25 Nisan 1974: Portekiz Devrimi başladı

25.04.2016 - 09:06

Portekiz'de yıllardır süren faşist yönetimin sürdürdüğü sömürge savaşlarından bıkan bir grup yüzbaşı, bir darbeyle iktidara geldi. Darbeciler radyo aracılığıyla halktan evlerinde kalmalarını istedi, ancak binlerce işçi sokağa dökülerek, darbeyi gerçekleştiren askerlerin silahlarının namlularına kırmızı karanfiller takmaya başladılar. 1 Mayıs'ta 500.000 işçi sokağa çıkarak özgürlük istedi.

18. ve 19. yüzyıllarda başta Brezilya olmak üzere denizaşırı sömürgelerini yitiren Portekiz, büyük bir krizin içine girdi. 1910 tarihinde yaşanan cumhuriyetçi devrim, Portekiz monarşisini ortadan kaldırdı. Ancak I. Dünya Savaşı'nın sebep olduğu büyük ekonomik çöküntü ve insan kaybı, Portekiz'deki krizin daha da derinleşmesine neden oldu.

Kurulan cumhuriyet son derece istikrarsızdı. 16 yıl süren varlığı boyunca 9 başkan ve 45 hükümet değiştirdi. Anayasanın pek az güç verdiği zayıf cumhurbaşkanları, onlarca küçük partinin kurduğu koalisyonlar ve hızla değişen hükümetler, cumhuriyetçi sistemi zayıflattı. Sidonio Pais'in 1917'de yaptığı darbe aslında cumhuriyetin sonunu getirmişti, ancak Pais'in 1918'de beklenmedik bir şekilde ölmesi, cumhuriyetin ömrünü birkaç yıl daha uzattı.
1926 yılında askeri bir darbeyle cumhuriyetçi anayasa ortadan kaldırıldı.

Faşistler iktidarda

1928'de Antonio de Oliveira Salazar özel yetkili maliye bakanı olarak iktidara sahip oldu. Salazar o an itibarıyla zaten Portekiz'in en güçlü adamıydı ve 1929 ekonomik krizinin tüm dünyada neden olduğu sosyal çalkantılar esnasında, dayandığı orta sınıflardan destek alarak 1939'da kendisini başbakan ilan etti. 1933'te anayasayı değiştirerek "Estado Novo" (Yeni Devlet) isimli faşist devleti kurdu. Katolik kilisesi gücünü artırdı, rejim karşıtları ortadan kaldırıldı. Salazar, geçirdiği bir kriz sonrasında sağlığını yitirdiği 1968'e kadar iktidarda kaldı. Halefi Marcello Caetano, Salazar'ın faşist çizgisini ana hatlarıyla devam ettirdi.

O yıllarda ve hâlâ Avrupa'nın en yoksul ülkesi olan Portekiz aynı zamanda 5 sömürgeye sahipti: Angola, Mozambik, Gine Bissau, Sao Tome ve Doğu Timor. Bu beş sömürgeden Afrika kıtasında olan ilk üçünde 1960'larda başlayan ulusal kurtuluş hareketleri vardı ve her üç hareket de oldukça başarılıydı. Portekiz bütçesinin yarısı sömürge savaşlarını sürdüren orduya gitmekteydi ve sadece 9 milyon nüfusu olan Portekiz sömürge savaşlarını sürdürebilmek için gençleri 4 seneliğine askere almaktaydı. Bu yoksul ülkede 150 şirket tüm ekonomiyi kontrol etmekteydi. İçlerinden birisi Companhia Uniao Fabril (CUF) Gine Bissau'nun büyük bir kısmına ve Portekiz'in gayrı safi milli hâsılasının yüzde 10'una sahipti.

Faşist diktatörlük yıkılıyor

Şubat 1974'te General Antonio Spinola Portugal e o Futuro (Portekiz ve Gelecek) isimli kitabını yayımladı. Kitap, özellikle askeri çevrelerde büyük ilgi uyandırdı. Spinola kitabında Portekiz'in „sisteme bağlı çöküşü"nü analiz ediyor, ekonomik ve politik yalıtılmışlığın ülkeyi felakete sürüklediğini anlatıyordu. Portekiz'in kaderi, çok sayıda insanın hayatına ve Portekiz bütçesinin %50'sine mal olan sömürge savaşlarına bağlıydı. Ancak bu savaşların askeri olarak kazanılması mümkün değildi. Spínola yeni bir "ulusal strateji" önerdi. Bu stratejiye göre halkın siyasete katılımın sağlanması ve sömürgelere kendi kaderlerini sağlama hakkının tanınması öngörülüyordu.

Silahlı Kuvvetler Hareketi ("Movimento das Forças Armadas", kısaca MFA) için bu kitap bir işaretti. Askeri hiyerarşinin ikinci adamı, Caetano rejiminin sömürge politikasına ağır bir darbe indirmişti. Bu yüzden halkın geniş kesimlerinde MFA desteklenmeye başlandı.

Caetano, Mart 1974'de bütün yüksek rütbeli subaylardan bağlılık beyanı istedi. Bu talebi yerine getirmeyen Spinola ve genelkurmay başkanı Gomes'i görevden aldı. Gizli polisin 22 üst düzey subayı tutuklayacağı söylentisi, darbe girişimlerini hızlandırdı.

24 Nisan 1974'te Avrupa'nın en eski faşist diktatörlüğü yıkıldı. İsyana katılanlar sömürgelerde savaşmaktan bıkmış askeri birliklerden oluşuyordu. Bunlar genellikle fazla eğitim almadan sömürgelere savaşmaya gönderilen işçilerdi. Radyo ve televizyonu ele geçirmek, bakanları tutuklamak, havalimanını denetim altına almak için harekete geçenler de işte bu işçi kökenli askerlerdi. Hükümete bağlı birliklerin birçoğu kısa sürede isyancılara katıldı.

İşçiler sokakları ele geçiriyor

Binlerce Lizbonlu, radyodan yapılan çağrılara rağmen zafer şarkıları söyleyerek sokaklara döküldü. Askerlerin silahlarının namlularına kırmızı karanfiller taktılar; Portekiz devrimi bundan böyle „Karanfil devrimi" olarak anılacaktı. Marcello Caetano silahlı polis güçleri tarafından korunan bir kışlaya sığındı. Kışla derhal kuşatıldı ve kuşatma Marcello'nun iktidarı Guinea-Bissau eski valisi General Spinola'ya devretmeye hazır olduğunu bildirmesine kadar sürdü. Ancak Lizbon sokaklarını dolduran halkın talebi bu değildi. Askerlerin yönetimden tümüyle çekilmelerini istiyorlardı. Ancak Carvalho etrafında toplanan MFA liderleri, Marcello'nun teklifini kabul ettiler.
Lizbon halkı gizli polis merkezine saldırınca, bazı polisler göstericilere ateş açtılar. Dört kişi hayatını kaybetti. Ancak halk „gizli polise ölüm!" ve „katiller!" sloganlarıyla binanın önünden ayrılmadı. Sabaha karşı polisler teslim oldular. Arşiv, işkence aletleri ve modern silahların bulunduğu depo, isyancıların eline geçti.

İsyancılar pek çok gizli polisi, resmi dairelerde, üniversitelerde ve okullarda görevli muhbirleri yakaladılar. Gizli polisin son şefi Binbaşı Silva Pais evinde tutuklandı.

27 Nisan gecesi gizli polisin Caxias'taki zindanlarında bulunan tüm politik tutsaklar serbest bırakıldı. Akrabaları ve arkadaşları, yıllar boyunca haklarında herhangi bir iddianame ve suçlama olmadan hapis tutulan, işkence edilen, aşağılanan bu insanları sokaklarda karşıladılar.

1 Mayıs öncesinde pek çok siyasi sürgün ülkeye geri döndü. Sosyalist Parti lideri Mario Soares Paris'ten, 13 yılını faşizmin zindanlarında geçirdikten sonra kaçmayı başaran, Moskova ve Prag'da yaşamını sürdüren Komünist Parti lideri Alvaro Cunhal da Prag'dan ülkeye döndüler.

1 Mayıs'ta sokaklar tümüyle halka aitti. Kırmızı Karanfil, Portekiz'de özgürlüğün sembolü oldu. Sonraki günler özgürlük günleri oldu. Her tarafta işçiler sokaklara çıktı. Bir çok fabrika işgal edildi. Kır yoksulları toprakları işgal etti. Memurlar işyerlerindeki eski faşist yöneticileri ayıklamaya başladılar. Okullarda ve üniversitelerde de aynı şey yaşandı.

Devrim yeniliyor

Eski faşistlerle işbirliği içindeki sağ kanat 3 kez darbe yapmaya kalkıştı.27-28 Eylül 1974 darbesi işçilerin barikatları önünde yenildi. Darbenin lideri Spinola Brezilya'ya kaçtı. Ertesi yıl Spinola tekrar darbe girişiminde bulundu ve gene yenildi, tekrar Brezilya'ya kaçmak zorunda kaldı. Ama sonunda 25 Kasım 1975'de sağcı darbe başarılı oldu ve ordu içindeki sol kanadı temizledi. Asker komitelerini dağıttı. Grevlere son verdi.

Portekiz Devrimi artık yenilmişti. İşçi sınıfının verdiği mücadele, bir darbenin bile bir devrime dönüştürülebileceğini gösterdi. Ancak tek başına mücadele, devrimin sosyalizme evrilmesine yetmiyor. İşçi sınıfının öncü kesimlerini bir arada toplayacak, devrimi sosyalizme kanalize edebilecek devrimci Marksist bir partinin gerekliliği bir kez daha ortaya çıkıyor.



Bültene kayıt ol