Siyaset, “Türkiye’nin geleceğini; AKP-MHP ikilisinin Cumhur İttifakı mı, yoksa CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi üçlüsü ile HDP’nin dışarıdan ve gizli desteğiyle oluşmuş Millet İttifakı’nın sürdürülebilirliği mi belirleyecek” tartışmasının ipoteği altında.
Muhafazakâr İslamcı zeminden yükselen AKP’nin, Türk milliyetçisi MHP ile kan uyuşmazlığı olduğu, politik öncelik farklılıkları nedeniyle ittifakın sürdürülemeyeceği iddiası veya öngörüsü hala ağır basmakta.
AKP’nin pragmatik liderinin, muhafazakâr Kürt seçmenini ve aşırı Türk milliyetçiliğini tehdit olarak algılayan seçmenini kaybetmeyi göze almayacağını düşünenler, bir eşikte bu ilişkiyi koparacağını öngörüyorlardı. Ancak Türkiye tarihinin bu en uzun ittifakı 3 yıldır hala sürüyor.
Diğer taraftan, son yerel seçimlerde metropollerde elde edilen kısmi “başarı”, AKP tabanındaki yeni parti arayışları, huzursuzluk ve kısmi erime nedeniyle, Millet İttifakı’nın ağır, aksak toparlanacağı, siyasi krizin aşılması yolunda olunduğu görüşü öne sürülmekte.
Bu tartışma bir gazete köşesinin sınırlarını çok aşan derinlikte bir tartışma. Birkaç konunun altını çizmekle yetineceğim.
Her şeyden önce çok kabaca yukarıda özetlemeye çalıştığım yaklaşımlar, Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hızlı bir biçimde geçirdiği siyasi değişimin yeterince doğru okunamadığını gösteriyor.
Devletin yeni yöneliminin ve değişiminin sağlam temellerde analizine dayanmayan öngörülerin gerçekleşme olasılığı olamaz.
MHP tarafından gündeme getirilen devlet adına bir dizi gizli ve yasadışı uluslararası operasyonda görev almış faşistler için, suç örgütü ve çete lideri Alaattin Çakıcı’nın adıyla anılan af isteği gibi politik talep ve yaklaşımların, iki partinin ilişkilerini bozacağı beklentisi vardı.Bununla ilgili dün, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Cumhur İttifakı çatısı altında tezat ve tersliklerin yaşanmaması, konunun istismar edilmemesi maksadıyla 24 Eylül 2018 tarihli kanun teklifimizi beklemeye aldık” açıklaması Cumhur İttifakı’nın geleceğine ilişkin fikir vermekte.
MHP’nin AKP ile politik farklılığı kadar, artık politik ortaklığı var. Her iki partinin ortak bir Türkiye vizyonu var. Yeni dönem Türkiye’sinin iç siyasetinden, dış ilişkilerine kadar birçok alanda asgari politik zeminleri ve ortaklıkları bulunuyor.
2002 yılının, yüzü AB’ye dönük AKP’si ile bugünün AKP’si çok farklı zeminde duran partiler. “Yeni Türkiye” iddiasıyla yola çıkan AKP, eski Türkiye’yi yeniden ihya ediyor, Türkiye’ye yeni format atıyor.
Bu nedenle AKP’nin MHP ile ilişkisi, Başkanlığı elde edene veya seçim kazanana kadar değil, mezara kadar. AKP lideri siyasi tercihini yaptı. Partisini, devleti, toplumu buna uygun dizayn etti. Bu nedenle Ergenekon, Balyoz sanıkları, Doğu Perinçek, Tansu Çiller, Mehmet Ağar ve bütün statükocular dönemin “muteber, özel” kişileri olarak Saray’ın etrafında toplandılar.
Bunun sürdürülebilir bir politika veya gerçekleşebilir bir vizyon olmasını, siyasi alternatifinin ne olduğu belirleyecek.
Millet İttifak’ı Türkiye vizyonuyla bir araya gelmiş partilerden oluşmuyor. Cumhur İttifakı ya da AKP ve MHP karşıtlığının ilerisine geçebilecek ciddiye alınabilir bir politik ortaklıkları, alternatif programları söz konusu değil. Hayalperestliğin siyasette yeri yok.
Millet İttifakı partilerinin bundan sonra nasıl davranacaklarını, ne yapacaklarını yine AKP içinden çıkmakta olan yeni iki partinin siyasette tutacakları yer, güç ve politik tavırları tayin edecek. Bu durumun bizzat kendisi AKP’nin ömrünü uzatıyor. Şu an siyasi alternatifsizlik AKP’nin can simitti.
Hakan Tahmaz