Ekonomi yönetimine danışman olarak Amerikalı McKinsey şirketinin atanması AKP’yi destekleyen bazı çevrelerde bile şaşkınlık yarattı, itirazların yükselmesine yol açtı.
Bu itirazlar arasında en çok Abdurrahman Dilipak’ınkini sevdim. Makul bir laf ettiği için değil elbet, kimsenin Dilipak’tan böyle bir beklentisi yok. Cumhurbaşkanı’nın “yerli millî” propagandasına inanların ne kadar saf olduğunu gösterdiği için beğendim Dilipak’ın sözlerini. Şöyle demiş:
“McKinsey’in FETÖ’den farkı yoktur. Enron’a danışmanlık yapan bir kirli şirketi Türkiye’ye sokamazsınız. Bunu yapamazsınız. Bunlar ne savunma sanayinizi bırakırlar, ne tarımınızı. IMF gelse bunlardan daha kötü olmaz. Bunlar sahtekâr, bunlar dolandırıcı. Bunlar Rothschild’lerin truva atı…
Büyük bir komplo ile karşı karşıyayız. Ben McKinsey’e karşı çıkarken Tayyip Erdoğan’ı savunuyorum. Yanlış atamalar var. Bu atamalar da komplonun bir parçası. Türkiye’yi Birleşik Arap Emirlikleri’ne ve Suudi Arabistan’a benzetecekler. Bu kafayla giderlerse Türk ekonomisi batacak. Önlem alınmazsa Türkiye’ye de Tayyip Erdoğan’a da yazık olacak.”
Karşı karşıya olduğumuz komployu anlamayanlar olabilir. Şöyle anlatayım: McKinsey adlı şirketin amacı Türkiye’yi batırmak (ve böylece kendisi için çok büyük bir gelir kaynağını ortadan kaldırmak). Niye böyle bir amacı var bu şirketin? Çünkü Rothschild’lerin truva atı. Peki, aynen McKinsey gibi dev bir finans ve bankacılık kurumu olan Rothschild’ler niye Türkiye’yi batırmak istiyor? Çünkü 1760’larda Rothschild bankasını kuran kişi bir Yahudi!
Komplonun boyutlarını kavrayabiliyorsunuz, değil mi? Türkiye’ye ve Tayyip Erdoğan’a yazık etmek amacıyla Yahudilerin 250 yıl önce kurduğu banka, Allah korusun, amacına ulaşmak üzere.
Bu arada, Kemal Kılıçdaroğlu’nun itirazları da (saçma sapan komplo teorilerine dayanmamakla birlikte) özünde Dilipak’ınkilerden farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun hükümete yönelttiği on sorunun çoğu şöyle şeyler: “Koskoca TC ve 16 bakanlığı bir ABD şirketine denetletiyorsunuz,” “Kendi milletine güvenmeyip bir ABD şirketine güvenen bir hükümetin TC toprakları üzerinde yeri yoktur”...
Sanki sorun ekonomi danışmanının yabancı olması!
Danışman Amerikalı da olsa, bizzat IMF’nin kendisi de olsa, Türk oğlu Türk bir kişi veya şirket de olsa, önerecekleri ekonomik uygulama aynı olacak, aynı şeyleri diyecekler: Devlet harcamalarını kıs, kamu çalışanlarının ümüğüne bas, ücretlerin artmamasını sağla, işçilerin ve yoksulların ödediği vergileri yükselt. Diyecekler ki, kısaca, krizin faturasını emekçilere ödet.
Önemli olan danışmanların kim olduğu değil.
Önemli olan, krizin faturasını emekçilerin değil patronların ödemesi için mücadele etmek.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)