Şafak Ayhan

Şafak Ayhan son yazıları

25.05.2020 - 13:47

Anne baba işe, çocuk kreşe

Sömürücüler hala var.

Ve sömürü var oldukça

Mücadele şart ona karşı.

Ve sen var oldukça

Vereceksin bu mücadeleyi.

Bertolt Brecht

13 Mart 2020 tarihi itibarıyla Türkiye gündeminin en önemli konularından biri, koronavirüs sebebiyle okulların kapanması, ne zaman açılacağı ve uzaktan eğitim süreci oldu. Ana akım medyada Milli Eğitim Bakanı'nın ağzından çıkan her kelime, büyük puntolarla son dakika haberi olarak veriliyor. Veliler, öğretmenler ve öğrencilerse bu belirsizlik içerisinde ayların geçişine şahit oluyor.

Geçen bu yetmiş günlük süreç, ortaokul son sınıf öğrenciler ile üniversite sınavına hazırlananlar için biraz daha gergin ve sallantıda devam ediyor. Çünkü Mart ayında Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı'nın 25-26 Temmuz 2020'de yapılacağı duyurulmuştu. Ancak çok da zaman geçmeden, üzerinde deney yapılan denek grupları gibi, bu kez de öğrencilere sınavın 26-27 Haziran 2020 tarihinde yapılacağı duyuruldu.

İlk bakışta bunlar salgın sürecinde insan hayatının korunması için gerekli olabilecek değişiklikler gibi algılanabilir. Oysa ki bu kararlarda belirleyici olan hiç de insan sağlığı falan değil. Önemli olan yaz turizminin en canlı olduğu dönemlerde (Temmuz ayında ) ailelerin ve öğrencilerin sınavı beklemelerini istememek ve 'bir an önce sınav olsun bitsin de tatile çıkılsın' düşüncesinden başka bir şey değil. Turizm şirketleri ve hükümetin amacının, bu işin tepesindeki Turizm Bakanı'nın da  tatil-tur şirketi sahibi olduğu düşünülürse, sınav tarihindeki amacın ne olduğu üzerine uzun uzadıya yazıp çizmeye gerek kalmaz. Hâlâ günlük yeni vaka sayısının bin kişi civarındayken, anlatılan "normale dönüş" hikâyeleri;  patronları ayakta tutabilmek için yaratılan algının, ana akım medyayla desteklenmesinden başka bir şey değil. Şehirlerarası seyahat yasaklamalarında bile bunun kaygısını görebiliyoruz. Büyükşehirlerden Antalya’nın bu kapsamdan çıkartılarak, giriş çıkışlarının serbest bırakılması yine sermayenin çıkarlarına dönük bir adım. Ne olursa olsun 'tatile çık, otelde kal', AVM’lere git, işçi servisine binsin, otobüsler fabrikalara harıl harıl işçi taşısın, patronlar fabrikada virüse yakalanan işçilere ceza verilmesi gibi kararlar alsın, sonra da 'virüsle mücadele son hız devam ediyor' denilsin… Bir mücadele varsa şu dönemde, o da emekçilerin  evine ekmek götürmek mücadelesidir. Emekçiler bu mücadeleyi, hükümetin ve patronların tüm dayatmalarına karşı yaşayabilmek için veriyor.

Bam teli: Kreşler ve bakım evleri

Ülke genelinde okulların açılması Eylül 2020 olarak belirlendi. Ancak 15 Haziran'da kreşler ve bakımevlerinin açılması kararı pek de  ses getirmedi. Bun da ne var ki denilebilir. Oysa yukarıda bahsettiğimiz patronları kurtarmak için sınav tarihlerine verilen ayar, burada da kendini gösteriyor. Türkiye’de milyonlarca çalışan var ve bunların büyük bir kısmı evli ve çocuk sahibi kişiler. Koronadan önce çalışan bir emekçi çift için temel kaygı, çocukları varsa kreşler olmuştur. Kreşler, emekçi sınıfın sistem için tüm verimliliğiyle çalışabilmesi için adeta bir kutsal yer görevi görüyor. Kreşlerin kapanması demek, çalışan anne ya da babanın da işi gidememesi ya da ücretsiz izin alması demek. Bu da patron ve işveren için muazzam bir emek kaybı anlamına gelir. 

Patronlar bir an önce kreşlerin açılmasını istiyor. Çünkü anne babaların işyerlerine tüm enerjileriyle dönmeleri için gözlerinin arkada kalmaması gerekli. Kreşler açıldığında ebeveynlerin kolayca işe dönecek, üretime katılacak, daha fazla artı değer üretecek olması sermayedarın temel düşüncesidir. Bunu da hükümetler aracılığıyla hayata geçirmesinin önünde hiçbir engel yok şimdilik. 

Hayatlarımız kapitalizmin yıkıcı düzeninde adeta bir pamuk ipliğine bağlı. Kapitalist sistemin ve onun devam ettiricisi olan hükümetlerin aslında insan sağlığı için aldığı tek bir karar bile yok. Hepsinin altında muhakkak bir sömürü, birilerini zengin etme, patronları kollama düşüncesi var. İnsanların virüse karşı güvenceli olacakları koşullar ve imkânlar yaratılamaz mı? Tabi ki yaratılır. Kan emici patronlar ve onun destekçilerine karşı örgütlü bir emekçi sınıf mücadelesi bunu var edebilir ancak. Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe karşı birlikte mücadele etmekten başka bir şansımız yok. 

Şafak Ayhan


Bültene kayıt ol