Figen Dayıcık Fırat

Figen Dayıcık Fırat son yazıları

Figen Dayıcık Fırat tüm yazıları

21.04.2022 - 09:34

Hak bildiğin yol

Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan ülkede, Ramazan ayında, eller göğe açılmışken ve bir nevi açlığın ne demek olduğunu anlamak için oruçlar tutulurken Suriyelilere yapılanlar reva mı?

Kendini vicdanlı sayıp konfor içinde yaşayanların, asgari ücret bile alamayıp bir göz odada kalan Suriyelileri hatırlayınca içleri rahat mı? Halkların kardeşliğine inanıp, kendine sosyalist deyip “ama” ile başlayan cümleler kuranlar düşünce sınırlarının farkında mı?

Son bir haftadır bunlardan daha vahimi de politikacıların göçmenleri yine seçim malzemesi yapmaya çalışmaları. Yazıktır, günahtır. Güç sahiplerine mazlumla uğraşmak yakışır mı?

Kılıçdaroğlu, iktidar olur olmaz göndereceğini, Akşener ise Esad’la anlaşma koşuluyla yollanacaklarını belirtirken, Tayyip Erdoğan da Suriyelileri göndermeye yönelik bir çalışmaları olmadığını söylemişti, sevinmiştim ama o zaman anket sonuçları belli değildi.

Yapılan bir ankete göre İyi Parti seçmeninin yüzde doksan beşi, CHP’nin yüzde doksan ikisi, MHP’nin yüzde seksen beşi, AKP’nin yüzde seksen ikisi, HDP seçmeninin ise yüzde yetmiş beşi Suriyelileri istemiyormuş. Anket sonuçlarından sonra Erdoğan "Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü ve onurlu geri dönüşü için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz." ifadelerini kullandı. Onu, ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli "Demografik istikbalimizi düşünmek zorundayız” diye tamamladı.

Ne yazık ki anketlerden alınan sonuçların kaynağı yine kendileri: iktidar ve muhalefet.  İktidar gerekli yasal adımları atmayıp gerekli açıklamaları yapmadıkça, muhalefet gerçekleri çarpıttıkça toplumda göçmenlere tepki her geçen gün arttı, özellikle de Suriye’den ve Afganistan’dan gelenlere karşı. 

Son bir haftadır televizyonlarda sürekli göçmenler konuşuluyor ve deniyor ki halkın çoğu istemiyorsa bu büyük bir sorun ve çözmek gerekir. Halkın çoğu? Çoğunluk? Çoğunluk korkutucu bir sözcük. Çoğunluk ne isterse doğrudur mantığı daha da korkutucu. Almanya’da çoğunluk Hitlerin arkasından gidiyordu, Hitlere karşı olan kesim ise azınlıktı. Faşizme giden yol, yalanlardan, ayrımcılıktan, ırkçılıktan geçiyordu; bir de çoğunluğun isteklerinden.

Tevfik Fikret hak bildiğin yolda yalnız yürüyeceksin, demişti. Biz de sınırlara, ayrımcılığa, ırkçılara, faşizme karşı yalnız yürüyoruz. Zor durumda olanların yanında yürüyoruz. Bir o kadar kararlı ve bir o kadar bilinçli. İnsan olduğumuzu unutmadan, dünyanın kaynaklarını tüketmeden, kimsenin hakkını gasp etmeden yürüyoruz. Bugünkü kakofonide sesimiz biraz cılız çıkıyor gibi. Ama hiç susmayacak bir ses. Evet, azınlığız, Suriyelilerin yanındayız ve hak bildiğimiz yolda yürüyoruz.

Yine son günlerde herkesin dilinde misafirlik, geri gönderme, işgal sözcükleri. Özellikle “ülkemiz işgal altında” diye bir argüman geliştirdiler. Bu, bazı ulusalcı akademisyenlerin, birçok gazetecinin dilinde ve doğal olarak onları takip eden, kendini ülkenin okumuş, düşünen, bilen insanı sayanların da dilinde. İşgal sözcüğünü dillendirenlerin hareket noktası Türklük. Benim için Türklük kültürel bir olgu, Suriyelilere ve göçmenlere ayrımcılık uygulayanların dilinde ise ırksal bir sözcüğe dönüşüyor. Türkiye’de ırkçılık günden güne artıyor, anket sonuçları da bunu gösteriyor ve sorumlusu politikacılar, politikacıların sesi medya. 

Suriyelilerle ilgili bir tartışmaya girdiğimde bana hemen ev analojisi yapılıyor: “Evine bir yabancı alır mısın, bu topraklar da bizim evimiz değil mi?” değil. Tüm dünya evimiz, bu dünya hepimizin. 

Herkesin kalbinde bir süveyda var ve eminim ki onun küçücük olduğu düşünülüyor. Çünkü kötücül bir duyguyu kimse kendine yakıştıramaz. Herkes çok iyi, ne güzel ama kötülük yayılıyor; son bir yılda linç, yaralama, yakma, öldürme hat safhada. Ya yalan haberler? Çok. Urfa’da Suriyeli bir kadın göçmenlik dairesinde darp ediliyor buna tepki gösteren Suriyelilerle ilgili tüm medya, haberin nedenini değil de sonucunu yazıyor. Ayrımcılık? Çok. Beyoğlu’nda Batılılar gezse sorun değil, Araplar gezince sorun. Artık üç milyon yedi yüz binlik Suriyeliler değil diğer göçmenler de hedef tahtasında.

Süveyda kalplerde bir değil bin bugün. 

Ben ve benim gibiler hak bildiğimiz yolda yalnız ilerleyeceğiz ve miliyetçi, ırkçı hezeyanların her daim karşısında olacağız. 

Süveydanın küçülmesi dileğiyle.

Figen Dayıcık Fırat


Bültene kayıt ol