Melike Işık

Melike Işık son yazıları

Melike Işık tüm yazıları

13.04.2020 - 09:26

Şiddet mağduru kadınlarla koşulsuz dayanışma şart

15 Ocak günü Hatay’ın İskenderun ilçesinde Casim Ozan Çeltik isimli saldırgan okuldan çıkıp eve doğru giden Berfin Özek’in yolunu kesmiş, üstüne asit dökmüş ve kaçmıştı. Berfin Özek bir gözünü kaybetmiş, diğer gözünde görme kaybı yaşamış, yüzü ve boyundan aşağısı ise tamamen yanmıştı. Casim Ozan Çeltik isimli saldırgan 13 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Geçtiğimiz günlerdeyse Berfin Özek, saldırganı affettiğini ve onunla evlenmek istediğini söyledi. Bunun üzerine, belki saldırganın dahi ulaşmadığı düzeyde, suçlamalara maruz kaldı. Maddi, tıbbi, hukuki destek vermiş kimseler onunla “dayanışmayı” kestiğini ifade etti. 

Koşullu dayanışma dayanışma değildir

Şiddete maruz kalan kadınların şiddetle mücadele edebilmesinin önündeki en büyük engellerden biri yalnızlık. Şiddet mağduru kadın, tek başına göğüslemesi gereken koca bir süreç olduğunu hissettiğinde şiddeti ifşa etmesi daha zor hale geliyor. Bu sebeple şiddete maruz bırakılan kadınlarla koşulsuz gösterilen dayanışmanın önemi çok büyük. Berfin de bu dayanışmanın önemini hissetmiş, kendisini intihar düşüncesine kadar götüren süreçten kadın dayanışması sayesinde kendine geldiğini dile getirmişti. 

Berfin, saldırganı affettiğini söyledikten sonra avukatı Mehtap Sert ve kimi kadın örgütleri Berfin’le dayanışmayı kestiğini ve bir daha onunla ilgili hiçbir çalışmada yer almayacaklarını bildirdi. Yine Berfin’in nasıl bir psikolojik durumda aldığını bilmediğimiz bu karar, önceden ona destek olan kimi grupların kendisine yaptıkları “iyilikleri” hatırlatıp onu nankörlükle suçlamasına neden oldu. Tüm bunlar, bu kimselerin Berfin’e destek olmayı erkek şiddetiyle mücadele etmek olarak değil de vicdan rahatlatan bir hayır işi olarak gördüğünü gösteriyor. Aksi takdirde Berfin’i yalnızlaştırmanın muhtemel sonuçları üstüne düşünür, bunun şiddet faillerine destek vermek olduğunu, bu davranışların şiddet mağdurunu bir daha hiçbir şey anlatamayacak noktaya getirdiğinin farkına varırlardı. 

Mağduru suçlamak faili desteklemektir

Berfin Özek’e gösterilen tepkiler hiç de yabancı değil. Bunlar her bir kadına şiddet olayında rastladığımız, suçu faillerden alıp mağdura yükleyen söylemler. Kimi zaman ailesinin dayattığı hayatı yaşamadığı, sevgilisi olduğu, yemek yapmadığı, gece dışarı çıktığı, kısa etek giydiği için şiddete müstahak görülen kadınlar kimi zaman da “şiddete karşı gelemedikleri” için, ilk şiddet olayında ihbar etmedikleri için, hatta sanki kimin fail olabileceğini önceden bilebilirmiş gibi kendilerine şiddet uygulayan erkekle evli ya da sevgili oldukları için suçlanıyor. Kadınların şiddeti ihbar edememesi, evliliğini/ilişkisini sürdürmekten başka çare bulamaması ataerkil şiddetin nedeni değil; sonucudur. Bu şiddetle mağduru suçlayarak mücadele edilmez; mağduru, ilişkisini sürdürmeye mecbur bırakan ekonomik koşullarla, psikolojik şiddetle savaşarak mücadele edilir.

Aynı şekilde burada sorgulanması gereken şey Berfin’in kararının altında yatan psikolojik sebepler, kadınları şiddet failleriyle yaşanabileceği ve aşkın her şeyi affedeceğini düşüncesine iten ataerkil düzendir. Tüm düzenin suçu, hangi psikolojik şartlar altında karar aldığını bilmediğimiz şiddet mağduru bir kadının omuzlarına yüklenemez.

Hiçbir kadın ne sesini çıkardığı, hakkını savunduğu için ne de psikolojik şiddetin, toplumsal baskının, yalnızlaştırılmanın etkisiyle şiddete karşı gelemediği için şiddet görmeye müstahak değildir, böyle olduğunu iddia eden her iki grup da aynı şekilde şiddetin ve failin savunucularıdır. 

Melike Işık

[email protected]


Bültene kayıt ol