Nick Clark yazısında Yapay Zeka’nın (YZ) hayatlarımızı nasıl etkilediğini sorguluyor ve sınırlarını tahlil ediyor.
Robotlar işlerimizi çalıyor! Uzmanlar yaygın işsizlik uyarısında bulunurken YZ istilası ufukta yükseliyor. Bunu ben yazmadım. ChatGPT adlı bir yazılıma bu makaleyi benim yerime yazmasını söyledim ve o yazdı.
ChatGPT YZ yazılımlarına etkileyici bir örnek. Kasım ayının sonunda yayınlandı ve çevrimiçi olarak denemek bedava. Yalnızca birkaç saniye içinde dilediğiniz her şeyi yazabiliyor; bu ister bir mektup, ister bir senaryo, ister bir öykü, ister bir şarkı, bilgisayar kodu veya isterse bir gazete makalesi olsun. Ayrıca bilmek istediğiniz şeyleri, çoğu zaman bir Google aramasından daha hızlı biçimde derli toplu birkaç paragraf içinde size söyleyebiliyor.
Aynı şirketini ürünü olan Dall-E de benzer ölçüde etkileyici bir yazılım. Bu ise metin yerine görsel üretiyor.
ChatGPT’nin piyasaya sürülmesini takip eden günlerde, bir yığın gazete yazısında YZ’nın o veya bu meslekleri ortadan kaldırıp kaldıramayacağına dair türlü türlü varsayımlar yapılıyordu. Şu sıralar ise aynı gazeteler daha ziyade kurnaz öğrencilerin bunu ödevlerinde kopya çekmek için kullanabileceğinden endişe edilmekte. Bunu bilemiyorum ama bu programa ders planlarını ve ödev kağıtlarını yazdırabileceğini söyleyen bir öğretmen tanıyorum.
Teknolojideki her gelişme gibi YZ da esasen yaptığımız işlerin angaryasını, stresini ve zorluklarını azaltmak, bizleri bunları yaparken harcadığımız onlarca saatten kurtarmak için kullanılabilir. Ancak kapitalizm altında gerçekleşen her teknolojik gelişme gibi bunlar için kullanılmayacak.
ChatGPT hakkında yapılan yorumların neredeyse hiçbirinin hayatı iyileştirme potansiyeli üzerine olmayışı dikkate değer. Tartışma daha ziyade YZ’nın insanların işlerini ellerinden almak için kullanılıp kullanılmayacağı etrafında dönüyor. Yahut İşçi Partisi milletvekili Darren Jones’un deyişiyle bu işleri “çoğaltması” ihtimali üzerinde duruluyor.
Çoğaltmak ile kastedilen bunların bizleri daha “verimli” hale getirmek, daha az ücret karşılığında bizden daha da fazla kâr elde etmek için kullanılması ihtimali. Aslına bakarsanız şimdiden ikisini de yapıyor. Chatbot’lar daha şimdiden bir zamanlar çağrı merkezi işçilerinin yaptığı işleri yapmaya başladılar.
Ve henüz geçtiğimiz hafta Kanada’da bir mahkeme, bir YZ casusluk yazılımının bir işçinin “işle alakalı uğraşlara” yeterince zaman harcamadığını tespit etmesinin üzerine, işçinin “zaman hırsızlığı” yaptığı sonucuna vararak bu zamanın karşılığını patronlarına tazmin etmesini kararlaştırdı.
Tüm bunlar büyük şirketler. Örneğin OpenAI, çeşitli şirketlerden yazılımlarını kullanmaları karşılığında 1 milyar dolar gelir elde etmeyi hedeflediğini açıkladı.
Ancak günün sonunda tüm bunlar her şeye rağmen insan emeğinin ve çabasının ürünü.
Her şeyden önce ChatGPT de Dall-E de internetten toplanan artık veri üzerinden “öğreniyor”. Bununla birlikte kendi kullanıcılarının bu yazılımlarla girdikleri etkileşimin sonucu olarak sağladıkları görsel ve metin cinsinden veriyi topluyor ve kullanıyorlar. Bunların tümü insanlar tarafından üretilen ve internete konulan veriler sonuçta.
Dahası, yazılımların tüm bunları yapabilmesi için insanların onları programlaması, nereye bakacağını, bulduğu veriyi nasıl saklayıp isimlendireceğini söylemesi gerekiyor. ChatGPT ve Dall-E’nin bu veriyi yorumlayabilmek ve bir kullanıcının komutuna yanıt vermek için kullandığı algoritmaları da yine insanlar yazıyor.
YZ yazılımları pek çok şeyi insanlardan daha hızlı veya daha iyi yapabilir. Ancak bunu biz olmadan yapamazlar. Bu bize insan emeğinin değeri ve vazgeçilmezliği ile alakalı bir şeyler söylüyor.
En temel seviyede hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğumuz temel gereksinimleri karşılamak için çalışmamız gerekiyor. Kapitalizmde ise buna ilave olarak kapitalistlerin kâr için alıp sattığı şeyleri üretmek için de çalışmamız gerekiyor. İnsan emeği olmaksızın hiçbir şey üretilemezdi. Bu ister rafları ve depoları dolduran fiziksel mallar olsun, ister depolanan ve internette alınıp satılan veriler olsun, isterse ikisini de üretmek için gereken makinalar olsun.
Tüm bunların üretimi için gereken altyapı ve hizmetler de yine insan emeği olmadan var olamazdı. Tüm bunları gören Karl Marx, emtianın üretimi için üretime harcanan emeğin bunların değerini belirleyen esas unsur olduğu sonucuna vardı. Toplumsal olarak belirlenen seviyede, sıradan bir işçinin ortalama gereçlerle harcadığı emek arttıkça metanın fiyatı da artıyordu.
Eğer bir patron veya bir şirket ürettiği ürünü değerine satacaksa, ancak işçilere ürettikleri değerin çok küçük bir kısmını geri ödeyerek kâr edebilir. Geriye kalan ise kârın kaynağıdır. Ve çok geçmeden fark edeceklerdir ki, eğer ürünleri daha hızlı ve emeğe daha az para harcayarak üretmeyi becerebilirlerse, daha da çok kâr edebilir ve rakiplerini geride bırakabilirler.
Dolayısıyla patronlar her daim üretimi hızlandıracak, işçilerden daha fazlasını almalarını veya onların bir kısmından tümüyle kurtulmalarını sağlayacak teknolojilerin peşinde koşarlar. Ve bu kısa vadede onlara öncekinden daha fazla para kazandırabilir. Fakat bu teknolojiye yatırım yaptıklarında aslında yaptıkları bu teknolojiyi üretirken harcanan emeğin ücretini ödemekten başka bir şey değildir. Teknoloji yatırımı, yaşayan, insan emeği değildir, “ölü emektir” ve yeni değer üretemez.
Tam tersine, metaı üretmek için gereken insan emeği azaldığı için değeri de azalacaktır. Sonuç olarak teknolojiye ve ölü emeğe harcanan miktar kârlardan yemektedir.
Bu da demek oluyor ki kapitalizm ne kadar insan emeğini teknolojiyle ikame etmeye çalışırsa o ölçüde krize sürüklenir. Kapitalizmin pek çok kökten dönüştürücü teknolojik gelişmeye rağmen insan emeğine olan bağımlılığını aşamamasının sebebi de budur. İşçilerin yaptığı bir işi teknolojiyle ortadan kaldırsa bile, aynı teknoloji başka bir yerde başka işçilere gereksinim duymaya devam eder.
ChatGPT’ye bununla ilgili ne düşündüğünü sordum, “asil ve önemli bir hedef” diye cevapladı.
YZ’nin kökü de insan emeği olduğundan, kaçınılmaz olarak insan emeğinin kapitalizmde üretmeye koşulduğu en kötü şeyleri yansıtır ve vurgular. Bunun en bariz örneği ise bazı YZ üretimi görsellerde görülebilir.
Lensa kullanıcılarına YZ üretimi, kendilerinin idealize temsilleri olan “sihirli profil fotoğrafları” satan bir uygulama. Kullanıcı bir takım selfie’ler yüklüyor ve uygulama kendi görsel veri tabanını kullanarak yüzlerce fantezi portresi meydana getiriyor.
Ancak Lensa erkekleri astronot veya süper kahraman olarak resmederken, kadın kullanıcılar uygulamanın kendilerinin salt cinselliği çağrıştıran özelliklerini vurguladığını düşünüyor. Uygulama kadınları büyük göğüslü ve çoğunlukla çıplak veya cinselliği çağrıştıran pozlarda tasvir ediyor. Siyah kadınlar ise çoğu zaman fiziksel özelliklerinin Avrupalılaştırıldığını, ten renklerinin açıldığını gözlemlemiş. Asya kökenli bir teknoloji muhabiri olan Melissa Heikkila da sonuçlarının aşırı derecede cinsel çağrışımları ön plana çıkardığını ve kendisine neredeyse hiç benzemediğini ifade ediyor.
Lensa gibi uygulamaların yaratıcıları, YZ’nın sadece internetten topladığı veriyi yansıttığını söylüyorlar. Ve bu bir yere kadar doğru. Lensa ve diğer popüler uygulamalar Laion-5B isimli bir açık kaynaklı görsel veri tabanını kullanıyor. Heikkila veri tabanında Asyalı kelimesini arattığında karşılaştıklarını şu şekilde ifade ediyor: “Çıkan tek şey pornoydu. Bolca porno. YZ’nın ‘Asyalı’ kelimesiyle ilişkilendirdiği tek şey çıplak Doğu Asyalı kadınlarmış.”
İnternet, kadınların vücutlarını ve cinselliklerini alınıp satılacak ürünlere dönüştüren devasa bir porno endüstrisine ev sahipliği ediyor. Bu endüstrinin ürünleri cinsiyetçi ve ırkçı kalıpların en beter ve bayağı hallerini yansıtıyor ve bunları olabilecek en uç noktalarına taşıyor. Ve bu sadece pornografi ile sınırlı değil. Reklam sektörü, medya, kısacası toplumun her bir parçası ırkçı fikirlerin ve kadınların toplumdaki rolüne dair önyargıların izini taşıyor. YZ yazılımları ise tüm bu birikimi midesine doldurup üzerimize geri kusuyor. Ancak bu, programcılarının sorumluluğu olmadığı anlamına gelmemeli.
Sonuç olarak yazılımlarının topladığı veriyi onlar kontrol ediyorlar. Giren veriyi filtreleyebilirler ve çıktıyı kontrol etmeleri pekâlâ mümkün.
Belki de YZ yazılımlarının sürekli pornografi yeniden üretmesinin sebebi üreticilerinin amaçlarına çok uygun düşmesinden kaynaklanıyordur. Tıpkı tükettikleri malzeme gibi, aynı zamanda kâr için bedenleri metalaştırıyorlar.
Onların YZ’sının girilen kelimenin en kötü ve en bayağı anlamlarını yeniden üretiyor oluşu hiç de şaşırtıcı değil.
Nick Clark
Socialist Worker’dan çeviren: Deniz Güngören