“Seçimden hemen sonra bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulsa ve o dönem tüm yönleriyle araştırılsa çok daha sağlıklı olur” önerisi Edirne Cezaevinde altı yıldır tutuklu bulunan HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’a ait.
Bu önerinin 7 Haziran 2015 sonrasında, yeni bir dönem öncesinde yapılması daha da anlamlı. Yeni barış arayışlarına kapı aralamak için yapılan bir öneri denebilir.
Gazeteci İrfan Aktan’ın Artı Gerçek sitesi için yaptığı, farklı medya organlarının temsilcilerinin sorularından oluşan röportajda, Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın sorusuna Demirtaş’ın verdiği uzun cevaptan bir cümle şöyle:
Demirkaya’nın “Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği 7 Haziran – 1 Kasım 2015 sürecinde HDP Eş Genel Başkanıydınız. Türkiye yeni bir seçime giderken son Mersin saldırısı ile benzer bir sürecin ortaya çıkacağı endişesini yaşıyor, bu yönde uyarılar yapılıyor. O döneme dair bir siyasetçi olarak özeleştiriniz var mı, bugün başta kendi partiniz olmak üzere muhalefete önerileriniz nedir?” sorusu, Mersin Mezitli polis evine saldırı sonrası toplumun geniş kesimlerince alçak veya yüksek sesle dillendirilen bir konuyu içermesi ve çözüm sürecini hatırlatması bakımından dikkat çekici.
Demirtaş, çözüm sürecinin çöküşünün faturasının tek başına kendisine çıkarılmasına haklı olarak itiraz ediyor. Sürecin iki taraftan da aktörlerinin tek kelime özeleştiriye yaklaşmadığını ifade ediyor. Ve “Muhalefet bu defa daha dikkatli ve cesur olmalı, barış söyleminden ve ısrarından geri adım atmamalı” çağrısı yapıyor.
Bu çağrı sadece geçmiş sürecin muhasebesinin yapılması ve suçluların açığa çıkarılması çağrısı değil. Bu çağrı aynı zamanda toplumsal barış arayışının yeniden canlandırılması, barış zeminlerinin geliştirilmesi ve 2023 seçimleri sonrasında yeni bir politik dönemin sağlıklı ve sorunları azaltarak ilerlemesi çağrısı. Nihayetinde altı yıldır gerçekleştirilen haksız, hukuksuz yargılamaların ve uygulamaların telafisi çağrısıdır.
Muhalefet partilerinin bu güne kadar yaptığı gibi çözüm sürecini yürütmek isteyenlerden hesap sormak için değil, yürütülmesini engelleyenlerin, provokasyon yapanların, kumpas kuranların ve masanın devrilmesinde kimin ne derece günahı olduğunun açığa çıkarılması için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını öneriyor.
Selahattin Demirtaş cevabında, çözüm sürecinde hendeklerin kazıldığı, şehir savaşlarının hız kazandığı evrede görev yapan üst düzey komutanların bazılarının isimlerini sayarak, 15 Temmuz 2016 darbe girişimine katılmaları nedeniyle ceza aldıklarını ve tutuklandıklarını hatırlatıyor.
Çözüm sürecinde barış masasının devrilmesinin üzerinden yedi yıl geçti. 2023 Haziran seçimlerinden sonra ülkenin yeni bir döneme girmesi için bu güne kadar temcit pilavı gibi tekrarlanan ezberlerin tekrar edilmemesi gerekir. Çözüm sürecinde barış masasının neden, kim veya kimler tarafından devrildiğinin doğru kavranması şart.
Selahattin Demirtaş’ın söyleşide araştırılmasını istediği ve hatırlattığı konuya ek olarak, çözüm sürecinde yaşan ve üzerinde durulmayan veya bilinmeyen bazı kritik tarihleri ve olayları da hatırlamakta yarar var.
6-7 Ekim 2014 Kobani olayları sonrasında 30 Ekim 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda çözüm sürecinin eskisi gibi sürdürülmemesi konusunda askerlere cumhurbaşkanı tarafında güvence verildiği bilgisi gerçek mi değil mi?
Bu toplantı sonrasında hazırlandığı iddia edilen Çökertme Planı gerçek mi değil mi? Gerçekse kimlere neden hazırlatıldığı açıklığa kavuşturulmalı.
1-2 Kasım 2014 tarihlerinde, Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu başkanlığında Afyon’da toplanan AK Parti 23. Dönem İstişare Toplantısında çözüm sürecini ağır biçimde eleştiren, konuşma yapan milletvekilleri, bakan ve il başkanları kimlerdi, gerekçeleri nelerdi?
Çözüm süreci döneminde, yeni başbakanın ilk istişare toplantısında, AK Parti içinde ilk kez böylesine sert ve sürecin bitirilmesinin istenmesi ve bir gün önce MGK toplantısı yapılması bir tesadüf müydü?
AK Parti’nin 8 kişilik çözüm süreci heyeti üyesi eski bir milletvekilinin yakın tarihte, kamuoyuna kapalı bir toplantıda ifade ettiği, çözüm sürecine karşı olan bakanlara, çok sayıda asker ve sivil bürokrata, partili milletvekillerine karşı nasıl bir yol izlendi, bunların çözüm sürecinin bitirilmesindeki etkisi ve gücü nedir?
17-25 Aralık 2013 tarihinde hükümetin ortaklarından Fethullah Gülen cemaatine mensup polisler ve savcılar hükümete operasyon yaptılar. 2 Ocak 2004 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İmralı Heyeti üyesi ve HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile baş başa ikili özel görüşmede sözünü ettiği, devlet kurumlarıyla görüş birliği oluştukça paylaştıkları mastır plan neleri içeriyordu, bu planı kimler hazırladı?
Abdullah Öcalan’ın 9 Ocak 2015 tarihinde yapılan görüşmede sözünü ettiği, “Kandil’e yazdığı ama devlet yetkililerinin Kandil ile ilişkilerin bozulabileceği gerekçesi ile parti yetkililerine vermediği” mektuplarının içeriğinin açıklanmasının zamanı geldi.
Çözüm sürecini doğru anlamak için Abdullah Öcalan’ın “hem devlete hem de Kandil’e çok sert yüklendim” dediği mektuplar önem arz ediyor.
Bütün bunları, barışa ve çözüme odaklanan bir biçimde ve toplumsal barışa fayda sağlayacak bir yaklaşımla ele almaya ve yüzleşmeye hazırlanmalıyız.
Hakan Tahmaz