19. yüzyılın başında emperyalist devletler tıpkı bugünkü gibi dünyayı kana boyadılar. Kapitalist devletlerin başlattığı savaş, on milyon insanın ölümüne, 20 milyon insanın ise sakatlanmasına yol açtı. Sermayenin çıkarları uğruna “vatan savunusu” adı altında milyonlarca işçi savaş cephesine sürüldü.
Dönemin reformist partilerinin sosyal şoven tutumlarının da etkisiyle cepheye giden işçiler, kısa zamanda savaşın yoksulluk, ölüm ve açlıktan başka bir şey getirmediğini anladılar. 1917’de Rus işçi sınıfının gerçekleştirdiği devrim savaşa son verdi. “Ekmek, toprak ve barış” talebiyle Çarlık otokrasisine karşı ayaklanan işçiler, Bolşevik partisinin önderliğinden iktidarı aldı. İşçiler, savaştan çekildiklerini açıkladılar. İşçi sınıfının Rusya’daki zaferi, tüm dünyadaki işçi sınıfına cesaret verdi. Almanya, Macaristan ve Finlandiya’da işçi sınıfı savaşa karşı ayaklanarak devrim gerçekleştirdi.
Rusya’da otokrasiyi yıkarak savaşa son veren işçi sınıfı, günümüz dünyasının henüz ulaşamadığı demokratik adımları attı. Ulusların hapishanesi olan Rusya’da devrimle birlikte ezilen ulusların kendi kaderini tayin hakkı tanındı. Sovyet Hükümeti, kadınların kurtuluşunu hedefleyen dünyadaki en ilerici yasaları getirdi. Boşanma hakkı serbest bırakıldı, dünyada ilk kez talep üzerinde kürtaj hakkı getirildi, kadınları mutfaktan kurtarmak için toplumsal yemekhaneler açıldı, çocuk yetiştirme toplumsallaştırıldı, eşcinsellere karşı olan bütün yasalar kaldırıldı.
Devrim kendiliğinden başladı
Rusya’da devrim, Dünya Kadınlar Günü’nde kadın işçilerin greviyle başladı. Ertesi gün Petrograd’ta 200 bin işçi greve çıktı. Grev ikinci gününde tüm kente yayıldı. Grevcilerin bir kısmı ordu tarafından öldürüldü. İşçi sınıfındaki isyan dalgası ordu içinde yayıldı. Askerler, göstericilere ateş açmayı reddettiler. Bazı yerlerde, ateş emri veren subaylar askerler tarafından öldürüldü. İşçi sınıfı 1905 devriminin deneyimiyle daha merkezi ve daha yaygın bir şekilde Sovyetler'i inşa etti. Öyle ki, daha Çar’ın istifa etmesinden bir gün önce Sovyetler kurulmuştu.
Devrim, işçi sınıfının aşağıdan kitlesel mücadelesi sonucu gerçekleşti. 23 Şubat günü başlayan grev dalgasının Çarlık Rusyası'nı yıkacağını kimse beklemiyordu. Çarlığın gizli polis yöneticisi, “tümüyle kendiliğinden gelişen bir olay, hiçbir şekilde parti ajitasyonunun meyvesi değil” diyordu. Milyonlarca insan siyaset sahnesine çıkarken, Bolşevik partisi çok küçüktü. Partinin Şubat Devrimi sonrasında üye sayısı 23 bine ulaşmıştı. Sovyet seçimlerinde Bolşevikler küçük bir azınlıktı. 1500-1600 delegenin sadece 40’ı, yani yüzde 2 ila 2,5’u Bolşevik’ti.
Şubat’tan Ekim’e
Çarlık otokrasisinin kapılarını yıkan milyonlar artık siyaset sahnesine çıkmış, otokrasiyi yıkmıştı ancak kapitalistler hâlâ fabrikaların sahibiydi. Toprak sahipleri mülksüzleştirilmemişti. Dahası, savaş hâlâ devam ediyordu. Bir tarafta işçi sınıfının oluşturduğu Sovyetler, diğer yanda geçici hükümet vardı. Bu durum sonsuza kadar sürdürülemezdi. İşçi sınıfı ayaklanmış ve devrim başlamıştı. Devrimin yarıda kesilmesi, onun felaketi olurdu.
Şubat devrimi, işçi sınıfının kendiliğinden eylemi sonucunda gerçekleşmişti ancak Ekim devrimi, Bolşevik partisinin devrimi gerçekleştiren işçi sınıfını iktidarı burjuvazinin elinden alma fikrine ikna etmesi sayesinde gerçekleşti. Başlangıçta çok küçük olan Bolşevik partisi, Şubat’tan Ekim’e kadar olan süreçte işçi sınıfının taleplerini merkezileştirerek geniş yığınların güvenini kazandı. Bolşevik Parti kitleselleşerek devrimin partisine dönüştü.
Bütün iktidar Sovyetler'e
Devrimin başlangıcında Bolşevik Partisi geçici hükümeti destekledi. Lenin’in sürgünden dönüşü esnasında “Emperyalist savaşa son! Toprak, ekmek ve barış, bütün iktidar sovyetlere!” şiarıyla biten ünlü konuşması, parti içinde deprem yarattı. Tartışmalar kısa bir zaman sonra Lenin’in savunduğu tezlerin kazanmasıyla sonuçlandı. Milyonlarca insanın günlük sorunları, Lenin’in fikirlerini destekliyordu. Savaş sürüyor, binlerce insan ölüyordu. Toprak sahipleri tarafından sömürülen köylülerin yaşamları sürdürülemez hâldeydi. Kentlerdeki işçi sınıfı ise sefalet içindeydi. Bu durum, kitleler içinde geçici hükümete karşı olan öfkeyi daha da arttırmaktaydı. Ancak, erken bir ayaklanma felaketle sonuçlanabilirdi. Bolşevikler, Sovyetler'in desteğini kazanana kadar ayaklanma fikrini ertelediler. Ancak işçi sınıfının ayaklanmasının bastırıldığı, Lenin ve Troçki’nin yeniden yer altına çekildiği Temmuz Günleri sonrasında, Kornilov darbesini durduran Bolşevikler, Petersburg ve Moskova Sovyeti’nde çoğunluğu elde ettiler.
10 Ekim’de Bolşevik Partisi Merkez Komitesi, silahlı ayaklanma çağrısı yaptı. Ardından Petrograd Sovyeti, tüm askeri otoritenin Troçki’nin başkanlığındaki Devrimci Askeri Komite'ye devredilmesini oyladı. 16 Ekim'de Petrograd Komitesi'nin Yürütme Komitesi, Askeri Örgütlenme, Petrograd Sovyet üyeleri, sendikalar, fabrika komiteleri, Petrograd Bölge Komitesi ve demiryolu işçilerinin katıldığı genişletilmiş Bolşevik Partisi Merkez Komitesi oturumu, askeri ayaklanma kararını yeniden onayladı. Devrimci Askeri Komite, 20 Ekim’de ayaklanma hazırlıklarına başladı. 25 Ekim’de de ayaklanma gerçekleşti.
Ekim devrimi geleceğimizdir
Tahrir’den Wisconsin’e, Wall Street’den Sintigma Meydanı’nda ayaklanan milyonlar, kapitalizmin kalelerine güçlü darbeler indirdiler. Bugün Tunus’ta başlayan ve tüm Ortadoğu’yu saran devrim dalgasını bastırmak için emperyalist devletlerin kanlı oyunlarını dehşetle izliyoruz. Libya’da sözde Kaddafi’ye saldıran emperyalistler, devrimi bastırdılar. Mısır’da kanlı bir darbe tezgâhladılar. Suriye’de Esad milyonlarca insanın ölümüne ve yerinden yurduna olmasına yol açarken, emperyalistler IŞİD’i bahane ederek “teröre karşı” yeni bir koalisyon kurdular. Suriye’ye müdahale eden emperyalistler, Ortadoğu’da yeniden düzenlerini tahkim etmeye çalışıyorlar. İran, ABD, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye, Fransa gibi hemen her konuda çatışan devletler, Suriye’de Esad rejiminde uzlaştılar. Devrime karşı birleşen emperyalistler, kitlelerin belleğinden devrimi silmeye çalışıyorlar.
Ekim Devrimi, bir asır önce sosyalist bir devrimin mümkün olduğunu gösterdi. Özgürlük ve eşitlik için ayaklanan işçi sınıfı, Bolşevik Partisi kılavuzluğunda iktidarı aldı. Ekim devrimi kapitalizme son vermenin yolunun işçi iktidarından geçtiğini gösterdi. Kapitalizme karşı ayaklanan milyonların zaferi için devrimci bir partinin varlığı hayati önem taşımakta. Kapitalizmin krizi karşısında egemenlerin çaresizliği ise yeni devrimlerin kaçınılmaz olduğunu göstermekte.
Çağla Oflas