Cumhurbaşkanın cuma günü yaptığı açıklama hiç kimse için sürpriz veya geniş kesimleri heyecanlandıran, şaşırtan bir açıklama olmadı. Neden olmadı sorusuna verilecek yanıt Türkiye’nin krizinin anahtarı.
AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çarşamba günü katıldığı bir programda, Cuma günü millete müjde vereceklerini açıkladı. Vereceği müjdeyle “yeni bir dönem açılacak” ifadesini kullandı. Aynı gün Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “Cumhurbaşkanın açıklamasıyla Türkiye eksen değişikliği yaşayacak” dedi.
Her iki vurgu, içerde ve dışarda beklentiyi çok yükselti. Üç gün boyunca çok değişik yorumlar yapıldı, tahminlerde bulunuldu. Bunlar piyasalara yansıdı, siyasette dalgalanmalara yol açtı.
Cuma günü büyük bir şatafatla yapılan açıklama, beklentilere yanıt verecek düzeyde değildi. Ama kimsede hayal kırıklığı yarattığını da söyleyemeyiz. 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi bulunduğu açıklandı. Bu, şimdiye kadar açıklananların en büyüğüydü, öncekilerin kat ve kat fazlasıydı. Buna burun kıvırmanın, önemsizleştirmenin kimseye bir yararı yok. Ekonomisi tepe takla giden, piyasalarda dolar rüzgârı esen, enerji ihtiyacının neredeyse tamamını dış kaynaklardan karşılayan dışa bağımlı bir ülke için, sonrasının nasıl gelişeceğinden bağımsız olarak, önemli bir gelişme. Esas önemli olan bu buluşun doğalgaz fiyatlarını nasıl yansıyacağı ve hangi iş insanlarının kasasının doldurulacağı konusudur.
Ama açıklama öncesi çeşitli mecralarda dile getirilen konuşmalarda, özellikle yurtdışı kaynaklarda 800 milyar metreküp doğal gazdan söz ediliyordu. Bu önemli buluşun, Türkiye için ne yeni bir döneme ne de eksen değişikliğine yol açabilecek büyüklükte olmadığı fark edilmiş olacak ki, Albayrak törende yaptı konuşmada “ne Batı ne Doğu, yeni eksen Türkiye “diyerek, daha önce söylediği “eksen değişikliği olacak” sözlerini düzeltmek zorunda kaldı. Piyasalarda beklenen pozitif etki görülmedi, dolar yükselmeye devam etti. Erdoğan, gündemi zapt ederek, ekonominin kötü gidişinin üstünü örtü.
Bu arada Cumhurbaşkanı’nın, Albayrak’ ı 2023 sonrasına hazırladığı iddia edildiği bir dönemde Damadın Türkiye’nin ekseninin değişeceğine ilişkin siyasal gafının üzerinde durulmadığını bir kenara not edelim.
Değişen bir şey yok
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gösteriye dönüştüğü doğalgaz konuşmasının esas amacı çok belliydi. Çoğu zaman yaptığı gibi partisinin çekirdek/ geleneksel muhafazakâr seçmenini konsolide etmeye çalıştığı anlaşılıyor. Açıklama, uluslararası ve ulusal çevrelerde zayıflık göstergesi olsa da “yerlilik ve millilik” siyaseti bakımında elverişli bir konuyla ilgiliydi. Yapılanın, sandıkta zayıflamaya başlayan gücü korumak ve muhalefetin şimşeklerini üzerine çeken, ekonomi politikaları nedeniyle yıpranmış damat Berat Albayrak ’ı parlatmak amaçlı bir proje olduğu çok açık.
Partideki çözülme ve eskimiş hikâyeler nedeniyle, çekirdek/geleneksel seçmenin artık yeni bir hikâyeye ihtiyacı var. Son birkaç yıldır anlatılan; beka, güvenlik, dış güçler, bölücüler, millilik, yerlilik gibi hikâyeler miadını çoktan doldurdu. Hikâye bir kez daha doğal gaz üzerinden yazıldı. Daha öncekilerden farklı olarak bu kez ortada kapasitesi yüksek, büyük bir proje var. Bulunan 320 milyar metreküp doğal gaza, her derde deva gibi yaklaşıldı.
Hatırlayalım: 2007 seçimleri öncesinde Trakya ve Tuz Gölünde doğal gaz, Manisa’da petrol bulunduğu ilan edildi. 2010 Anayasa halkoylaması öncesi yine Manisa ve Ergani’de petrol bulundu. 2014 seçimleri öncesi Diyarbakır’da Türkiye’nin 40 yıl ihtiyacını karşılayacak kadar kaya gazı müjdesi verildi. 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde Trakya’da, 1 Kasım öncesinde Karadeniz’de doğalgaz bulunduğu duyuruldu. 2018 seçimleri öncesinde Mardin, Şırnak, Hakkâri, Batman ve Siirt’te yeni petrol yatakları, Trakya’da doğalgaz bulundu. Nihayet 31 Mart yerel seçimleri öncesinde yine Siirt’te petrol, Trakya’da doğalgaz müjdesi verildi.
Bunların sonuçları nedir bilinmiyor. Ama doğru çıksaydı, sanırım bilinir olurdu. Bu kez büyük algı operasyonu yapılarak duyurulan 320 milyar metreküp doğal gaz rezervinin her türden siyasi, ekonomik çıktısı da girdisi de çok farklı ve yüksek olacaktır.
AKP, kitlesine hikâye yaratmaya çalışırken, ülke insanı için ortak zemin yaratmaktan giderek daha fazla uzaklaştığı için sevinenler, üzülenler ayrıştırmasıyla kendine yarar sağlama telaşında.
Memlekette,” uçurmak”, eksen değiştirmek, yeni dönem başlatmak gibi şeylere, cari açığı kapatmak veya cari fazlalık oluşturmaktan daha fazla ihtiyaç olduğu çok açık. Özgürlükleri, adaleti, eşitliği, hak ve hukuku geliştirme, yerleştirme, cezaevlerini boşaltma gibi daha büyük sorunlar olduğunun farkında olmayanlar, eski dönemlerde olduğu gibi çekirdek/geleneksel muhafazakâr seçmene dönük hikâye yazmaya devam ediyorlar.
AKP lideri, zorlanarak da olsa belki bir ölçüde çekirdek seçmenini, bu türden gerilim, kutuplaştırma politikalarıyla veya çeşitli algı operasyonlarıyla konsolide etmeyi başarır, ama bu hesapla Sarayda oturmaya devam etme ihtimali artık yok.
İki nedenle yok. Birincisi, seçim başarısı için AKP’nin çekirdek/geleneksel seçmeninin oyu, artık çok bir şey ifade etmiyor. Seçim başarısı yüzde 50 +1 oy demek. Bunun için yeni ve bambaşka seçim sistemi oyunlarına ihtiyacı var, bunu denemeye mecbur. İkincisi, başarının sırrının Z kuşak gençliğinin oyunu kazanmak olduğu, 23 Haziran 2019 tekrarlanan İstanbul yerel seçimlerinde görüldü. Yapılacak ilk seçimlerde Z kuşağı gençleri, 4, 5 milyona arası bir oy kullanacak. Tercihlerini belirlemede; hak, özgürlük, adalet gibi evrensel normların büyük ağırlık taşıdığı, son dönem araştırılmalarında net görülüyor.
Evrensel normlar bağlamında anlatabileceği bir hikâyesi bulunmayan, oyun kurucu özelliklerini yitirmiş yorgun milliyetçi muhafazakarların algı operasyonuyla tükenmişliklerini sergiliyorlar.
Hakan Tahmaz