Betül Celep: “Kadınların ahı birikiyor”

24.01.2017 - 13:52

Yaklaşık iki hafta evvel mücadeleci kadınların yazışma gruplarına düşen, "hayatımın orta yerinde 3 harf ‘khk’ ve dayanışma talebi’" başlıklı bir maille, pek çoğumuz ilk kez tanıştı Betül Celep’le.

İstanbul’da tek başına yaşayan bir kadın olmanın tüm zorluklarını mücadeleyle nasıl aştığını, zorlukları aşarken nasıl dönüştüğünü anlatıyordu Betül. Ve ardından Kalkınma Ajansı’ndaki işinden nasıl bir KHK ile atıldığını.

Sadece kişisel serüvenini paylaşmak ve kendisiyle dayanışılmasını talep etmek değildi derdi. Kendi deneyimini ‘bireysel derdi’ olarak görmeyip, deneyimiyle tüm kadınların mücadelesi arasında bağ kuruyordu. Kendi serüveninin kocaman bir toplumsal sorunun parçası olduğunun farkındaydı. “KHK ile ihraç edildim. Ama suskunluğu değil ses çıkarmayı, direnmeyi seçtim” diyerek kendi direnişini tüm KHK’yla işinden atılan kadınların ortak zeminine çevirmeye davet etti.

“iş verenler hiç kıymet vermiyorlar”

Direnişinin ikinci gününün sabahında yaptığımız sohbette, İstanbul Kalkınma Ajansı’ındaki sendikalaşma sürecine nasıl dahil olduğundan bahsetti. “2014-2015 gibi Ajans’ta sendika faaliyeti başladı, daha doğrusu çalışanların böyle bir iradesi oldu. Ben çok sonradan, o sürecin sonuna doğru sendika konusunda aktifleştim. İş verenler hiç kıymet vermiyorlar, sözümüzü bile dinlemiyorlar. Bunun aynı zamanda bir onur mücadelesi olduğunu fark edince dahil oldum aslında.”

İstanbul Kalkınma Ajansı, Kalkınma Bakanlığı’na bağlı kurumlarından birisi. İşçilerinin geçen sene, eşitsiz maaşlar, ödenmeyen fazla mesailer, sendikalılara yapılan mobbing gibi nedenlerle yaptığı 1,5 günlük grev oldukça önemliydi ve ses getirmişti. Betül grev sürecini “Yönetim kurulunda Vali’nin de olduğu bir kurumdan bahsediyoruz. Fena olmayan bir sözleşmeyle çıktık süreçten” diye anlatıyor.

“Grevin hemen ardından ben mobbinge uğramaya başladım. Başka kurumlara Ajans temsiliyetim kaldırıldı. Masa başında dosya işleri yapmaya başladım. Performans değerlendirmem sendika süreciyle birlikte dibe vurmuştu. 2015’te değerlendirmenin sonunda ‘grev sürecinde gösterdiği coşkuyu işyerinde gösterememiştir’ gibi ifadeler yer alıyordu.”

Kuşkusuz Betül Celep’in deneyiminde sendikalı bir işçi olması, işyerinde örgütlenmiş olması belirleyici. Kalkınma Ajansı yönetiminin işçilerin örgütlülüğünü parçalamak istediği de bir o kadar açık.

“Darbe girişimiyle birlikte bizim iş yeri, birçok iş yeri gibi herkesin baskı gördüğü bir yere dönüştü. Genel sekreter görevinden alındı, onun yerine Vali yardımcısı geldi. İşyerinde sorgu odaları yapıldı, ‘herkes birbirinin ismini verecek vermeyenden şüpheleneceğim’ diye konuşmalar yapıldı. O sorgu odalarında 5 kişiye2 aylık ücretsiz izin verildi, herkese gözdağı veriliyordu. Elimize verilen anketlerle, annemize, babamıza, tüm akrabalarımıza dair detaylı bilgiler vermemiz istendi. Kimlik bilgilerinden okudukları okullara, çalıştıkları yerlere kadar tüm akrabalarımızın bilgilerini istediler. Bu durum basında haber olunca geri çekmek zorunda kaldılar. Bunun üzerine ikinci tur sorgulama başladı. Çok zorlu bir süreçti.”

Bu dönemde sendika temsilcileri de KHK ile işinden atıldı. “Sendika temsilcimiz Aslı’yı çağırıp sosyalistlerin kamu kurumlarında çalışmasını doğru bulmuyorum demiş, arkadaşımız 29 Ekim’de atıldı.”

Bu zorlu dönemden kısa süre öncesinde başarılı bir grev deneyimi yaşamış olan bir iş yerinde, anlatılan baskıların işçilerin birliğini nasıl etkilediğini “sürecin başında iş yerinde birlik sağlayabildik ama sonra herkes kendi kişisel kaygılarına düştü. Birlik o zaman zedelendi, insanlar birbirlerine isimlerini verdiklerini anlatır hale geldi” sözleriyle aktardı Betül.

“Yanımda gördüğünüz kadınlarla ben, çok güçlüyüm”

Kuruma yeni getirilen yönetici Özgül Özkan Yavuz’a, yeni sendika temsilcisi olarak işçilerin haklarından, taleplerinden, mobbinge uğrayan kadın çalışanlardan bahsettikten kısa süre sonra KHK’yla işinden atılan Betül Celep kolay pes etmeyenlerden. Tüm kadınlara yaptığı çağrının ardından eylem fikri oluşmuş. Betül toplantıya gelen kadınların ‘konuşmak bile iyi geldi’ dediğini söylüyor.

İyi gelen konuşmaların ardından Betül Celep, 23 Ocak Pazartesi günü işe gider gibi topuklularıyla yola koyuldu ve Kadıköy Khalkedon Meydanı’nda eyleme başladı. Direnişinin ilk günü başarılıydı: “Ben içinde yer aldığım için bana muhteşem geliyor. Arkadaşlarım iyi geçtiğini söylüyor. Halay çektik, slogan attık, kahkaha attık. Çok hoş, özgürleştirici bir şey”.

“Gelen giden çok oldu. Bütün kadınlar gelip, her şeyi yapabilirler. Orası benim alanım değil. Mesela el ilanı yazsa kadınlar, birlikte dağıtsak muhteşem olur”.

KHK ile atılmasının kadın mücadelesiyle ilgisini nasıl kurduğunu ise şöyle yanıtlıyor Betül; “KHK ve kadın ilişkisini sadece ben kurmamışım aslında. Sonuçta devletin genel politikası olarak, kadınları iş hayatından uzaklaştırmak için farklı araçları var. Üç çocuk doğurun, illa anne olun diyor. Kısmi süreli çalış diyor mesela. KHK listelerinde elbette sendika temsilciliği filan da etkili. Gelip açıkça "Ankara’da 10 kişi atılmış, ben daha az atarsam Bakan ne diyecek?" dendiği bir ortam var. Böyle sayılardan bahsedildiği ve soruşturmaların hiçbir hukuki dayanağının olmadığı durumda, kadınlar ilk elden çıkartılabilecek olanlar olarak görülüyor. Akıl erkek zaten. Erkek geri dönebiliyor işine kadınlar dönemiyor. Bu KHK’lar bizim bütün özlük haklarımızı da elimizden alacak bir şey.”

Betül Celep taleplerini kazanana kadar ‘sokağı terk etmiyor’.

Meltem Oral



Bültene kayıt ol