Şafak Ayhan

Şafak Ayhan son yazıları

06.08.2021 - 09:42

MEB’de istifa

"Sermaye ölü emektir ve ancak vampir gibi canlı emeği emmekle yaşayabilir ve ne kadar çok emek emerse o kadar çok yaşar."

Karl Marx

Başkanlık sistemine geçiş ile birlikte oluşturulan kabinenin 10 Temmuz 2018 tarihinden günümüze kadar sağlık bakanıyla birlikte ismini en çok duyduğumuz bakanların başında gelen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bir haftadır Cumhurbaşkanına sunduğu söylenilen istifa dilekçesiyle gündemdeydi. Ve yine bir gece kararıyla 5 Ağustos 2021 tarihinde görevine son verildi.

Kabineye girdiği günden Mart 2020 pandeminin başlangıcına kadar Ziya Selçuk özellikle milliyetçi/ulusalcı eğitimciler tarafından yere göğe sığdırılamıyordu. Çünkü bakan yeri geliyor 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren ekipte yer alan, Türk ırkçısı Alpaslan Türkeş’i rahmetle anıyor yeri geliyor ülkücü sendika olmalarından gurur duyan Türk Eğitim Sen’in başkanı tarafından kendisine ırkçı andımızı geri getirmesi ve böylelikle tarihe geçecek bakan olma şansını göz ardı etmemesi için ricada bulunuluyordu. Tabanda bakanın eğitimci olması nedeniyle beklenti oldukça fazlaydı. Bakanın yıllardır hallaç pamuğuna dönen eğitime radikal kararlar alarak müdahale edeceği, işleri rayına koyacağı, eğitimin temel sorunlarını çözeceğini bekliyordu. Oysaki yeni sistem bu beklentilerin hiçbirine cevap veremeyecek bir şekilde dizayn edildi. Sermaye gruplarının önde gelen temsilcileri başkanlık sistemiyle birlikte ilgili bakanlıkların başına geçti. Turizm patronu Kültür ve Turizm Bakanı, özel hastaneler zincirinin sahiplerinden olan kişi Sağlık Bakanı, özel okulları olan Ziya Selçuk ise eğitim bakanı oldu.

Dün itibariyle istifa eden Ziya Selçuk yaklaşık 3 yıldır MEB’in başındaydı. Pandemi sırasında özellikle okulların aç-kapa sistemine geçmesinden plansız programsız bir şekilde yaşanan olumsuzlukları tamamen eğitim emekçilerinin üzerine yıkmasına kadar hiçbir sorumluluk üstlenmeden süreci yürüttü. Gerekli önlemlerin hiçbiri alınmadan ve bunları yapmak için ekonomiyi bahane eden bakan pandemi sürecinde ‘’gerekli eğitim materyaline ve imkânına ‘’ sahip olamadığı için okulla ilişkisini kesmek, ailesine ekonomik destek sunmak amacıyla okullarından ayrılan 400.000 öğrencinin eğitim hakkının elinden alınmasının asli sorumlusudur. Ülkedeki 18 milyon öğrenci için 1,5 yıl boyunca toplam 1 milyon tablet bile dağıtamayan, internet alt yapısından yüz yüze eğitime geçiş için yapılmayan hazırlıklardan bakan sorumludur. Tarlada mevsimlik işçi bir ailenin çocuğuna ‘’senin tarlada ne işin var ‘’ demesi gereken bakan okul müdürlerinin tarlaya gidip bu çocuklara kitaplar vermesini salık veriyordu. Ucuz iş gücünü ve sömürü düzenini meşrulaştıran bir bakandan eğitime sözde çeki düzen vermesini beklemek oldukça komik olur.

Şeffaf olmayan geçmiş, tutarsız veriler, saraydan suçlamalar, sermayeye akıtılan paralar

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Prof. Dr. Ömer Özyılmaz, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’u “beceriksizlikle” suçlamıştı. Özyılmaz sosyal medya hesabından “Bundan olumsuz olarak etkilenen de ilk, orta ve lise öğrencileri oldu. Ayrıca öğretmenler ve veliler de hüzün ve kedere boğulmanın yanında psikolojileri bozuldu. Bakandan kaynaklanan bu beceriksizlikten dolayı, bir nesli/kuşağı kaybetmek üzereyiz. Çok ciddi önlemler alınmalıdır” diye yazdı.

- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 12 Şubat 2021’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın “2 milyon tablet dağıttığını” açıkladı, ancak Bakan Ziya Selçuk, dağıtılan tablet sayısı için “2021 yılında Mart ayı sonunda 660 bin adedi geçmesi hedeflenmiştir” dedi. Erdoğan’ın 50 bin tablet dağıttığını açıkladığı Şahinbey Belediyesi’nin ise 20 bin tablet dağıttığı ortaya çıkmıştı.

Saray ile bakanlık arasındaki bu uyumsuzluk artık ayyuka çıkmış durumda. Ziya Selçuk taraftarları, ‘’bakanın eli kolu bağlı, istediği şeyleri yaptıramıyor, bakan sistemi düzeltmek istiyor ama engelleniyor’’ diyorlar. Ancak durum hiç de öyle değil. Bizzat alınan kararlar ve uygulamaya konulan gelişmeler bakanın tekelinde olan şeyler.

Çin’den sonra uzaktan eğitimde dünyada ikinciyiz diyen bakanla, sürekli gerçek hayattan uzak pembe tablolar çizerek, romantik açıklamalar yapan bakan aynı bakan. Anadilde eğitime karşı çıkarak, Türkçe ‘den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez" diyen bakanla, meslek liselerini birer sanayi tesisi, meslek lisesinin öğrencilerini de gelir kapısı, artı değer üreten bir işçi olarak gören bakan, aynı bakan.

- Ankara Çamlıdere ilçesindeki bir öğretmenin torpille tayinin çıkması iddiaları ve bakanın kardeşi Hamdi Selçuk’un bakanlıkta yetkili biriymiş gibi süreçte adının geçmesinde bakanın dahli olmadığı düşünülemez.

-Haziran ayında, diğer kardeşi Oktay Selçuk’un yönetiminde bulunduğu şirketin bakanlığa ait birçok okula 25 milyon TL’lik satış yaptığına dair iddialara Ziya Selçuk şöyle yanıt vermişti: “Yapılan satışlar, gösterilen belgeden de anlaşılacağı üzere özel şirketlere 2013 yılından beri süregelen hizmet aboneliği bedelidir”. Yani ticari ilişki var ancak adı farklı...

- Okulların şirketleştirilmesi, şirket ve taşeronların ellerine bırakılması, devlet okullarını birer yük, öğrencileri de masraf olarak gören bu anlayış yine aynı bakan döneminde kendine uygun gelişme alanı buldu.

-Pandemi boyunca milyonlarca öğrenci eğitime ulaşamazken, internet, bilgisayar ve tablet gibi araç gereçlerin hiçbirine sahip değilken, eğitimde fırsat eşitsizliği gittikçe derinleşirken 'EBA’ya erişimde yüzde 77 oranına sahibiz’’ diyen yine aynı bakan.

- Yoksulluk sınırı 9.000 TL olan ülkede yeni göreve başlayan bir öğretmen 4.500 lira maaş alıyorken ‘’ Eğitimde asıl yük öğretmen maaşı ile ilgilidir. Öğretmen maaşlarından dolayı yatırıma fırsat kalmıyor" diyen bakan yine aynı bakan.

-Devlet okullarına, anaokulu, ilkokul ve ortaokul kademelerine devlet tarafından 1 lira ödenek bile gönderilmezken, özel okullara öğrenci başına devlet tarafından sağlanan desteği her seferinde artıran özel okul sahibi bakan yine aynı bakan. Sağlanan destekler okul ve sınıf kademelerine göre şöyle;

İlkokul 3 ve 4. sınıf: 4 bin 165,

Ortaokul 7 ve 8. sınıf: 4 bin 849,

Ortaöğretim 10, 11 ve 12. sınıf: 4 bin 849 lira.

Özel okullara akıtılan paraların sadece yüzde biri bile devlet okullarına verilse adeta can yeleği görevi görecektir.

-6 Eylül’de okullar açılacak demişti bakan, peki 6 Eylül’de okulların açılması için hangi önlemler alındı? Eğitim-Sen yaptığı açıklamada şu sorulara cevaplar istemişti:

6 Eylül'e 31 gün kaldı.

*Eğitim ve bilim emekçilerinin tamamı aşılandı mı?

*12 yaş üstü öğrencilerin aşılanmasında ne kadar yol alındı?

*Kaç yeni derslik yapıldı?

*Yeni öğretmen ataması ve yardımcı/destek personel için yapılan çalışmalar ne durumda?

Sermaye gruplarının, patronların yönetimde bu kadar etkin olması, kamu kaynaklarının özel şirketlere aktarılması, açlığın ve yoksulluğun artık kalıcı bir hale geldiği şu günlerde orman yangınlarından, silinen vergi borçlarına kadar tüm sistem kendi içinde ilişki ve tutarlılık halindedir birbiriyle bağlantılıdır. Kapitalizm yarattığı krizler artık ekonomik boyutuyla kalmıyor canlı ve doğa ölümüne de sebep oluyor.

Türkiye’de ideolojik ve güncel siyasi argümanlarla şekillenen eğitim sisteminde değişim isteniliyorsa değişimi sunacak olan yönetici ekibi siyasi iktidarın gölgesinde kalmamalı, bağımsız bir şekilde karar alma mekanizmasına sahip olmalıdır.

Ziya Selçuk’un istifa etmesi sistemde hiçbir şeyi değiştirmez. Çünkü bağımsız karar alma gücüne sahip olamayan kurumlar hep yukarıdan gelecek emirleri uygulamaktan başka bir şey yapamayacaktır. Yarın okullar açılsın denildiğinde okulların açılacağını saat 22.00’da eğitim emekçilerine, öğrencilere ve velilere duyuran bir bakanlıktan bağımsız karar alması beklenebilir mi?

Şafak Ayhan


Bültene kayıt ol