Lenin’in ölümünün yüzüncü yılı herkese onun fikirlerinin ve eylemlerinin işçi sınıfının mücadele hafızasında ne denli önemli bir yer tuttuğunu gösterdi.
Ekim Devrimi’nin ardından onlarca yönetmen ve yazar bu süreci eserlerinde işleyerek bu deneyimin kuşaklar arasında aktarılmasına ön ayak olmuştu. Öte yandan Stalinizmin politik ajandasının hâkim olduğu yıllarda sanat eserlerine uygulanan sansür ve sanatın araçsallaştırılarak sanat eserinin bir propaganda materyaline indirgenmesi, devrim sonrası dönemin mühim problemlerinden biriydi.
Bu gibi yaklaşımlardan uzak ve tarihi gerçekleri aslına uygun olarak ele almalarının yanı sıra sinematografik olarak da rüştünü ispatlamış filmlerden dört tanesini seçtik.
Kızıllar (Reds), 1981
Kızıllar, Amerikalı komünist, yazar ve gazeteci John Reed’in Ekim Devrimi’nin ilk günlerini anlatan “Dünyayı Sarsan On Gün” isimli kitabından beyaz perdeye uyarlandı. Warren Beatty’nin yönettiği, yine kendisinin (John Reed) ve Diane Keaton (Louise Bryant) ile Jack Nicholson’ın (Eugene O'Neill) başrollerini üstlendiği film, Reed’in Amerika’dan yola çıkarak Ekim Devrimi öncesinde Lenin’le yaptığı röportajı ve ardından yaşanan devrim sürecinin yanı sıra devrim sonrasında Amerika Sosyalist Partisi’nde yaşanan politik tartışmaları ele alıyor.
Kızıl Çanlar II (I dieci giorni che sconvolsero il mondo), 1983
Ünlü Sovyet yönetmen Sergei Bondarchuk’un iki bölümden oluşan Kızıl Çanlar serisinin ikinci filmi olan eser, Sovyetler Birliği, İtalya ve Meksika ortak yapımı. Yine John Reed’in kült eserinden yola çıkan serinin ilk filmi Reed’in Meksika’ya yaptığı seyahate ve Panço Villa önderliğinde yürütülen anti kolonyal mücadelenin tarihine odaklanıyor.
Kızıl Çanlar II filminde ise Reed’in Ekim Devrimi sırasında başından geçenleri ve tarihin akışını değiştiren sınıf mücadelesini ele alan Bondarchuk, 1966-67’de Tolstoy’un Savaş ve Barış romanını uyarladığı film serisiyle de tanınıyor.
Lenin’in Treni (Lenin...The Train), 1988
Lenin’in Şubat Devrimi’nin ertesinde sürgünde olduğu Zürih’ten Petrograd’a olan yolculuğunu işleyen Lenin’in Treni filminin başrollerinde Ben Kingsley, Dominique Sanda, Leslie Caron, Jason Connery, Timothy West gibi isimler bulunuyor. “Mühürlü tren” Rusya’ya yaklaştıkça farklı ülkelerden geçiyor ve dönemin devrimcileri arasındaki politik tartışmalara ve iş birliklerine ışık tutuyor.
Elveda Lenin! (Good Bye Lenin!), 2003
Her ne kadar doğrudan Lenin’in hayatına odaklanıyor olmasa da Berlin Duvarı’nın yıkılması sırasında komada olan Doğu Almanyalı bir kadının hikayesini anlatan film Sovyetler Birliği’nin yıkılmasına giden süreci sıradan insanların gözünden perdeye aktarıyor.
(Sosyalist İşçi)