Cumhuriyet Bayramı’nda Ayvalık’ta bulunmak gibi bir bahtsızlık geldi başıma! İstemeyerek olmadı tabii, Ayvalık’ta bilerek ve isteyerek bulunuyordum, ama Cumhuriyet Bayramı olduğunu unutmuştum!
Bayram filan olmadığında bile Ayvalık’ta hayat sürekli ve sürrealist bir Kemalizm tiyatrosu şeklinde yaşanır. İkide bir bütün kasaba İstiklal Marşı ile yankılanır. Marş çalarken durmayan, hazır ol duruşuna geçmeyenlere yaşlı teyzeler hakaret eder. Cumhuriyet Bayramı’nda durumun daha da vahim olacağını tahmin edip bir meyhaneye sığındık.
Ve yine kurtulamadık! Solcu bildiğimiz bir sendikanın İstanbul şubesi üyesi dostuma sendikadan kutlama mesajları gelmeye başladı.
Önce şöyle bir şey geldi:
“Eşit, özgür, laik ve demokratik bir cumhuriyet özlemiyle. Cumhuriyetimizin 98. yılı kutlu olsun!” mesajının altında, duvara tebeşirle “Yaşasın Cumhuriyet” yazan bir çocuk resmi.
Arkasından, whatsapp grubunda şubenin üyelerinden biri itiraz etti:
“Hangi cumhuriyet yaşasın?
Emeğin sömürüsünü örgütleyen ve sömürünün devamı için her türlü şiddet aracını kullanmakta mahir olan burjuva cumhuriyeti mi?
Tüm insanlığın kurtuluş kapısını aralayan işçi-emekçi cumhuriyeti mi?
Emekçiler bu konuda sapla samanı karıştırmamakla mükelleftir!”
Sapla samanı bu sendika ne ölçüde karıştırmış diye merak ettim, sendikanın internet sitesine girip bakındım.
Kutlama mesajı şöyle başlıyor:
“Mustafa Kemal ve arkadaşları öncülüğünde emperyalizme karşı yürütülen ortak mücadele üzerinden yaratılan antiemperyalist, halkçı, eşitlikçi, özgürlükçü ve barıştan yana tüm ortak değerler, uzun süredir tek adam rejiminin baskıcı, kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı uygulamalarıyla yok sayılmaya devam ediyor.”
Özetlersem, mesaj iki ayrı unsurdan oluşuyor. Birincisi, tek adam rejiminin baskıcı, kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı uygulamaları eleştiriliyor. Güzel. Bir sendikanın yapması gereken elbet budur.
İkincisi, eleştirilen uygulamaların yerine Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yarattığı “antiemperyalist, halkçı, eşitlikçi, özgürlükçü ve barıştan yana” ortak değerlere dönmemiz gerektiği savunuluyor. Deniliyor ki,
“Türkiye’nin asıl ihtiyacı, bütün yetkilerin tek bir kişinin elinde toplandığı tek adam yönetimi değil, cumhuriyete asıl anlamını veren ‘halkın kendi kendini yönetme’ iradesine saygı göstermektir.”
Türkiye’de muhalefetin temel sorunu bundan daha güzel ifade edilemez!
Evet, Cumhurbaşkanı ile AKP’nin tüm yaptıklarına, bütün uygulamalarına karşı çıkmak, direnmek, örgütlenmek gerek.
Ama bunu yapmak için Atatürk’e sarılmak niye gerekli oluyor?
Atatürk’ü ve dönemini “eşitlikçi, özgürlükçü ve barıştan yana” şeklinde tarif etmek gülünç olmuyor mu?
Erdoğan’ın tek adam yönetimine karşı çıkmak için Atatürk’ün tek adam yönetimini yüceltmek hangi komedi anlayışından kaynaklanıyor?
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)