Çeşitli platformlarda, hak kazanımının bizim mücadelelerimizle gerçekleşeceğinden, kimsenin bize haklarımızı biz talep etmeden vermeyeceğinden bahsediyoruz. Hak mücadelelerinin uzun yıllar sürse de aynı ısrarla devam etmesi gerekiyor, çünkü kazanmak zorundayız. Kadın hareketi bu açıdan, dünyanın bir çok ülkesinde güçlü deneyimlere sahip.
Tabii ki şöyle beklentiler olabilir; talep ettiğimiz haklarımız listesinde her bir kazandığımız hakkın karşısına tik atarak ilerleyip, onu bir daha düşünmeye gerek kalmadan önümüze bakmak ve hep daha ileriye gitmek... Bu makul görünse de gerçek hayatta öyle olmuyor malesef. Kazanılmış bir hakkı kaybetme ihtimali de var ve bu da bizi diken üstünde tutan bir etken. Kürtaj hakkı herhangi bir yerde bir kere kazanıldığı zaman “Evet arkadaşlar, kürtaj konusunda kazanım elde ettik, artık kimse bu hakka göz dikerek bizi geriye götürecek bir adım atamaz” diyemiyoruz örneğin, kapitalist sistem ve ona bir kez daha göz dikebiliyor çünkü.
Birlikte ve kitlesel
Kapitalizmin işleyişi böyle olmasaydı, kadına şiddetin, tacizin, tecavüzün bu kadar sık olduğu bir dünyada, bu şiddet ile mücadele etmek için ortaya çıkarılmış oldukça kapsamlı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden değil çıkmak, onu tam anlamıyla, eksiksiz bir şekilde uygulamak için gerçek ve yapıcı adımlar atılırdı. Ve biz de şiddete karşı ne yapmak gerek, diye düşünmek zorunda kalmaz, bir sorundan kurtulmuş olmanın getirdiği hafiflemeyle diğer sorunlarımızı çözmek için uğraşırdık.
Peki bu garantisiz, gitgelli hak mücadelelerinde bizim en büyük dayanağımız ne oluyor? Tabii ki, birlikte hareket ettiğimiz durdurulamaz kadın hareketi... Sayımız ne kadar fazla olursa, bizi yenmeleri o kadar zor oluyor. Biz ne kadar ısrarcı olursak, mücadelenin kazanıma dönüşmesi ihtimali de o kadar artıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı günden beri bu kararı kabul etmeyip sesini yükselten kadınlar bizim tek dayanağımız. Göz ardı edilen şiddetin, görülen davaların seyrini değiştirip, yargılanmadan salıverilmiş adamların gerçek bir yargı sürecinden geçmesine vesile olan da yine bu hareketin gücüdür.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına ilişkin 10 dava açılması, bunun Danıştay’da görülmesi ve fesih kararının, yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereğince hukuka uygun olmadığının görülmüş olmasının ardında, yılmadan, yorulmadan, gündemden düşmesine izin vermeyen kadınlar vardır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılma kararı iptal edilirse, bu da bu uğurda mücadeleyi elden bırakmamış ısrarlı ve kararlı kadınlar sayesinde olacaktır.
Dila Ak
(Sosyalist İşçi)