Alex Callinicos

Alex Callinicos son yazıları

Alex Callinicos tüm yazıları

17.03.2021 - 09:25

Borç artıyor ama zenginler ödemeyecek

Bugünlerde ana gündem borçlar. Bunun temel nedenini ise, hükümetlerin pandemi yüzünden oluşan fazladan harcamaları finanse etmek için büyük miktarlarda borçlanmaları.  Bütçe Sorumluluk Ofisi, Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rishi Sunak’ın 2020-21 yıllarında pandemi nedeniyle, ulusal gelirin yüzde 16’sı olan 344 milyar £ harcayacağını tahmin ediyor.

Aynı dönemde devlet borçlanmasının 355 milyar sterlin olarak gerçekleşmesi bekleniliyor. Sonuç olarak, İngiliz kamu borcunun 2020’lerin ortalarına kadar gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 97’sine ulaşması, yani pandemi öncesi borçlanma oranından %73 daha fazla olması bekleniyor.

İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, yeni borcun çoğunluğunu merkez bankaları tarafından satın alınan devlet tahvilleri oluşturuyor. Aslında hükümetin harcadığı parayı basıyorlar.

Enflasyon

Ancak, serbest piyasa ekonomisinin temel kuralına göre, para basmak enflasyonu artırır. Ultra-neoliberaller, merkez bankalarının 2007-8 kazasına yanıt olarak “niceliksel gevşeme” politikasına başlamalarından bu yana enflasyonist bir artışı öngörüyorlardı. Bankaların satın aldıkları tahvilleri finansal sisteme fazladan nakit aktarmanın bir yolu olarak gördüler. Ama beklenen dalgalanma yaşanmadı.

Ana akımın ileri gelen figürleri de artık benzer tahminler yapmaya başladı. Hem eski ABD Hazine Sekreteri Lawrence Summers hem de Financial Times’dan Martin Wolf, Joe Biden’ın 1.9 trilyon dolarlık mali teşvikinin enflasyonist olabileceği konusunda uyardılar.

Daha da önemlisi, ellerinde devlet tahvilleri olan devasa küresel piyasalar da, onlarla aynı fikirdeymiş gibi davranmaya başladı. Bu yıl önde gelen devlet tahvillerinin değerleri çok keskin bir şekilde düştü. Tahviller, sahiplerine sabit bir gelir sağlar. Öyleyse, fiyat düşerse, tahvilin “verimi” veya getiri oranı yükselir diyebiliriz. ABD Hazinesinin on yıllık tahvilinin getirisi yüzde 1’in altındayken yüzde 1,6’ya sıçradı. 

Tahvil getirileri faiz oranları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir, bu nedenle yaşanan artış Merkez Bankalarına enflasyonu frenlemek için faiz oranlarını yükseltmeleri konusunda baskı yapacaktır.

Ekonomist Ed Yardeni şöyle diyor: “Mali ve para politikasında yeni ve cesur bir aşırılık dünyasındayız ve tahvil alım-satımıyla faizleri protesto eden piyasa yatırımcılarının kalkındığı yer de burası. Merkez bankaları ve mali otoriteler kanunsuz işler yaptıklarında kanun ve düzeni ekonomiye geri getirmek onların işidir.”

Ancak enflasyonun yükselişe geçtiğine dair çok fazla kanıt yok. Bazı malların - özellikle petrol ve bakırın - fiyatları yükseldi. Bu durum, aşıların piyasaya sürülmesinin pandemiyi hızlı bir şekilde sona erdireceğine ve geçen yıl kaybedilen üretimi telafi edecek büyük bir ekonomik patlamanın görüleceğine dair spekülasyonları yansıtıyor. 

Ve bir rüya olduğu da ortada. Çünkü hızlı aşı dağıtımı bir avuç ülke ile sınırlı kaldı. Dünya ekonomisinin emperyalist çekirdeğindeki Avrupa Birliği bile aşıyı yaygınlaştırmayı beceremiyor. ABD’de ise aşılama düzensiz bir şekilde devam ediyor. Ve Güney yarımkürede tablo daha da acımasız. Covid‑19’un üstesinden gelmek için, dünya çapında yürütülmesi gereken kapsamlı bir aşılamaya ihtiyaç var.

Bu arada devletler tahvil piyasalarından 1990’larda olduğundan daha az korkuyor gibi görünüyorlar. Ne de olsa merkez bankaları onları yönetmeye alıştı. JP Morgan’dan Robert Michele, ABD Federal Rezerv Kurulu’nun ayda 120 milyar dolarlık tahvil satın aldığına dikkat çekerken, “Bir noktada getiriler çok yükselmiş olacak ve merkez bankalarından gelen devasa hacimli tahvil alımları piyasayı istikrara kavuşturacaktır. Varlık alımları insafsızdır, karşı duramazsınız” diyor.

Uzun vadede biriken borcun ne kadar sorun olacağı, bu borçla yaşamak zorunda kalacak ekonomilerin durumuna bağlıdır. Burada tablo ürkütücü çünkü zaten büyük ekonomiler salgın başlamadan önce küresel mali krizin etkileriyle mücadele ediyorlardı. Ancak Maliye Bakanı Sunak, sadece şirketlerde değil sıradan ücretliler üzerinde de vergilendirmeyi artırarak muhafazakâr milletvekillerinin Thatchercı içgüdülerine oynadığında yanlış bir hamle yapmış oldu. 

Devlet sağlık hizmetleri çalışanlarına yapılan aşağılayıcı yüzde 1’lik ücret artışı, ekonomik iyileşme geldiğinde Sunak’ın onu bile daha fazla kemer sıkma ile karşılayacağının işaretiydi. Borç önemli bir sorundur ama bunu kimin ödeyeceği meselesi bambaşka bir sorun yaratır.

Socialist Worker’dan çeviren TN.


Bültene kayıt ol