Makale ırkçılığın kökenlerini, yapaylığını ama her şeye rağmen devletler tarafından nasıl kullanıldığını inceliyor
İnsanları bölen, işçileri patronların yanına iliştiren, hedef aldığı hayatları solduran bir egemen sınıf ideolojisi ve devlet geleneği büyük mücadelelerle sarsılıyor.
Suriyeli mültecilere “Hoşgeldiniz” diye eylemler yapan Avrupa’daki sosyalistler, siyah yurttaş George Floyd’u ve siyah hayatları savunmak için günlerdir mücadele eden ABD’deki solcular ve antifaşistler ırkçılığa son verme mücadelesini yükseltiyor. Bu mücadeleleri izleyen dünyanın geri kalanında yaşayan işçiler, öğrenciler, ezilenler kendi ülkelerindeki ırkçılığı sorgulamaya başlıyor.
Irkçılıkla nasıl mücadele etmeliyiz ki ondan kurtulabilelim?
İdeolojik mücadele
Irk, ırklar ve ırkçılık biyolojik ya da insan toplumlarında ezeli ve ebedi olarak süre gelen bir doğal özellikler değildir. Bu tanımlar, tarihin belli bir döneminde, gücü elinde tutan bazı insanlar tarafından icat edildi.
Bugün dünyada yaşayan bütün insanlar, 200 bin yıl önce Afrika’da yaşamış bir kadının soyundan geliyoruz.¹
Gerçekte birbirinin akrabası olan insanları ten renklerine göre ayırıp birini (beyaz) üstün, diğerini (siyah) aşağı hatta hayvanlara yakın bir tür olduğunu söyleyen ırkçı düşünceler 16/17. yüzyılın ürünüdür.
Amerika’nın İspanyollar tarafından sömürgeleştirilmesini, Afrika’daki insanların köleleştirilip Amerika’ya çalıştırılmak için getirilmesi izledi. Bu vahşi sömürü pratiğinin, Avrupa’da yaşayan halka kabul ettirilmesi için ırkçılık üretildi.²
Silahlı güçler (devlet, askerler, sömürgeci kaptanlar, tüccarlar) Afrika’dan kaçırdıkları insanları kafeslerde sergilerken, dönemin gazeteleri, tarih kitapları, popüler edebiyatı hep bir ağızdan ırk, üstün ırk ve aşağı ırk gibi tanımlar üretti.
Sömürgecilik dönemi, kapitalizmin ilk sermaye birikimini yaptığı dönemdir. Irkçılık doğrudan kapitalizmin ürünü olan bir ideolojidir ve kapitalizmin tarihi boyunca (kimi zaman şekilde değiştirerek, günümüzdeki kültürel ırkçılık gibi) şiddetle sürdürülmüş bir egemen sınıf geleneğidir.
Gerçekteyse ırk-ırklar diye bir şey yoktur. Bütün insanların aynı kökenden geldiği biyolojik ve antropolojik olarak ortadadır.
Siyasi mücadele
ABD’de ve İngiltere’de ırkçı/köleci komutanların heykellerini birer birer yıkan kitleler, ırkçılık geleneğini da köklerinden söküp atıyor. Siyahlarla dayanışma eylemlerinin gövdesini oluşturan beyazlar ırkçılığın başlıca işleyişi ve amacı olan insanları/işçileri bölme pratiğini tarumar ediyor.
Kapitalizmin tarihi boyunca, 400 yıldan fazladır yoğun şiddet ve katliamlarla kökleşmiş, siyasi hareketlere dönüşmüş ırkçılıkla mücadele kitlesel olmak zorunda. Devletler aracılığıyla yaşatılan bu kanlı pratiğe son verilmesi, işçilerin ve öğrencilerin yani bu toplumun çoğunluğunu oluşturan gücün kendi mücadelesiyle hegemonik olmasına bağlı.
Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir) ve Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır gibi en geniş kesimlere ırkçılığı teşhir eden, hedef aldıklarıyla dayanışan ve birlikte mücadele eden hareketlerin ısrarcı örgütlenmesi büyük önem taşıyor.
Siyahlara yapılan ırkçılığa başkaldıran beyaz işçiler ve öğrenciler, Ermenilere, Kürtlere, Suriyeli mültecilere yapılan ırkçılığa karşı çıkan Türk emekçiler ve öğrenciler kitle mücadelesine atıldığında ırkçılığın şişirdiği balon da söner.
Fakat patronların ideolojisi olan ırkçılığı yenebilecek başlıca güç işçi sınıfının mücadelesidir. İşçiler ekmek ve özgürlük için mücadeleye atıldığında, ırkçı hareketler de geriler. Irkçılık karşıtı hareketler işçi sınıfının içinde yaygın ve güçlü olduğunda, işçileri siyah-beyaz, Türk-Kürt-Arap diyerek bölen patronlara karşı ekmek mücadelesi de güç kazanır.
Irkçılığın nihai olarak ortadan kalkması ise onu üreten ve sürdüren kapitalist devletlerin son bulmasına bağlıdır. İşçiler kendi iktidarlarını kurduklarında ve sosyalizme yöneldiklerinde ırkçılığı yaratan bataklık yani kapitalizm de ortadan kalkmış olacaktır.
Son seçimlerde her beş seçmenden birinin ırkçı partilere oy verdiği, ülkücü faşistlerin iktidar ortağı olduğu, kendine solcu devrimci diyenlerin İYİP gibi ırkçı partilerle kolkola girdiği Türkiye’de sosyalistlerin ve ırkçılık karşıtlarının inatçı bir mücadele yürütmesi gerekiyor.
İşçileri ikna etmeliyiz, işçi sınıfı içinde ırkçı fikirlerle mücadele etmeliyiz. Irkçılarla aynı kürsüyü paylaşan sözde muhalefete alternatif olacak ırkçılık karşıtı antikapitalist bir kitle muhalefeti yaratmalıyız.
Ayrımlar
Sömürgecilik döneminde monarşi ve imparatorluklar vardı. Fakat 19. yüzyılda yaşanan burjuva devrimleriyle birlikte ulus-devletler ortaya çıktı. Dünyada olup bitenleri uluslar arasındaki mücadele, rekabet ve hiyerarşiyle açıklayan milliyetçilik en popüler ve kullanışlı egemen sınıf ideolojisi haline geldi. Irkçılık, kapitalist ulus-devlet ve popüler milliyetçilik tarafından besleniyor.
Olup bitenleri uluslar arasındaki mücadele olarak görenler milliyetçidir. Kendi ulusunu diğer ulus veya uluslardan üstün görenler şovenisttir. Bir parçası olduğunu düşündüğü ulusun bir ırk olduğunu ve ırklar hiyerarşisinde üstün olduğunu savunanlar ise ırkçıdır. Bir adım ötesi ise faşizm, yani ırkçılığın bir kitle örgütlenmesine dönüşerek şiddet ve saldırılarla hedef aldıklarını imha etmesi ve bir rejime dönüşmesidir.
Bu ayrımlar önemli çünkü kiminle nasıl tartışacağımızı, işçileri nasıl ve hangi yöntemlerle ikna edeceğimizi belirliyor ki mücadelemizin kazanması bunlara bağlı.
Bugün çoğu milliyetçi olan, önemli bir kısmı kendi ulusunu diğerlerinden üstün olarak gören işçiler düşmanımız değildir. İşçilerin kendi mücadeleleri içinde yer alıp, emekçi sınıflar içindeki milliyetçiliğe karşı mücadele etmeliyiz. İşçileri ikna etmenin yolu onların patronlara karşı mücadeleye atılması, bu mücadelede bir sınıf olduklarının ve güçlerinin farkına varmasıdır. Sosyalistler işçi mücadelesine, ezilen ve baskı altında halkların ızdırapları ve taleplerini taşımalıdır. Bu sayede işçiler milliyetçilik ve şovenizmden kurtulup kendilerini ve çoğunluğu kurtaracak devrimci bir sınıfa dönüşebilir.
Irkçılık ve faşizm ise düşmanca ve kışkırtıcı örgütlenmelerle birlikte varolan tehlikeli, siyaseten ve pratik olarak mutlaka yenilmesi gereken hareketlerdir.
Sosyalistler ırkçılarla, faşistlerle aynı platformları paylaşmaz, asla ittifak kurmaz. Tam tersine onlara meşruiyet dolayısıyla hareket alanı sunan herşeye karşı mücadele ederiz. İnsanlığın özgür geleceğinin önünde birer engel olan ırkçı ve faşist hareketler yenilmelidir.
Volkan Akyıldırım
Dipnotlar:
1. İnsan Evrimi ve Afrikalı Havva, Neil Faulkner, Sosyalist İşçi 363. sayı
https://www.sosyalistisci.org/index.php/arsiv/43-363-22-mays-2009/192-nsan-evrimi-ve-afrikal-havva
2. Irkçılığın Ekonomik Kökleri, Sinan Özbek, Enternasyonal Sosyalizm 5. sayı
https://www.enternasyonalsosyalizm.org/irkciligin-ekonomik-kokleri.html
(Sosyalist İşçi)