Netflix’in yeni dizisi Zeytin Ağacı ingilizce ismi Another Self, yayınlandığı günden bu yana mecranın en çok izlenen yapımları arasına girdi. Çok yakın arkadaş olan Leyla, Ada ve Sevgi ani bir kararla Ayvalık’a gitmesiyle hikaye başlıyor. Dizinin ilk bölümünde, cerrah olan Ada, kanser hastası olan arkadaşı Sevgi’nin sağlık durumuyla yakından ilgilenir ve Sevgi’nin hastalığının ilerlediğini kendisine söyler. Sevgi hastaneye yatırılmadan önce kulak misafiri olduğu bir haberi görür. Sonra, habere konu olan bir nevi şifacı olarak nitelendirilen aile dizimi yapan Zaman Bey’e gitmek için hastaneden kaçar. O sırada Leyla’nın zengin eşinin işleri batar ve kaçakçılık yaptığı için kaçmak zorunda kalmıştır. İstanbul’dan uzaklaşmak için bir neden doğmuş olan iki kadın, çok hızlı bir şekilde Ada’yı da ikna ederek Ayvalık’a doğru yola çıkarlar. Pozitif bilime inanan doktor Ada, Zaman Bey’in aile dizimini çok saçma bulur. Her sey sonra o kadar hızlı ilerler ki, Sevgi aile dizimi sayesinde kanseri yener, Leyla, mübadele sırasında boğulan büyükannesi Eleni yüzünden (aile diziminde boğulma korkusunun bu olduğunu söyler Zaman Bey) giremediği denizde yüzmeye başlar. El titremesi yüzünden işten çıkarılan Ada, Zaman’ın aile dizimi sayesinde çok hızlı bir şekilde el titremesi geçer. İkna süreci bu kadar hızlı ilerlerken, bu üç kadının eşleri, eski sevgili, aile bağları hakkında hikayeler araya girer. Büyük büyük dede ve nineler yüzünden hayatları mahvolmuş bu kadınlar ve adamlar Zaman’ın sayesinde yoluna girmeye başlar.
Dizide hikayeler Türkiye’nin her bölgesine ve kesimini unutmama gayreti de klişe bir anlatımla sunuluyor. Mübadeleyi, Erzincan depremi, Toroslardan bir hikaye bir de Trakya’dan derken son bölümde bir de Ermenileri de unutmayalım demiş olmalılar. Devrimciler de var aslında bu ülkenin tarihinde diyerek son dakikalarda Sevgi’nin babasının devrimci Aram olduğunu öğreniyoruz.
Hikaye her ne kadar Ayvalık Cunda’da geçse de Cunda hakkında çok bir bilgi ve görsel yok aslında. Rakı ve balığa indirgenmiş bir Ayvalık romantizmi sözlerle sık sık tekrar ediliyor. Sahilde gün doğumları ve batımları sıkça gösteriliyor ama ne Cunda ne Ayvalık dizide gösterilmiyor. Zeytin ağacı dizide bir metafor. Ama bu metaforun alt metni doldurulmadan, çok basit bir anlatımla bize aktarılmaya çalışıyor. Karakterlerin kendi hikayeleri var ama bu hikayeler bize sadece aile bağlarının sorunları üzerinden aktarılıyor. Bu karakterler, kendi yaptıklarının sorumluluğunu almak yerine atalarına suç atan bir pozisyon alıyor. Dizinin son bölümlerine doğru, hikayenin kimin olduğu kafa karışıklığına yol açıyor. Bu üç kadının hikayesi mi anlatılan yoksa aile diziminin yararları mı? Leyla, Ada ve Sevgi arasında geçen diyaloglarda ortaokul- lise kız arkadaş grubu seviyesinde. Kendi aralarında paylaştıkları konu sadece kadın erkek ilişkileri.
Dizinin, yapım şirketinin çektiği dizilerin etik sorunları çokça konuşuldu. Bu dizi hakkında da konuşulacaktır elbette. Netflix, kendi belgesellerinde anlattığı modern spiritüeller nasıl tarikatlaştığı, bunun da bir pazarı olduğu ve nasıl da tehlikeleşmeye başladığına dair çok yapımlar gösterdi. Netflix, bugün, yenidoğan bebeğin pişik problemine homeopatik ürünle tedavi eden çocuk doktorların olduğu bir zamanda Türkiye pazarına böyle bir diziyi rahatlıkla gösterebiliyor. Muhtemelen başka ülkelerde gösterilmeden birçok tartışmaya neden olacaktı. Emimin ki, son günlerde bu diziyi izleyip, kronik hastalığı olanlar aile dizimi yapan kişilere ulaşmaya çalışıyordur.
Netflix Türkiye’nin son yıllarda içerikleri plazada oturanların mutsuz, Ege kasabasında yerleşenlerin mutlu olduğu klişe hikayelerinin ötesine bir türlü geçemediği bir sarmalı var. Bu da dizilerin ve filmlerin kalitesine, diyaloglarına, oyuncu seçimlerine kadar yansıyor. Netflix bize kanalı satarken, televizyonda, ana akım medyada göremeyeceğiniz, sansürsüz, reklamsız dizi ve filmleri izletme vaadinde bulunmuştu. Sansürsüz içerik olarak sadece çıplaklık ve sevişme sahneleri bize gösterildi. Senaryo ve diyalog içeriklerinin aslında ana akım medyadaki dizilerden farklı olmadığını gördük. Bize Ege’ye yerleşenlerin mutlu olduğu yalanını satarken, hiçbir zaman, Ege’ye yerleşemeyenlerin hikayesini anlatmadı. Plazada oturanların mutlu olmadığı gösteriliyor ama o plazaları yapan, ölen işçilerden bahsedilmiyor. Zeytin Ağacı dizisinde yerleştikleri Ayvalık’ta ki eski Rum konağın sahibinin hikayesinden de bahsedilmiyor. Zeytin Ağacı bir pembe dizi. Bunlardan bahsetmek zorunda değil. Bunu hepimiz biliyoruz. Ama pembe diziye bu ülkenin acı geçmişlerini salata süsü gibi senaryoya eklediğinizde, ortaya hiç bir şey anlatılmayan bir hikaye çıkıyor.
Ece Yiğit