“Suriyeli sığınmacılar giderse halkımız geçmişte olduğu gibi iyi işlerde çalışıp iyi evlerde oturabilecek, gelirleri artacak ve pembe yanaklı çocuklar yetiştirip her haftasonu çoluk çombalak sinemalara, tiyatrolara gidebilecekler. Ama sığınmacılar onların bu haklarını elinden alıyor.”
Bu ironik tweet’i Independent Turkish muhabiri Cihat Arpacık attı.
Ben de cevaben şöyle yazdım: “Evet, üstelik bu sığınmacılar düşük kira isteyen evsahiplerine zorla yüksek kira veriyor, yüksek ücret vermek isteyen işverenlerden ısrarla düşük ücret talep ediyor!”
Arpacık’ın aynı gün yayınlanan haberinde şu bilgiler vardı:
“Muhammed Halili iç savaşın ardından evini terk ederek Türkiye’ye geldi. Bir müddet Hatay’daki Apaydın Çadır Kampı’nda kalan Muhammed, kampın zor koşullarına dayanamayarak İstanbul’un yolunu tuttu. Gaziosmanpaşa’da bir avize atölyesinde çalışmaya başlayan Muhammed’in bir çocuğu burada okula başladı, diğer çocuğu burada doğdu. Günde 70 TL yevmiyeyle çalışarak ailesini geçindirmeye çalışan Muhammed’in hayatı 31 Mart seçimlerinin ardından daha da kötüye gitti. Şimdi, bir polis kontrolüne denk gelip geri gönderilmemek için evinden çıkmıyor. Geri gönderilirse iki çocuğuna ve eşine bakacak kimse yok.”
“Sınır dışı edilmemek için evden çıkmayan Suriyelilerden biri H. El Sakur. Beş yıldır Zeytinburnu’nda bir tekstil atölyesinde çalışıyor. Şimdiye kadar bir sıkıntıyla karşılaşmadı. Ancak şimdi polisle karşılaşmamak için evden dışarı çıkmıyor. ‘Patronum ‘git nasıl yaparsan yap çalışma izni al gel. Alamazsan bir daha gelme, başımı belaya sokma’ dedi. Artık İstanbul’a kayıt yapmıyorlar. Bu nedenle İstanbul’da çalışma izni almam mümkün değil. Bir anda işsiz kaldım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Tekirdağ’dan para karşılığı alabileceğim söylendi, ama o kadar param yok’ diyor.”
Geçtiğimiz günlerde önce İstanbul’da Suriyelilerin dükkân tabelalarıyla uğraşıldı. Sonra Ankara’da işyeri açmaları engellenmeye başladı. Şimdi de, Arpacık’ın haberine göre, “İstanbul’da yaşayan on binlerce ‘kayıtsız’ göçmen sınır dışı ediliyor.”
Suriyelilerin işyeri açma ve istediği tabelayı asma hakkını elbette savunmak gerek. Ama asıl sorun başka. Milyonlarca sığınmacı işyeri ve dükkân sahibi değil. Ezici çoğunluk, biri avize biri tekstil atölyesinde çalışan yukarıdaki örnekler gibi, işçi.
Bu işçiler artık Türkiye işçi sınıfının bir parçası. Hiçbiri geri gidecek filan değil.
Sürekli pompalanan Suriyeli düşmanlığı, insanî açıdan habis olmanın yanı sıra, işçi sınıfını bölüyor, gücünü kırıyor, zayıflatıyor.
Irkçılığa karşı direnmeyen her işçi, her sendika, kendi patronunun elini güçlendiriyor.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)