Alex Callinicos

Alex Callinicos son yazıları

Alex Callinicos tüm yazıları

17.10.2022 - 08:08

Petrol anlaşması ABD hegemonyasının tökezlediğini mi gösteriyor?

OPEC+ petrol arzını azaltmaya karar verdi, Biden ve ABD büyük bir darbe aldı.

Değişen küresel güç dengesini, OPEC+ petrol kartelinin, üretimi günde iki milyon varil kadar azaltma kararından daha iyi özetleyen bir şey yok. Üstelik, Amerika Birleşik Devletleri'nin yoğun lobi faaliyetlerine de meydan okuyarak yaptı. Bu, Suudi Arabistan'ın fiili hükümdarı Muhammed bin Salman (MBS) ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Biden’a parmak sallandığı anlamına geliyor.

ABD İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Suudi monarşisini kendisine yakın tutmaya çalıştı. Şubat 1945'te Başkan Franklin Roosevelt, Stalin ve Churchill ile gerçekleştirdiği Yalta zirvesinden dönmeden önce, hanedanın kurucusu Kral İbn Suud ile buluşmaya gitmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı o sırada Suudi Arabistan'ın petrol kaynaklarının “muazzam bir stratejik güç kaynağı ve dünya tarihinin en büyük maddi kazanımlarından birini oluşturduğunu” söylüyordu. Bu güçlü bağ onlarca yıl boyunca korundu. Büyük petrol rezervlerine sahip Suudi Arabistan, üretimi ve fiyatları Washington ile yakın bir uyum içinde yönlendiren petrol üreticisi olarak hareket ediyordu. Ve ABD de Irak'a karşı giriştiği 1991 Körfez Savaşı'nda Suudi monarşisini Saddam Hüseyin'in hırslarından korumaya da çalışıyordu. Ancak Washington ve Riyad arasındaki ilişkiler son yıllarda kötüye gitmeye başladı.

Bu değişimin bazı jeopolitik nedenleri de var. Suudi otokratlar, 2011 devrimleri sürecinde diğer Arap tiranlıklarını savunmadığı için Barack Obama'ya içerlediler. En önemli bölgesel rakipleri olan İran ile 2015'te yaptığı nükleer anlaşmadan da hiç hoşlanmıyorlar. Biden da onu yeniden diriltmeye çalışıyor.

Bunlar olup biterken, Rusya'nın Suriye ve Libya'daki iç savaşlara müdahalesi, onu etkin bir Ortadoğu bölgesel gücü haline getirdi. Çin ise Körfez ülkeleri için önemli bir petrol ve gaz pazarı statüsünde; karşılığında onlara giderek artan miktarlarda mal tedariki gerçekleştiriyor. Bu durum, Suudi Arabistan'ı ve diğer Körfez monarşilerini, Washington'un Pekin ve Moskova'daki “otoriter” rakipleriyle daha da yakınlaştırdı.

Ve elbette, enerji krizi de şimdi bu devletlere yeni bir avantaj daha sağlıyor. Pek çok büyük ekonomi, “yeşil dönüşüm” olarak adlandırılan süreci – son derece ağırdan alınmış ve adil olmayan bir şekilde– gerçekleştirmeye başladı. Fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmaya ve yenilenebilir kaynaklara yönelmeye doğru yol alıyorlar. Fakat çelişkili bir biçimde, bu süreç kısa vadede büyük petrol ve gaz üreticilerinin (Suudi Arabistan, Rusya ve ABD) lehine işledi.

Fosil yakıtlara yapılan yatırım, 2014-15'te petrol fiyatlarının düşmesine neden olmuştu ve 2020'de Covid-19 salgınının başlangıcında kendilerini kısa bir süreliğine zarar etmelerine varacak kadar zorlayan bu şokları henüz atlatabilmiş sayılmazlar. Bu gelişme arzı daraltıp fiyatların yüksek seviyede sabitlenmesine yol açtı. Rusya Ukrayna'yı işgal etmeden önce bile doğal gaz, özellikle Doğu Asya'da bir “geçiş yakıtı” olarak görüldüğü için revaçtaydı, çünkü birim başına kömürden daha az CO2 üretiyor.

Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki yakın müttefikleri, Biden yönetimi ile enerji politikası konusunda bir çatışma rotasına girmiş oldular. Biden, “petrolden çıkış” sözü vererek göreve geldi, ancak yükselen enflasyon nedeniyle popülaritesini yitirince petrol fiyatlarını düşürmeye girişti.

Körfez ülkeleri, Mart ayında ABD hükümetinin piyasaya, ABD Acil Durum Stratejik Petrol Rezervi'nden günde bir milyon varil sunmaya başlamasına da öfkelendiler. Ayrıca Financial Times gazetesine göre, “Washington'un Rusya ham petrol ihracatına bir fiyat sınırı koyma planı … OPEC üreticilerini alarm durumuna geçirdi.”

“Grubun tartışmalarına aşina olanlar, varlıklı tüketicilerin petrol piyasasının kontrolünü yeniden ele geçirdiğini düşündüklerini ve bu önlemlerin gelecekte de kendilerine karşı bir koz olarak kullanılabileceğinden korktuklarını söylüyorlar.”

Biden, MBS ile arasındaki buzları eritmek ve onu petrol üretimini yeniden artırmaya ikna etmek amacıyla, Temmuz ayında Riyad'a bir ziyaret gerçekleştirdi. O sırada Orta Doğu liderlerinin zirvesine de “ABD geri çekilmiyor” mesajını veriyordu. Suudilerin yanıtı geçtiğimiz haftalarda geldi.

Neticede önümüzdeki ay yapılacak olan ABD ara seçimlerinden önce benzin fiyatlarını bir kez daha yükseltmenin ve bu sayede Cumhuriyetçilerin elini güçlendirmeyi denemenin zamanı gelmiş görünüyor.

Emirlik akademisyeni Abdulkhaleq Abdulla, "Şu anda herkesin Körfez petrolüne ihtiyacı var, herkesin Suudi Arabistan ve BAE'ye ihtiyacı var," diyordu; "Washington'daki kimi şahsiyetler henüz karşılarındakinin yeni bir Körfez olduğunun farkına varamadılar. Artık emirleri Washington'dan almıyoruz." Abartıyor gerçi ama ABD'nin Ortadoğu'daki hakimiyetinin ciddi bir darbe aldığına da hiç şüphe yok.

Alex Callinicos

Socialist Worker’dan çeviren: Tuna Emren

 


Bültene kayıt ol