Şafak Ayhan

Şafak Ayhan son yazıları

29.06.2022 - 11:38

Eğitim unlu mamulleri

İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne. İşte asıl cinayet bu - Maksim Gorki

Dünyada eğitim ile ilgili evrensel ölçekte en azından bilim temelli eğitim veren kurumlar için eğitim-öğretim ilişkisi için 5 temel ilke vardır. Bunlar; öğrencilerin anadilinde, yetenek, ilgi, becerilerine göre ve demokratik süreçlerin var olduğu bir eğitim öğretimdir. Türkiye’de ise bunların yanından bile geçmeyen yerli ve milli "değerler" ekseninde yürütülen ırkçı ve cinsiyetçi bir eğitim 12 yıl boyunca zorunlu. Tabi eğer bu eğitimden memnun kaldıysanız üniversitede de ırkçı ve cinsiyetçi eğitiminiz devam edebilir.  

Yüz yıldır devam eden bu eğitim anlayışının yarattığı düşünce selinden uzun uzadıya bahsetmeye gerek yok. Bir arpa boyu yol alınamadığı tam da egemen ideolojinin istediği gibi verilmek istenenin düşünce süreçlerini ortaya çıkartmaya çalışan bir eğitim değil sadece devlete sadık bireyler yetiştirildiği sürece bu eğitimde asla bir sorun görülmemektedir. 

Her iktidarda değişen eğitim öğretim sisteminin PISA sonuçları da dünya üniversiteler sıralaması da devlet okulunda sekizinci sınıfa gelen bir öğrencinin okuduğunu anlama (Türkçe), temel sayısal işlemler yapabilme ( Matematik ) net ortalamaları da ortada. İşin garip taraflarından birisi de bunların hepsini bilen MEB’in süreç ile yüzleşmek yerine bunu gizlemeye devam etmesi. İnanılır gibi değil. Bunun örneğini geçen gün duydum. Bir üniversitede doktora çalışmaları sırasında ülke genelindeki okuma yazma öğrenme süreçlerinin bölgeler arasındaki farklılaşmalarının araştırılmasını konu ediliyor. Araştırmayı yürüten öğretim görevlisi ve doktora öğrencisi bilgilerin daha sağlıklı olması için MEB ile iletişime geçiyor. Bakanlık konuyu dinledikten sonra ellerindeki verilerin gizli olduğunu, bunların paylaşılmasının doğru olmayacağını söylüyor ve çalışmaya veri akışı sağlamıyor. Çünkü bakanlık elindeki verileri paylaştığı an yıllardır dile getirilen ancak kimsenin umursamadığı bir durum bilimsel çalışmalarda yer alacak. Nedir bu gizlenen veri: Bölgeler arasında eğitimde fırsat eşitsizliği. Bölgelerin etnik, coğrafik, kültürel, sosyo-ekonomik hiçbir özelliğini dikkate almayan bir bakanlık tek tipçi bir anlayışla bu eğitim öğretim süreçlerini kendince "idare etmeye" çalışıyor.  En basitinden Şanlıurfa ile Zonguldak’ta okullar aynı gün açılıp aynı gün kapanıyor. Farklı etnik kimlik, kültür, inanç durumlarından bahsetmedik bile. 39 dilin konuşulduğu 18’inin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir ülkede her şey, tek bir yerden ve tek bir yapıdan yönetiliyor.

LGS, YKS ve paralı askerlik

Eğitimdeki kısır döngü ve yarattığı umutsuzluk her yeri sarmış durumda. Öğrenciler kendilerine bir gelecek çizmekten, hayal etmekten oldukça uzaktalar. Liyakatsizlik, işsizlik, özgürlüklerin her geçen gün ellerinde birer birer kayıp gitmesi, sistem tarafından özenle dikte edilen apolitiklik gençleri içinden çıkılmaz bir yaşam çemberine hapsediyor. Depresyonlar, intiharlar hayatta kalanlar içinse ya beyin göçü ya da paralı askerlik.

Eğitimde 12 yılını zorunlu olarak geçen insanların, eğitimi dünyayı değiştirmenin bir aracı olarak değil militarist politikaların bir öznesi haline gelmeyi hedef alması da şaşılacak bir şey değil. 

- 'Üniversiteyi bitirsem ne olacak ki iş yok güç yok. Dönüp dolaşıp yine polis olacağıma üniversiteye başlamadan polis olsam daha kârlıyım.'

- 'Üniversite sınavına öylesine giriyorum bi deneyeceğim olmadı askere gidip orada sözleşmeli er olarak kalacağım.'

- 'Okuyup doktor, mühendis, mimar, öğretmen olacağıma uzman çavuş olurum doktorun, öğretmenin alacağı maaşın üç dört katı  maaş alırım.'

Bunlar LGS’ye, YKS’ye girmiş olan çoğunluğu kırsal bölgelerde yetişen çocukların aralarındaki konuşmalardan bazıları.

Hepsi sistemin kendilerine biçtiği yaşam koşullarına direnmek zorunda olduklarını hissederken, aslında bu direnmenin değişimi getirmeyeceğinin de farkında. Eğitim denildiğinde meslek kazanma, mesleği de para kazanma olarak öğretildiği bu gençlerin hepsi asker veya polis olmak için sıraya girmiş durumda. Lise ve üniversite adaylarının bu diyalogları , devletin eğitim ve politik sisteminin de bir özeti gibi. Bunun için harcanan onca zaman ve milyarlarca para...

Gerçi Milli Eğitim Bakanı geçtiğimiz günlerde ufuk açıcı bir açıklama daha yaparak gençlere umut kapısı oldu. Açıklama şöyle: “Türkiye'de 81 ilde 100 noktadaki meslek lisemize ekmek fabrikası kuracağız. Günlük 1 milyon ekmek üretim kapasitesiyle, o liselerin satış büfelerinde vatandaşlarımızı düşük fiyatlı ekmekle buluşturacağız"

Neoliberal politikaların bir sonucu olarak yıllardır yoksul aile çocuklarını, işçi sınıfının çocuklarını meslek liselerine yönlendiren MEB, şimdi de bu çocukların anne babaları gibi bir an önce kapitalizmin vahşi çarkları için çalışmaya koyulmasını istiyor. Çocuk işçiliğini meşrulaştırıyor. Bir ülkenin eğitim politikasına bakar mısınız?  Ekmek üretmek ve bu ekmeği kazanabilmek için de ölmek.

Şafak Ayhan


Bültene kayıt ol