Alex Callinicos

Alex Callinicos son yazıları

Alex Callinicos tüm yazıları

25.01.2023 - 09:51

Radikal değişim ihtiyacı büyürken elitler bir araya geliyor

Dünya Ekonomik Forum’u birkaç gün önce tamamlandı. Bu, holding zenginlerinin ve onların siyasetçi ve medyacı asalaklarının İsviçre’nin Davos şehrinin dağ tepelerinde toplaşıp, bizlere tepeden bakıp gelecekte iyi insanlar olacaklarına dair sözler verdikleri senelik bir cümbüş.

Acil ve radikal bir dönüşüm ihtiyacı her zamankinden daha belirgin. Sol-liberal tarihçi Adam Tooze’un “çoklu kriz” diye adlandırdığı, salgın, ekonomik kargaşa, emperyalistler arası rekabet ve iklim felaketinin içi çe geçtiği bir durum ile karşı karşıyayız. Davos’taki bir panelde sağcı tarihçi Niall Ferguson “çoklu kriz” kavramını elinin tersiyle itip, “Bu hepi topu tarihtir” diyerek atıp tutuyordu. Eh, madem öyle, -Ferguson’ın da ABD ve Çin’in Tayvan için savaşa girme ihtimaline dair uyarılarda bulunurken itiraf etmek zorunda kaldığı gibi- tarih epey tatsız bir sapağa girmiş durumda 

Davos’un çeşitli vaazları arasında Financial Times yorumcusu Martin Wolf tarafından yazılmış olan “Demokratik Kapitalizmi Savunmak” başlıklı bir makale de vardı. Wolf, argümanlarına duygusal bir ağırlık katmak için anne babasının Holokost’tan kaçarken İngiltere’ye sığınmalarını sağlayanın liberal demokrasi olduğundan dem vuruyor.

Wolf, “bu tarih, politik hatalar ve ekonomik felaketler birleştiğinde medeni bildiğimiz toplumların üzerine yıkım salabildiğinin ömür boyu farkında olarak yaşamamı sağladı” diye devam ediyor. Bugün de “popülizm” diye adlandırdığı ve aslında aşırı sağ diye tanımlanması daha yerinde olacak olan şeyin yükselişi ile bunun gerçekleşmekte olduğundan endişe ediyormuş.

Wolf liberal kapitalizmin en iyi sistem olduğunu iddia ediyor.  Ancak genel oy hakkına dayalı bir demokrasi ve piyasa ekonomisinin, bunlardan ilkinin geniş kitlelerin etkisine açık olmadığı, ikincisinin ise insanların çıkarına hizmet etmediği koşulda bir arada sürdürülebilir olmadığını söylüyor. Bunun da Wolf’a siyasi cevabı belli: tüm yurttaşlar için refah çünkü ekonomik fırsat eşitliği demek herkesin temel güvence sahibi olması demektir.

Wolf, refah kapitalizminin çöküşünün, kendisinin desteklediği Thatcher’cı neoliberal politikaların doğrudan sonucu olduğunu bir türlü anlayamıyor. Ve bu politikaları desteklemeye de pekâlâ devam ediyor, zira kendisi merkez bankalarının faiz oranlarını yükseltip işsizliği arttırarak enflasyonu düşürme taktiğinin baş savunucularından biriydi.

Wolf, elitlere duyulan güvenin erozyona uğramasının sebebi … işçi sınıfının ve orta sınıfların önemli bir kesiminin uzun süreli ekonomik küçülmesi ve bunun, başta küresel ekonomik kriz olmak üzere çeşitli ekonomik şoklarla ağırlaşması” olduğunu söylerken haklı elbette. Ancak bu kriz gökten inen bir şimşek misali bir “şok” değil, neoliberalizm tarafından yağdırılan, finans sektörünün üzerindeki denetimi kaldıran politikaların bir sonucuydu. Wolf da bu politikaların en önde koşan amigolarından biriydi.

Wolf “imtiyazların bir sorun olmaya devam ettiğini” kabul ediyor. Bu elbette patronlar ve bizler arasındaki uçuruma işaret etmenin iki yüzlü ve yarım ağızlı bir yolu. Geçtiğimiz sene ortalama tüketici harcamalarını kısarken lüks harcamalar beşte bir arttı. Zenginlerin aynı zamanda siyasi mekanizmalar üzerindeki kontrolü de mengene misali. Örnek olarak şu anki muhafazakâr hükümetin hile hurdayla zenginlere sağladığı vergi indirimlerini düşünebiliriz. Bu sınıf tahakkümü, yapısı gereği “herkes için refah” fikrinin önünde bir engel olarak duruyor.      

Wolf’un iklim değişikliği konusundaki tutumu ise bundan da biçimsiz. İklim değişikliği tümüyle Wolf’un methiyeler düzdüğü İkinci Dünya Savaşı sonrası liberal kapitalizmin egemen olduğu dünyanın bir ürünü. Kabul edelim ki başka bir tutarsız kavram olan “küçülme” stratejisini reddediyor ve bizleri “en iyi çözümlerin teknolojik çözümler olduğu” konusunda temin ediyor. Dalga mı geçiyor acaba? Neden acilen ihtiyaç duyduğumuz radikal emisyon kesintilerini uygulatacak bir siyasi iradenin sözü edilmiyor?    

Cevap tam da burada bahsedilen sınıf tahakkümünün yapısında yatıyor. BM’in yaklaşmakta olan COP28 iklim değişikliği konferansı, dünyanın en büyük karbondioksit yayıcılarından biri olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerçekleşecek. Konferansın başkanı aynı zamanda Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi’nin de başkanı. Böyle şeyleri hayal gücüyle türetemezsiniz. “Çoklu krizin” arkasında küresel kapitalizmin mantığı yatıyor.

Wolf’un beceriksiz ve kaçak oynayan liberal kapitalizm savunusu yalnızca bu sistemin ekonomik, siyasi ve ekolojik olarak çökmekte olduğunu gözler önüne sermeye yarıyor. Gerçek soru bu sistemin yerine neyin geçeceği. Aşırı sağın ilerleyişi ise hakiki sosyalist alternatifi geliştirmenin ne kadar acil olduğunun altını çiziyor.

Alex Callinicos

Çeviren: Deniz Güngören


Bültene kayıt ol