İktidar ve muhalefet partileri arasında süren “Kim daha milliyetçi - Kim en millî” yarışmasında geçtiğimiz hafta CHP beklenmedik bir depar atarak öne geçti.
İstanbul’da çeşitli yerlere birkaç tane “Hudut Namustur” pankartının asılması üzerine hemen fırsattan faydalanmayı bilen CHP, Genel Merkez binasına, İstanbul İl Başkanlığı binasına ve 39 İlçe Başkanlığı binasına dev “Sınır Namustur” pankartları astı.
(Evet, pankartların niye sadece 39 İlçe Başkanlığı’na asıldığı sorusu benim de aklıma geldi. Ama diğer ilçelerde yeterince büyük boyutlarda kumaş ya da yeterince boya bulunamadığı gibi makul bir açıklaması vardır muhakkak).
CHP’nin burun farkıyla önde götürdüğü yarışta bu başarısını daha ne kadar sürdürebileceği uzmanlar arasında merak konusu.
CHP böyle yaratıcı bir adım atmışken AKP de armut toplamıyor çünkü.
Örneğin Yeni Şafak gazetesi hemen bir kontratak girişiminde bulundu.
“Evet hudut namustur: Yeni mi aklınıza geldi?” manşetiyle “Biz zaten biliyorduk!” demiş oldu. Manşetin altında da öldürücü darbeyi vurdu: “CHP ve İYİ Parti, ‘hudut namustur’ propagandası üzerinden kaos planlarken, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına her fırsatta karşı çıktıklarını unuttu.”
CHP’nin de İYİ Parti’nin de herhangi bir operasyona, herhangi bir savaşa karşı çıktığı, herhangi bir tezkereye “hayır” oyu verdiği tarihte görülmemiştir. Ama ne fark eder? Yeni Şafak okuyucularına doğru söylemek mi gerek ille de?
“Kim en millî” yarışmasını bir kenara bırakırsak, bu “hudut” meselesi çok ciddi namussuzluklar içeriyor.
Birincisi şu:
CHP ve İYİ Parti kurmaylarının en az lise mezunu olduğunu varsayıyorum. Orta ve lisede tarih okumuş olan herkes ülkeler arasındaki sınırların tarih boyunca sürekli değiştiğini bilir. Bazen savaşlar, bazen anlaşmalar, bazen referandumlar, bazen bambaşka nedenlerle değiştiğini bilir.
Örneğin, Strasbourg şehrinin bulunduğu Alsace bölgesi geçtiğimiz yüzyılda Fransa ile Almanya arasında dört kez el değiştirmiştir. Bugün Fransa’ya dahildir, çoğu vatandaşı hem Fransızca hem Almanca bilir, bazılarının ismi Fransız, bazılarınınki Alman ismidir.
Ve hiçbiri “Ulan bizim hiç namusumuz yok, alayımız namussuzuz” diye düşünmez. Başka hiç kimse de onlar hakkında öyle düşünmez.
Düşünmezler, çünkü hudutla namus arasında hiçbir alaka yoktur.
İkinci namussuzluk da şu:
Hududu sorun edenlerin derdi hudut filan değil.
Asıl ve tek dertleri göçmen düşmanlığı yapmak, milliyetçiliği kaşımak, ırkçılığı tırmandırmak.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)