Ozan Tekin

Ozan Tekin son yazıları

Ozan Tekin tüm yazıları

13.03.2015 - 01:45

AKP gerileyecek, CHP ve MHP ilerlemeyecek

Sol için yaklaşan genel seçimlerdeki formül bu.

AKP’de işler iyi gitmiyor. Yeni Şafak’tan bir yazara göre, Ahmet Davutoğlu “siyasetin dominant liderine uyum konusunda çokça sınanmış biri değil”. Abdullah Gül ve Bülent Arınç ise öyle.

Doğru değil. Hem Gül hem Arınç son iki yılda birden fazla kez Erdoğan’ı karşılarına alan çıkışlar yaptılar. Bunu şimdilik bir kenara bırakalım.

Davutoğlu’nun hamlesi boşa çıktı, Hakan Fidan “siyasete atılmaktan” vazgeçti, Erdoğan’ın uygun gördüğü görevine geri döndü. Alper Görmüş’ün bir televizyon programındaki görüşlere referans vererek aktardığı gibi, Davutoğlu, “partide, devlette ve toplumda net bir itibar kaybına uğradı”.

Kısa adamın mevcut konumundaki ömrünün bir yıldan kısa olacağı kesinleşti gibi. Seçimlerde AKP ciddi miktarda oy kaybederse ipi çekilecek. Başarılı olursa, Bakanlar Kurulu’ndaki gruplaşmanın devamı olarak Erdoğan’a bayrak açacağı iddia ediliyor. Bu durumda da ya bu savaşı kaybedecek ya da partiyi dağıtacak.

İhtimaller ne olursa olsun, AKP’nin liderliğindeki derin –ve bitmek bilmeyen- krizi Gezi direnişi başlattı.

Önce Gülen cemaatiyle sarsılmaz görünen ittifaklarını bozdular. Kendilerini devirme girişimlerini “kumpas” ilan ederek Ergenekoncularla birleşmek zorunda kaldılar. Şimdi, toplumu %50’ye %50 kutuplaştırma projeleri de kendi tabanlarındaki çatlaklar sebebiyle iflas etmek üzere. Seçimlerde bunu engellemeyi başarsalar bile uzun vadede kaçınılmaz son bu.

Bu hâle nasıl geldikleriyle ilgili iki farklı iddia var.

Birincisi, hakiki ulusalcılar ve ulusalcı solcular tarafından öne sürülüyor: Yıllardır sürdürülen muhalefet tarzı işe yaradı, laikliğin önemi kavrandı, AKP tabanı yerli yerinde dursa da geri kalanlar güçlendi ve siyasetin dengeleri değişiyor.

Bu çizgi olup bitenleri anlamaktan bütünüyle uzak.

Doğru olan ikinci iddia ise şöyle: AKP, bir dönem toplumda değişim isteyen (askeri vesayetin siyaset dışına itilmesi, Kürt sorununa barışçıl çözüm getirilmesi, özgürlüklerin genişlemesi) dinamiklere oynayarak ve bunların sesi olma iddiası taşıyarak güçlendi. 2007’de darbe tehdidi karşısında oylarını bir buçuk katına çıkartmaları bunun kanıtı. Şimdi ise aynı dinamikler AKP’nin sonunu getiriyor.

Kutuplaşmayı besleyen ana aktörün AKP olması, Gezi’den Kürdistan’a yoğun bir devlet terörüyle her hak arama girişiminin bastırılması, siyasetin “normalleşmesi” ile yeni mücadelelerin (Gezi gibi) önünün açılması, çok övünülen ekonomik büyümeden yoksulların pay alamaması ile AKP’li işçilerin mücadeleye atılması…

Erdoğan ve saz arkadaşlarının “Yeni Türkiye’nin kemalistleri” olarak görülmeye başlandığı durumda, AKP’nin kemik tabanının dışındaki kesimler kırılganlaşıyor, anketlere göre seçimlerde “kararsızlar” %22 ila %25 civarına dayanmış durumda.

Fakat AKP’deki kriz ve parçalanma ihtimali, kaçınılmaz olarak olumlu sonuçlar doğurmak zorunda değil.

%50’yi bölecek yeni bir neoliberal, muhafazakâr sağcı partiye ihtiyacımız yok.

Anketlerin gösterdiği bir önemli şey daha var: AKP’den soğuyan seçmen kitlesinin muhalefete (CHP ve MHP’ye) geçtiğine dair bir bulgu yok. Ancak HDP’ye bir kayış var.

Bu, son derece önemli. AKP’yi bitirecek olan ona milliyetçi bir çizgiden muhalefet eden sağcılar değil. Arayışta olan, muhalefeti beğenmeyen ve ona asla güvenmeyecek olan seçmenler.

Öyleyse ne yapmalı?

Türkiye’de son 10 yılda bir dizi başlıkta çetin mücadeleler yaşandı.

Darbelere karşı on binlerce kişi sokaklara çıktı. Kürt sorununda barış için dengeleri değiştiren dinamikler ortaya çıktı. Hrant’ın arkasından yüz binlerce kişi yürüdü. Binlerce aktivist Baskın Oran ve Ufuk Uras seçim kampanyalarını, daha sonra Ermeni Soykırımı anmalarını inşa etti. İklim değişikliğine, nükleer enerjiye karşı geniş kalabalıklar sokağa çıktı.

Hepsinin sonunda Gezi direnişi patlak verdi. Otoriterliğe karşı, cumhuriyet mitingleri gibi olmayan ama AKP’ye doğrudan muhalif olan bir hareket inşa edilebileceği görüldü.

Tüm bu mücadelelerde yer alanların, AKP’ye karşı kemalizmle ve Türk milliyetçiliğiyle asla uzlaşmadan mücadele edenlerin bir araya gelmesi gerekiyor. Bu arayışın kendisini bir siyasi alternatifle siyaset sahnesine sokması gerekiyor.

Önümüzdeki dönemde en önemli iş bunu başarabilmek.

Ozan Tekin

[email protected]


Bültene kayıt ol