Cumhurbaşkanına Suriye, Irak ve Lübnan’a iki yıl süreyle asker gönderme yetkisi veren iki ayrı teskere bugün veya yarın TBMM’de görüşülecek.
TBMM, ilk kez Demokrat Parti hükümeti döneminde 1950 yılında Kore’ye asker gönderme teskeresini onayladı. Daha sonra Kıbrıs’a asker gönderme teskeresine onay verdi.
1990 yılında Körfez krizi döneminde 3 yurt dışına asker gönderme teskeresine onay verdi. Dönemin Anavatan Partisi hükümeti 12 Ağustos 1990 tarihinde TBMM’ne “Ülkemize bir tecavüz vuku halinde derhal mukabele edilmesi maksadına münhasır olarak” TSK’nin yabancı ülkelere gönderilmesi veya yabancı silahlı kuvvetler mensuplarının Türkiye’de bulunması konularında izin istedi. Her zaman olduğu gibi gerçek emperyalist ve askeri gerekçeler gizlenmekteydi. Çekiç gücün Türkiye topraklarında bulunmasının gerekçesi buydu. TBMM, 5 Eylül 1990 ve 17 Ocak 1991’de iki kez teskerenin süresini uzattı.
Türk askeri, TBMM izniyle Körfez sonrasında Bosna Hersek ve Afganistan savaşlarında görev aldı. 1992’de Somali ve Bosna Hersek’e, 1997’de İsrail-Filistin çatışmasında El Halil’e, 1997 ve 1998’de Arnavutluk’a, 1998’de Kosova’ya, Afganistan’a asker gönderildi.
Bunların dışında bu güne kadar değişik tarihlerde Meclis, Türk askerinin 2 kez Libya’ya ve 2006’dan bu yana 14 kez Lübnan’a gönderilmesine izin verdi.
TBMM, Türk askerinin korsanlıkla mücadele gerekçesiyle Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için 10 Başbakanlık teskeresi, 3 Cumhurbaşkanlığı teskeresi onayladı. Bu kapsamda ilk Meclis kararı 10 Şubat 2009’da alındı.
Meclis, Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin 1 Başbakanlık, 2 Cumhurbaşkanlığı teskeresini onayladı. En son 22 Aralık 2020’de izni 18 ay uzattı.
PKK ile mücadele gerekçesi
Bütün bunların dışında, yüzyıla yakın bir süredir çözüm bekleyen Kürt meselesinde, elli yıla yakın bir zamandır çatışma, savaş ve güvenlik politikaları nedeniyle sayısız teskere kabul edildi. Resmi ve gayri resmi binlerce kez sınır dışı askeri operasyon yapıldı. Ama Kürt meselesi bütün boyutlarıyla olduğu gibi orta yerde duruyor.
AK Parti döneminde ilk kez 17 Ekim 2007 tarihinde, Irak Kürt Federal Bölgesine sınır dışı askeri operasyon yetkisi verildi. Bu yetki 2008, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013’te olmak üzere 6 kez uzatıldı. Gerekçe PKK “terör örgütüyle” mücadele.
2013’ten sonra Suriye ve Irak Kürt bölgelerine yönelik teskereler birleştirilerek sunuldu. Bu kapsamda 7 adet teskere Meclis’ten geçti.
Her defasında istikrar, barışın sağlanması veya güvenlik gerekçeleri sayılır. Asker gönderme söz konusu olduğunda Meclis her defasında milli mutabakatla davranır. Bu konuda muhalefet-iktidar ayrımı olmaz. Türk siyasetinde dış politikada ve “güvenlik” konularında farklı davranış ve yaklaşım istisnai bir durumdur.
Meclis’te bir ilk
Böylece Meclis’ten 71 yılda 76 yurt dışına asker gönderme teskeresine izin çıktı. 1 Mart 2003 tarihinde ise ilk kez başbakanlık teskeresi kabul edilmedi. TBMM’de görev yapan 533 milletvekilinin 264’ü kabul, 250’si ret, 19’u çekimser oy kullandı. Kabul oyları salt çoğunluk sayısına erişemediği için teskere reddedilmiş oldu.
Ancak kısa bir süre sonra aynı TBMM, 20 Mart 2003’te, TSK’nin Kuzey Irak’a gönderilmesine, bu kuvvetlerin belirlenecek esaslar çerçevesinde kullanılmasına ve muhtemel bir askeri harekat kapsamında yabancı silahlı kuvvetlere mensup hava unsurlarının Türk hava sahasını kullanmalarına 6 ay süreyle izin verdi.
1 Mart 2003’te Türkiye tarihinde ilk kez TBMM’de başbakanlık teskeresinin yeterli oy alamamasının, Irak savaşının bataklığına Türkiye’nin saplanmamasının sebebi neydi sorusunu bugün bir kez daha hatırlamak gerekir.
Bugün, Suriye, Irak ve Libya tezkeresine kalkacak eller, geleneksel güvenlik eksenli Türk siyasetine eklenmenin çok ötesinde, bugünkü büyük krizin buhrana dönüşmesine yol vermek anlamına gelecektir.
1 Mart 2003’de tezkerenin Meclis’te görüşülmesinden önce birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de Irak’ta Savaşa Hayır kampanyası yapılmış, bu kampanya toplumda büyük bir karşılık bulmuştu. Her kesimin farklı yol ve yöntemlerle savaş karşıtı dalganın büyütülmesine katkı sunması bu sonucu doğurdu. Bütün bunları şimdi hatırlama zamanı.
Türkiye genç insanlar mezarlığı gibi, çocukları babalarından önce ölen gençler ülkesi oldu 40 yıldır. Her teskere onlarca, binlerce gencin ölümü demektir. Bu gerçeğin üstü örtüldükçe, Türkiye siyasi ve ekonomik krizlere sürükleniyor.
Güvenlik politikalarının, düşük yoğunluklu çatışmanın bunca insani boyutun yanı sıra bir de ekonomik boyutu var. Bu konuda daha detay bilgi için Demokratik Gelişim Enstitüsü için İzzet Akyol’un raporu incelenmeli..
Hakan Tahmaz