Birinci Dünya Savaş'ından sonra kapitalizm görece bir büyüme yakalamıştı, ancak işsizliğin halen çok yüksek, arzın da talepten fazla olması, ayrıca Amerika'da gayrimenkul balonunun patlaması sonucunda 24 Ekim 1929'da New York borsası çöktü. Birkaç gün zarfında binlerce şirket battı, milyonlarca insan işsiz kaldı. Kriz kısa sürede dünyaya yayıldı, Avrupa'yı kasıp kavurdu, faşist rejimlerin iktidara gelmesine neden oldu.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle Amerika'da kapitalizm hızlı bir yükselişe geçti. Ekonomi süratle büyümeye başladı. Ford otomobil fabrikaları devrim niteliğinde bir yenilikle seri üretime geçti. Buna paralel olarak işçi ücretlerinde de görece bir yükseliş oldu. İşçi sınıfı ilk defa tatil yapmaya başladı. ABD'nin güney bölgelerinde, özellikle Florida ve civarında gayrimenkul satışları patladı. Öyle ki bölgedeki bataklıklar bile servet denebilecek fiyatlara satılmaya başladılar.
Ancak 1929'un başlarında yaşanan çeşitli olaylar neticesinde gayrimenkul fiyatları hızla düşmeye başladı. İnsanlar borç altına girerek satın aldıkları ev ve arazileri, değerlerinin çok altında fiyatlara bile satamadılar. Böylece hem paralarından, hem de evlerinden oldular. Gayrimenkulden kaçan sermaye New York borsasına yöneldi ve hisse senetlerinde spekülatif bir tırmanışa neden oldu. Amerikan Merkez Bankası bu gerçek dışı tırmanışı durdurmak için faizleri iki katına çıkartınca, borsa bu defa aynı hızla düşmeye başladı.
"Kara Perşembe" olarak anılan 24 Ekim 1929 Perşembe günü borsa dibe vurdu. 1929 yılının fiyatlarıyla 4.2 milyar dolar yok oldu. 29 Ekim 1929 gününün fiyatlarına bakıldığında bir yıl öncesinin kârı bile sıfırlandı. 21-29 Ekim 1929 tarihleri arasındaki fark Dow Jones sanayi ortalamasının 328'den 230'a düştüğünü gösterir. Bu süreçte 4.000 kadar banka battı, binlerce insanın mal varlığı yok oldu.
Bu insanlar açlığa sürüklendi ve sebze ve meyve yetiştirip satarak yaşamaya çalıştılar. Piyasadaki para bir anda yok olduğu için insanlar ihtiyaçlarını karşılamada takas yoluna giderek bir nevi değiş-tokuş ekonomisine geri döndüler. Amerika Birleşik Devletleri'nde toplam 13 milyon kişi işsiz kaldı.
Krizin Avrupa'daki etkileri daha da büyük oldu. Almanya, İtalya, İspanya gibi ülkelerde borsalar ardı ardına çöktü, toplam 30 milyon insan işini yitirdi. Yüz binlerce küçük ve orta ölçekli işletme kapandı. İşçileşmekten korkan küçük burjuva kitleleri ve deklase olan işçiler, faşist partilere yöneldiler. Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini, İspanya'da Franco iktidara geldi. Krizin doğrudan bir sonucu olarak İkinci Dünya Savaşı çıktı.
Türkiye'de de krizin etkileri ağır bir şekilde hissedildi. Türkiye'nin dış ticareti genellikle tarımsal ürün ve hammadde ihracına, sanayi maddeleri ithalatına dayanıyordu. Tarımsal ürün fiyatlarında yaşanan büyük düşüşler, Türkiye'nin dış ticaret hacmini daralttı. Bu ekonomik krizle beraber, Türkiye'de de iflaslar başladı. Ticaret şirketleri, sanayiciler, üretimi arttırmak üzere kredi almış çiftçiler borçlarını ödeyemediler. Özellikle ticaretin önemli olduğu liman şehirlerinde (İstanbul, İzmir) işsizlik hızla arttı.
Halkın memnuniyetsizliğinin doruğa ulaşması üzerine, Mustafa Kemal biraz nefes alabilmek için tek parti diktatörlüğünü gevşetip ikinci bir partinin, daha doğrusu kendi adamlarınca "sahte" bir muhalefet partisinin kurulmasına izin verdi. 1930'da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın üç ay süren siyasal hayatında olağanüstü bir başarı kazanmasının altında yatan en önemli nedenlerden biri, yükselen bu işsizlik ve ekonomik krizin etkisiydi. Ancak Mustafa Kemal Serbest Fırka'nın kontrolden çıkıp kendisi için bir tehdit oluşturma potansiyelini gördüğünde derhal partiyi kapattırdı.
Hitler'in iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye Almanya'ya büyük miktarda krom cevheri satmaya, daha doğrusu mamul ürün karşılığı takas etmeye başladı. Savaş sanayinin en önemli hammaddesi olan krom, Nazilerin İkinci Dünya Savaşı'na hızla hazırlanabilmelerini sağladı. 1939 yılına kadar Türkiye krom ihracatını her geçen gün daha fazla artırdı. Böylece ülkede biriken sermaye, kendisini ileride DP olarak örgütleyerek sivil-askeri bürokrasiye muhalefet edecek kesimlerin güç kazanmasına da neden oldu.