Costa Gavras’ın politik gerilim tonundan hiç kopmadığı filmi Odadaki Yetişkinler (Adults in the Room), Syriza hükümetinde Maliye Bakanı olarak görev yapan akademisyen Yannis Varoufakis’in (Christos Loulis) yarı-otobiyografik anı romanından uyarlandı.
Karizmatik, iyi eğitimli fakat siyasi tecrübesi bulunmayan gözü pek bir sosyalist olan Varoufakis, Syriza’nın seçim zaferiyle birlikte, Başbakan Çipras (Alexandros Bourdoumis) tarafından göreve atanmış, ardından Yunanistan’ın borçlarının yeniden yapılandırılmasını talep edeceği bir Avrupa macerasına atılmıştı.
Varoufakis bu yolculuğunda, ülkesindeki kemer sıkma politikalarına son vermek, Yunanistan’ı kronik borçlarından kurtarmak ve halkı yeniden refaha kavuşturmak amacıyla Golyat’a, yani Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu’na karşı günlerce sürecek bir mücadele verdi. “Odadaki yetişkinlere”, Avrupa’nın, kamu harcamalarını kısıp kemer sıkma koşuluyla verdiği kurtarma paketlerinin Yunanistan’ı borç sarmalına soktuğunu, ülke ekonomisini büyütüp istikrar kazandırmak yerine ödenemeyecek boyutlara ulaşarak Alman ve Fransız finans kurumlarına hizmet edecek duruma getirildiğini göstermiş ve yıllardır süregiden bu koşulları artık kabul etmeyeceklerini bildirmişti.
Varoufakis tarafından temsil edilen Syriza, Yunanistan’ın kaderinde söz sahibi olan bu üç güçlü kuruma – troyka’ya - daha sürdürülebilir bir ekonomik model için alternatif bir vizyon sunmaya çalıştı.
Politik gerilimlerin ustası Costa Gavras; Atina, Berlin, Paris, Frankfurt, Brüksel ve Londra’da gelişen filmini, Atina’nın simgesel Syntagma Meydanı’nda Syriza’nın seçimlerdeki zaferini kutlayan coşkulu kalabalıkların görüntüleri ile açıyor. Çipras’ın, Troyka’nın Yunanistan ekonomisini nasıl boğduğunu açıkça dile getirdiği kabul konuşmasından sonra başrollerdeki kahramanlarla tanıştırmaya başlıyor bizleri. Önce Davut’u (Çipras ve Varoufakis), ardından amansız Troyka’yı, nam-ı diğer Golyat’ı görüyor, bu ikisinin az sonra girişeceği hesaplaşmaya hazırlanıyoruz.
Coşkulu Ocak’tan, Varoufakis’in bitkin düştüğü, bıkkınlığa sürüklendiği umutsuz Temmuz’a dek yaşananları aktarırken yönetmenin, Varoufakis tarafından siyasi belleğe katkıda bulunmak amacıyla kaleme alınmış anı romanına olabildiğince sadık kalmaya çalıştığı görülüyor.
Usta yönetmen Gavras, hem Yunanistan toplumunun hem de onun karşısına yenilmez bir dev gibi dikilen neoliberal finans kurumlarının zeitgeist’ini olayların örgüsüne bağlı kaldığı doğrusal bir anlatımla işlediği filmin merkezine, Davut ile Golyat’ın, diğer bir deyişle Varoufakis ile Troyka’nın sonu gelmeyen müzakerelerini alıyor; Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schauble, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi ve Eurogroup Başkanı Jeroen Dijsselbloem’i yozlaşmış gücün küstahlığını ve acımasızlığını yansıtan karakterlere dönüştürüyor.
Aslında gerçekte de temsil ettikleri şey tam olarak bu. Filmin kimi sahnelerinde abartılı resmedilmiş olsalar da Varoufakis’in kitap boyunca anlatmaya çalıştığı bir gerçeğe vurgu yapıyor Gavras: Teklif ettikleri şeylerin kifayetsiz olduğunun farkında olsalar da ellerindeki gücün bunları bile yaptırabileceğinden hiç şüphe duymuyorlar.
Ancak bu defa Golyat kazanıyor.
Filmde birkaç kez incelikle vurgulanan bu acı gerçek, antik Yunan tragedyalarından farklı olarak, günümüzün tragedyalarında Davutların yenilebildiğini hatırlatıyor bizlere.
Tuna Emren
(Sosyalist İşçi)