Paris halkı işçisi, emekçisi, kadınları, sosyalistleri, anarşistleri, tüm ötekileriyle birleşerek 18 Mart 1871’de hayal ettiği özgürlük ve eşitlik toplumunun küçük bir modelini yaratmak için şehrin yönetimini üstlendi ve Paris Komününü kurdu.
Paris komünü bir ütopyanın kapısını aralamaktı, egemen sınıfın çaldığı hayatları geri almaktı. Anarşist coğrafyacı Élisée Reclus’un tanımıyla:
“Doğum, ünvan ve varlık yoluyla efendi olmayan ve köken, toplumsal sınıf ve maaş aracılığıyla köle olmayan yeni bir toplum. “Komün” ifadesi her yerde, yeni insanlığa işaret eden, özgür ve eşit ortaklığı icat eden, eski sınıfların varlığından habersiz, dünyanın bir ucundan öbür ucuna barış içinde birbirine yardım etmek anlamına geliyordu -en geniş anlamıyla.” Halk 72 gün boyunca demokratik ilkelerle işleyen kendi öz yönetimini sağlayarak, toplumsal kurtuluş mücadelesini tarihe kaydetti. İşçi sınıfının kendi devletini kurmasından heyecan duyan Marx arkadaşı Kugelmann’a yazdığı mektuba şu satırı eklemişti: “Tarihte buna benzer bir büyüklük örneği görülmemiştir.”
1870 yılında III. Napolyon tarafından başlatılan Fransa-Prusya savaşı Fransızların ağır kayıplarıyla aylarca devam etti ve Prusya Paris’i kuşatma altına aldı. Bu kuşatma esnasında Paris halkı açlık ve sefaletle mücadele etmek zorunda bırakıldı. III. Napolyon’un esir düşmesi, kralın savaş politikalarını destekleyenlerin kentten kaçmasına neden oldu. Ordu dağıldı ve iktidar boşluğu beraberinde kaos getirdi. Prusyalıların Paris’i işgal etmesiyle birlikte halk kendi kaderini tayin etmekten başka bir çaresi olmadığını anladı ve aylardır çekilen sefaletin öfkesi işgal karşıtı yurtsever direnişe dönüştü. Bu noktada işçi sınıfı temsilcilerinin, devrimci sol grupların ve anarşistlerin etkisiyle yurtseverlik halinin hızla radikal ve enternasyonalist nitelik kazandığını söyleyebiliriz. Komünde üst düzey görev üstlenenler tanınmış kişiler değil, halkın içindenlerdi. Bu nitelik Komünü güçlü kılmıştı. Enzo Traverso “Paris Komünü Neden 150 Yıl Sonra Bile Yankılanıyor?” isimli makalesinde:
“Devrimci yurtseverliğin bir ifadesi olarak doğan Komün “Her şehrin bir işin ucundan tutan yabancılara vatandaşlık hakkı tanımaya izin vermesi gerektiğini” bildirdi ve Fransa’nın başkentinde yaşayan binlerce göçmen, sürgün ve sığınmacının bütünleştiği “evrensel Cumhuriyet”in ilkelerine somut bir anlam kattı. Arşive kayıtlı 1725 yabancı Komün Üyesi birçok durumda önemli sorumluluklar aldılar: Komün ordusunun üçte ikisi önemli Polonyalı kumandanlar ve İtalyan lejyonunu içeren Ulusal Muhafızlar tarafından yönetiliyordu.” Ve göçmen Yahudi devrimci Leo Frankel de komünün unutulmaz isimlerinden birisiydi.
Paris Komününün Yahudi Bakanı Leo Frankel
Leo Frankel 28 Şubat 1844’te Macaristan’ın Obuda kentinde Almanca konuşan Aşkenaz Yahudisi bir ailede dünyaya geldi. Baba Albert Frankel Obuda tershanesinde doktordu. Fransız tarihçi ve işçi hareketleri araştırmacısı Julien Chuzeville’nin Leo Frankel hakkında kaleme aldığı biyografiye göre:
“Leo Yahudi işçilerin yoğun olduğu bir mahallede büyümüştü. İşçi mahallesinde yaşamak belki de zanaatkar yönünü keşfetmesine olanak tanımıştı. Bu sayede hangi ülkeye giderse gitsin kendisini geçindirecek işler bulabilmişti.”
Aile oğullarının zanaat öğrenmesini, kuyumcu olmasını istiyordu. Leo da uydu bu plana. 1860’ların başında Viyana’ya ve ardından Almanya’ya gitti. Sosyalist teorilerle tanıştığı yer kuşkusuz Münih’ti. Burada filozof aktivist Ferdinand Lassalle’in fikirlerine kendini kaptırmış, işçi örgütlenmelerinin parçası olmaya başlamıştır.
1864’te Londra’da kurulan Birinci Enternasyonal’in bir üyesi olan Frankel, biri Macar diğeri Danimarkalı iki arkadaşı ile birlikte örgütün Almanca konuşulan bölümünü Paris’te kurdu. İsviçre, Almanya ve Birleşik Krallık’ta bulunan aktivistlerle temas sağlayan Frankel örgütün aktif bir üyesi olmuştu. Karl Marx ile yakın teması da bu çalışmaların neticesinde gelişti.
Tarihçi Julien Chuzeville’ye dönersek: “Frankel Fransa’da Kapital’i ilk okuyanlardan birisiydi. O dönem sınırlı sayıda basılan Kapital, henüz Fransızcaya çevrilmediği için yalnızca Almanca olarak mevcuttu. Frankel, Paul Lafargue’ye sık sık gider ve Karl’ın kızı Laura Marx aracılığıyla bir Kapital cildi edinirmiş. Bu nedenle Enternasyonal’in kolektivist-devrimci akımının bir parçası olmuştur Leo Frankel. Her ne kadar Frankel ve Marx’ın ne zaman yazışmaya başladığını tam olarak bilemesek de Paris Komününün başlangıcına denk gelen bir yazışma arşivlerde mevcuttur.”
1870’in başlarında siyasi faaliyetleri ve Enternasyonal üyesi olması nedeniyle Paris’te tutuklanmıştı Leo Frankel. Müesses nizam Enternasyonal üyelerini mevcut düzeni bozmaya çalışan, gizli işler çeviren “tehlikeli” şahıslar olarak görüyordu. III. Napolyon’un Prusya birlikleri tarafından Sedan’da ele geçirilmesinden ve yeniden Cumhuriyet ilan edildikten 1 gün sonra 5 Eylül’de Leo Frankel serbest bırakıldı.
Savaş devam ederken sorumluları çok ağır eleştiriyordu ve Prusya’nın Paris’i işgal etmesiyle birlikte şehri savunmak için Ulusal Muhafızlara katıldı. Kent savunmasında ön saflardaydı. Komün Paris Belediye binasına kızıl bayrağı asıp şehrin yönetimini el geçirdiğinde hiçbir milliyet ayrımı yapmadı ve açıkça işçi sınıfının uluslararası birliğini savundu. Dahası da oldu. Çalışma bakanı olarak aslında Parisli olmayan göçmen bir Yahudi’yi, Leo Frankel’i seçmişti Komün. Karl Marx, “Fransa’da İç Savaş” adlı metninde, Komünün bir yabancı işçiyi bakan olarak seçmesiyle övünür; çünkü bu örnek alınması gereken güçlü bir enternasyonalist eylemdir.
Çalışma bakanı Leo Frankel ilk olarak iş gücünü işyeri sahiplerinin sömürüsünden kurtarmak için adımlar attı. Çalışma komisyonu Komünün Kadınlar Birliğine bağlanmıştı. Frankel’in şu sözleri tarihe geçmişti:
“Kadın erkek eşitliğine karşı yapılan tüm itirazlar, siyah ırkın kurtuluşuna karşı yapılan itirazlarla aynı türdendir. İnsan ırkının yarısının yetersiz olduğunu iddia ederek erkekler, kadının koruyucusu gibi görünmekle böbürleniyor. Bu iğrenç bir iki yüzlülük! Ayrıcalık engellerini kaldırın da neler olduğunu hep birlikte görelim!”
25 Mayıs’ta, Komünün Adolphe Thiers hükümetinin emrindeki Versailles birlikleri tarafından bastırıldığı “kanlı hafta” sırasında, Rue du Faubourg-Saint-Antoine’daki barikatta ciddi şekilde yaralandı Leo Frankel. Hayatta kalmasını kadın komünar Elisabeth Dmitrieff’e borçludur.
Eşitlik için kurulan Komün ne acı ki müesses nizamın emir erleri tarafından kuruluşundan 72 gün sonra kanlı bir şekilde dağıtıldı. Yaklaşık 20 bin Komün üyesi öldürüldü, 38 bini tutuklandı ve 7 binden fazlası sınır dışı edildi.
Leo Frankel İsviçre’ye kaçmayı başararak ölümden kurtulmuştur. Komünün bastırılmasından yıllar sonra tekrar Paris’e dönmüş ve 1896 yılında bir zamanlar ütopyanın kapısının aralandığı, gökyüzünün fethedildiği o şehirde hayata gözlerini yummuştur.
1871 Paris Komünü sırasında ve sonrasında, Fransa’da, Avusturya-Macaristan’da, Almanya’da ve hatta Birleşik Krallık’ta işçi haklarının boyun eğmez bir savunucusu olan Leo Frankel’in adı doğduğu ülke Macaristan’da bir sokağa verilmiştir. 90’lı yıllarda başlatılan ve sağcı Viktor Orbán’ın partisi Fidesz’in 2010’da iktidar olmasıyla yaygınlaştırılan “komünist figürlerden arındırma” politikasına rağmen sokak ahalisinin başka isim istemiyoruz çıkışıyla Leo Frankel sokağı günümüzde hâlâ korunmaktadır.
Melike Karaosmanoğlu
*Bu yazı 18 Mart 2023’te Avlaremoz sitesinde yayınlanmıştır.
(Sosyalist İşçi)