilmesi için yanlış temelde kurulmuş olan
cumhuriyetin ikinci yüzyılda onarılması gerekiyor.
Toplumsal barışın inşasına ihtiyaç var
Yanlış cumhuriyetin laik, üniter ve sosyal devlet kolonlarının yarattığı sorunların büyük bir kısmı Ortak Politikalar Mutabakat Metninde de yer almakta. Odağında evrensel insan hakları ve insancıl hukuk, sivil toplum ve temel haklar olan bir program değil, ağırlıklı devlet merkezli bakışla hazırlanmış bir programla karşı karşıyayız.
Örneğin yanlış devlet laikliği ve bunun bir sonucu olan AK Parti laikliği yerine, özgürlükçü bir laiklik anlayışının geliştirilmesi konusu metinde yer almamaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden uygulanmasına sadece dolaylı bir gönderme yapılmaktadır. Diğer taraftan ise Alevi toplumunun taleplerinin hiç biri ima yollu bile yer verilmemiş.
Seçimlerin kaderini belirleyecek siyasal boyutta olan, yanlış üniter devlet anlayışının en önemli unsuru Kürt sorununun bırakalım çözümünden söz etmeyi, varlığından dahi söz edilmiyor. Ama kayyım, parti kapatma ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi bazı başlıklar altında Kürt siyasal hareketinin taleplerinin bir kaçının içerilmiş olduğu da önemli bir gerçek.
Bugün yerinde yeller esen sosyal devlet anlayışına ilişkin önermeler uzmanlık alanım değil, ama görebildiğim ve anladığım kadarıyla piyasa ekonomisinin kural ve ihtiyaçları sınırından ele alınmış.
Bu anlamda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaklaşık bir yıldır sık sık çeşitli vesilelerle dile getirdiği “helalleşme, cumhuriyeti ikinci yüzyılda tam demokrasiyle taçlandırma, toplumsal barışı inşa etme, neo liberal politikaları terk etme” şeklindeki söylemleri Ortak Politikalar Mutabakat Metni ile en azından geçiş döneminde askıya alınıyor.
Türkiye’nin gerçek anlamda özgür, demokratik, çok kültürlü, çok inançlı ve çok etnik yapılı bir ülke olabilmesi için yanlış temelde kurulmuş olan cumhuriyetin ikinci yüzyılda onarılması gerekiyor.
Bunun için hem toplumsal sorunları hem de siyasal kutuplaşmayı ortadan kaldıracak; farklı siyasal, sosyal ve toplumsal kümelerin ortaklaştığı barış siyasetine ihtiyaç var.
Demokratik özgür ve eşit bir toplumun inşası ancak kutsal ve evrensel barış hakkının tanınması ve bu uğurda gösterilecek çabaya bağlıdır.
Siyasal krizin çözümü statükocu Kemalizm, siyasal İslam ve Türk milliyetçiliği eksenine sıkıştırmamaya bağlı olduğu ayan beyan ortada. Demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi muhalefetle sandık ve seçim işbirliğine ve dayanışmasının köprüsünü şimdiden kurulmalı.
Hakan Tahmaz