8 Mart, senede bir gün kadınlara çiçek vermek, hediye almak ya da 8 Mart indirimi ile satış arttırmak amacıyla var olan ve kutlanan bir gün olarak ortaya çıkmadı. 8 Mart’ın varlığını, kadın hareketinin bugüne kadar elde ettiği kazanımları kutlarken, henüz daha kazanılması gereken pek çok hak için de mücadele ateşini kuvvetlendirmek olarak özetleyebilirim. 8 Mart Kadınlar Günü’nün ortaya çıkışına dair birkaç farklı iddia var. Fakat değişmeyen tek şey kadın hareketi için ne kadar önemli bir noktada olduğu. Her yıl dünyanın pek çok farklı yerinde kadınlar sokakları doldurup birbirlerinden kuvvet alarak, taleplerindeki ısrarlılığı ve kararlılığı kanıtlıyorlar.
Adil bir dünya, eşit haklar
Kadınlar adil bir dünya ve eşit haklar talep ediyor. Kadın oldukları için erkeklere göre daha aşağıda bir yerde olmayı kabul etmiyorlar. Coğrafya ya da kültür değişse bile, yaşadıkları sorunlar küresel.
Pandemi ile başlayan, evlere daha çok kapanmak zorunda kaldığımız dönemde kadına şiddet arttı. Tüm bu süreç boyunca işten çıkarılmalar, çalışma gününün azaltılması, zamlar gibi olumsuz ekonomik gelişmeler yaşanıyor. Eğitimin uzaktan olduğu bu dönemde evden çalışma anlamında şanslı olan kadınlar, işlerinin yanı sıra çocuklarının eğitim hayatının ev içinde getirdiği sorumluluklar ve bunlara ek olarak ev işi sebebiyle psikolojik sorunlara da sebep oluyor. Evden çalışma imkanı olmayan ve çocuklarını birisine bırakma şansı olmayan kadınlar işlerinden çıkmak zorunda kalıyor. Tüm bu gelişmeler zaten çok da iyi bir durumda olmayan geniş kitlelerin, yani işçi sınıfının, ekonomik olarak daha zorlu bir sürece girmesine sebep oldu. Herhangi bir güvencesi olmadığını düşünen ve gelecekleri için oldukça kaygılı olan bu insanların sarsılan ekonomileri, hane içindeki öfkenin ve şiddetin artmasına sebep oldu. Ayrıca kadına yönelik şiddetin cezasız kalması ve adaletsizlik bu şiddetin artmasına da neden oluyor.
Bu sistem eşitsizlik üretiyor
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından 6284 sayılı yasa ve 6. Yargı Paketi ile nafaka hakkına da saldırı başladı. Kürtaj meselesi pek çok ülkede hala bir sorun ve kadının hala kendi bedeni üzerinde karar hakkının olmadığını kanıtlıyor. Eşit işe eşitsiz ücret uygulaması da aynı şekilde pek çok ülkenin sorunu. Bütün bu yaşananlar, kadınların kazandıkları hakları nasıl her an kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceklerini gösteriyor ve bu da esas sorunun temel hakları kendi çıkarları doğrultusunda istediği gibi eğip büken bu içinde yaşadığımız eşitsiz ve adil olmayan sistem olduğunu kanıtlıyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi sonucu Ukraynalı kadınları savaş ganimeti olarak görerek, Ukraynalı kadınların gelmesi üzerine yapılan şakalar da kadına bakışın ve kadının nasıl konumlandırıldığının çirkin bir göstergesi.
Hareket büyüyor
Tüm bu yaşanan olumsuzluklara rağmen kadın mücadelesi güçlü bir şekilde hak talebine devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sürecinde hem Türkiye’de hem Polonya’da kadınlar çok hızlı bir şekilde kararı protesto etmek için organize olup, günlerce sokakları doldurmuştu. Kadına yönelik şiddette “bir kişi daha eksilmeyeceğiz” diyerek, davaların takipçisi olup, destek ve kampanyalarla hak ve eşitlik mücadelesini ilerletiyorlar.
Çevreye ve doğaya karşı saldırıların karşısında yine en ön saflarda durmaktan hiç çekinmiyorlar. Örneğin Türkiye’de Rize İkizdere’deki taş ocağına ve Muğla İkizköy’deki kömür ocağına karşı birleşen ve direniş gösteren kitlede yöre halkı kadınları en ön saflarda yer alıyordu. İkizdere’deki 21 kadın, SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği tarafından “Yılın Kadını” ünvanına layık görülmüştü. Aynı şekilde, Kazdağları’nda yapılmak istenen altın işletmeciliğine karşı yürütülen direnişte yöre halkı kadınları en önlerde yer almıştı.
Kadınların bir dizi kazanımı var. Tüm bu kazanımların gerçekleşmesine sebep olan kadın hareketini daha da yükseltmek ve dayanışmanın gücünü arttırmak için, bu yıl da 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde yine alanları dolduracağız. Orada görüşmek üzere...
Dila Ak
(Sosyalist İşçi)