Biden, Çin ile sürdürdüğü silahlanma yarışını yeniden hızlandırıyor

29.09.2021 - 17:00

Aukus, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin Avustralya'ya sekiz nükleer denizaltı inşa etme teknolojisini sağlamak amacıyla yapılmış bir anlaşmadır.

Avustralya, Fransa ile yaptığı 12 adet dizel denizaltı satın alımını içeren 47 milyar sterlinlik sözleşmeyi iptal etti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un iptalden kaynaklanan öfkesi sonucunda – ki buna yeni anlaşmanın yansıması da diyebiliriz - Washington ve Canberra büyükelçilerini geri çağırdı.

İşin gerçeği, Financial Times'daki bir manşette özetleniyor: "Biden, yani Amerika için bundan sonra ana gündem Çin olacak." Aukus, ABD ile Çin arasında gerçek bir Soğuk Savaş'a doğru atılmış büyük bir adımdır.

Nükleer denizaltılar Avustralya donanmasının Asya kıyılarına daha yakın mesafelerde, tespit edilmeden uzun menzilde seyretmesine izin verecek. Çin, denizlerdeki yeteneklerini hızla geliştiriyor ve Aukus'la bunun kısıtlanması amaçlanıyor.

İngiltere'nin yeni uçak gemisi Queen Elizabeth II'nin çokça abartılan ilk operasyonel yolculuğu da aynı sürecin bir parçası. ABD Deniz Piyadeleri ve Kraliyet Donanması uçaklarını taşıyan gemi, tartışmalı Güney Çin Denizi'nden geçecek. Ve ABD Pasifik'te Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Singapur donanmaları ile tatbikatlar gerçekleştirecek.

Kapsadıkları

Pekin'deki Tsinghua Üniversitesi'nden Zhu Feng, Aukus anlaşmasının "doğrudan Çin'in yükselişini engellemeyi hedeflediğini" belirtti. Biden yönetiminin Çin politikası ‘Trump'sız Trumpçılık’tır. Feng bunun, Trump'ın başlattığı “Çin'in stratejik baskılanmasının” da “esasen devamı niteliğinde” olduğunu belirtiyor.

Macron'un öfkesi ve diğer Avrupa Birliği ülkelerinin şaşkınlığı, Aukus'un kendilerine danışılmadan duyurulmuş olması gerçeğini yansıtıyor.

Analist Ben Judah, Haziran ayında Cornwall'da gerçekleştirilen G7 zirvesinde "Macron'a yapılan aşağılanmadan etkilendiğini" ifade eden bir tweet paylaşmıştı: "Kuzey İrlanda üzerinden Boris Johnson'ı  azarlayıp  Hint-Pasifik'te Avustralya ile olan bağlarıyla  övünürken, Anglo üçlüsü kelimenin tam anlamıyla kanattan  bir hamle yaptı."

AB muhtemelen, Almanya ve Fransa'nın, Joe Biden'ın Çin'e karşı koyma çabalarına direnecek olması nedeniyle devre dışı bırakıldı. Ancak aynı zamanda bu olay, üst düzey bir AB üyesi devlet yetkilisinin Financial Times'a söylediği gibi "Avrupa'nın  zengin olmasına rağmen güçlü olmadığına dair bir başka örnek"tir.

Aukus, Boris Johnson için iyi bir haber, çünkü Brexit'in mutlak bir tecrit anlamına gelmediğini de gösteriyor.

Ancak aynı zamanda ABD'nin eskiden "Beyaz Sömürgeler" olarak adlandırılan Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda’nın eski yerleşimci kolonileri ile giderek daha yakın iş birliğine girmesinin de ilginç bir örneği. Bu üç ülke, ABD ve İngiltere ile birlikte “Beş Göz” istihbarat paylaşım anlaşmasına da dahil.

Avustralya ve Yeni Zelanda, İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere'nin Asya'da Japonya karşısında ciddi yenilgilere uğramasından bu yana ABD ile aynı safta yer alıyor. 1999 yılında sağcı Başbakan John Howard, Avustralya'nın Pasifik bölgesinde ABD'nin “şerif yardımcısı” olarak hareket edeceğini ifade etmişti.

Ekonomisini hammadde tedarikçisi olarak yeniden yapılandıran Avustralya, Çin ekonomisinin aşırı büyüdüğü yıllarda hızla tekrar Çin'le ticaret yapmaya yönelmişti. Ama şimdi ABD kampına kesin dönüş yapmış görünüyor.

ABD ve Avustralya aynı zamanda Hint—Pasifik'te hem Trump hem de Biden tarafından desteklenen ve yeni bir Çin karşıtı blok olan “Dörtlü”yü oluşturan ülkelerden. Diğer üyeleri ise Japonya ve bir başka eski İngiliz kolonisi olan Hindistan.

Biden, 2008 başkanlık seçimlerinde başarısız olan Cumhuriyetçi aday John Mccain'in savunduğu “demokrasiler birliği”ni benimsemiş gibi görünüyor.

George W. Bush'un feci Irak işgali için lobi yapan 'Yeni Bir Amerikan Yüzyılı Projesi'nin kurucusu muhafazakâr entelektüel Robert Kaplan tarafından oluşturulan bu fikir, onu mağlup eden Barack Obama tarafından reddedilmişti.

Biden, iç politikada sola eğilmiş olabilir ancak dış politikada Cumhuriyetçilerle olan sürekliliği dikkat çekici. Ve bir zamanlar Britanya İmparatorluğu'nun kalbini oluşturan ülkeleri de en güvenilir müttefikleri olarak seçiyor.

ABD ile Çin arasında giderek artan 'emperyalistler arası' rekabet iyice ideolojik hale geldi.

Aukus, ABD emperyalizminin bitmemiş olduğunun açık bir göstergesidir. Hint-Pasifik'te tırmanan silahlanma yarışıyla karşılaştırıldığında – ve şüphesiz Çin de buna tepki gösterecek - Kabil'in düşüşü, bunun yanında, [dikkati başka bir yere çeken] küçük bir gösteri gibi kalıyor.

 

Socialist Worker'dan çeviren: TN



Bültene kayıt ol