Türkiye karmaşık bir ülkeydi, son günlerde bu karmaşa daha da arttı. Öyle bir ülke oldu ki kimin ne yaptığı, ne dediği belli değil. İki gün önce hakkında soruşturma açtığı belediye başkanının yaptıklarının daha fazlasını vali kendisi yapıyor.
Birkaç hafta önce ““Zayıf ülke olmadığımız için mültecileri alıyoruz, almaya devam edeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı bugün sığınmacıları sorun olarak görüyor. Ana muhalefet ve ortağı partiler, her gün sığınmacıları ülkelerine göndermek gerektiğini söylüyor, onların sözcüsü gazeteciler de ırkçılığı körükleyen yazılar yayımlayıp toplumu infiale sürüklüyor ve her geçen gün yabancı düşmanlığı artıyor.
Bolu Valisi Ahmet Ümit’in “yabancı uyruklu misafirlerin bazı konularda daha hassas ve duyarlı olmalarını" istemesi korkunç bir durum. İfade, seçilen sözcüklerle yumuşatılmış gibi ama durum değişmiyor, kibarca sadece ırkçılığın üstü örtülüyor. Bu kibar sözcüklerin sorunu nerede deseniz, birinci sorun “yabancı uyruklu” sözünde. Bu yabancı uyruklular Suriyeliler, Iraklılar, İranlılar ve Afganlar. Yani mağdur olan halklar ve her gün sözlü ya da yazılı saldırıya uğrayan insanlar.
İkinci sorunlu söz “bazı konular” sözü. Kime göre bu konular? Türk halkına göre tabii ki de. Türk halkı kendi içinde o kadar da barışık yaşamıyor k. Her gün kadın cinayeti, hırsızlık, küfürlü konuşma, her an kavga dövüş, polislik olma, otomobillerde ve kamusal alanda yüksek sesle müzik dinleme, komşu kavgası, haklara saygısızlık almış başını giderken misafirlerden hasasiyet beklemek abesle iştigal.
Yani benim çocuğum yapar sorun yok ama misafir yaparsa sorun büyük. Bu arada sığınmacıların sorun çıkarma oranı çok düşük, sorun olanlar da münferit bir iki olay. Türkiye’de önü alınamayan şiddete, ekonomik sorunlara karşı bir günah keçisi gerekiyor, bu da en zayıf halka olan sığınmacılar.
Sorunlu diğer söz ise “hassas ve duyarlı” olmak, bundan bahsedip hassas olmamak da cabası. Türk kültüründe misafirlik çok önemlidir, en güzel yiyecekler onlara sunulur, evin en güzel köşesinde oturtulurlar. Yukarıda bahsedilen misafirlerin durumu ortada, kötü barınma şartları, en ağır ve pis işlerde çalıştırılma, bir de kötü muamele. Keşke Avrupa ülkelerinde yaşayan mülteciler gibi olsalar da hayat kaliteleri artsa.
Bolu Valisi Ahmet Ümit’in yukarıdaki isteğine bir de tersinden bakılsa. Bolu Valiliği şöyle bir haber ve duyuru yayınlasa:
Vali yaptığı toplantıda "Bolu halkının yabancı uyruklu misafirlere karşı bazı konularda daha hassas ve duyarlı olmalarını" istedi. Ardından kamusal alanda nasıl davranmaları gerektiğine ilişkin Bolu halkına bazı uyarılarda bulundu. Bolu Valiliği'nin internet sitesinde yer alan açıklamaya göre toplantıda Vali Ahmet Ümit tarafından yapılan uyarı listesi şöyle:
Bütün toplumun ayrıca dikkat etmesi gereken birkaç husus daha var, bu hususlarda dikkatli olunursa yaşam kalitesi artacaktır:
Valiliğin yaptığı malum uyarılar sığınmacılara değil de gerçekten Türk halkına yapılmış olsa ne güzel bir Türkiye’ye uyanmış olurduk. Belki de ülke sorunlarına çözüm bu noktadan başlar, dalga dalga güzellik yayılırdı.
Maalesef valiliğin uyarılarında; dönüşmeyen, dönüşemeyecek maddeler var. “Saat 21:00'den itibaren zorunluluklar dışında herkesin evinde olması, mutfaklarda aşırı baharatlar kullanılarak koku sebebiyle komşuların rahatsız edilmemesi” maddelerine söyleyecek söz bulamıyorum. Ne izansız bakış açısıdır bu! Kişisel hayata müdahalenin bu kadarına da pes. Aklıma şöyle demek geliyor: “Vah vah, Türk kültüründe kelle paça, işkembe çorbası gibi kokulu yemekler yasaklansa mı ya da sarımsak konulmasa mı (!) bu çorbalara”
Daha önce belediye başkanını kınayan aynı valinin böyle bir duyuru yayınlaması inanılır gibi değil, korkunç hatta rahatlıkla ırkçı bir tavır denebilir. Irkçılığa karşı mücadelenin yüksek olduğu ülkelerde, bir resmi kurumun böyle bir açıklama yapması mümkün değil.
Örneğin şimdi yaşadığım ülke İngiltere’de böyle bir şey olsa yer yerinden oynar. Burada yaşayan lise çağındaki arkadaşımın oğlu yaptığı ırkçı şakalardan dolayı okuldan uzaklaştırıldı ve bir süre sosyal hizmetlerde çalıştırıldı.
Türkiye’deki okullarda Suriyelilere, Afganlara söz edenlerin durumunu merak ediyorum desem yalan olur, çünkü ırkçı tavırlara, davranışlara yöneticilerin nasıl yaklaşacağını tahmin ediyorum.
Durum ne olursa olsun, insan olduğunu unutmayan çok insan var Türkiye’de. Irkçılık yapanlar daima halkların kardeşliğine inananları ve ırkçılığa karşı mücadele edenleri karşılarında bulacak.
Bir kez daha ve daima yazacağım: Irkçılığa geçit yok!
Figen Dayıcık Fırat