Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve sağlık çalışanlarının özlük haklarına ilişkin yapılan bazı düzenlemeler, TBMM başkanlığına sunuldu.
TBMM’nin kendi sitesindeki habere göre, yapılan düzenlemelerin içerisinde kadına yönelik şiddetle alakalı olarak; faile uygulanan takdiri indirimler sınırlandırılacak, yani artık kılık kıyafetine özen göstermesi bir takdiri indirim nedeni olmayacak; kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında kasten öldürme/yaralama, işkence, eziyet suçlarının cezası arttırılacak; kasten öldürme suçunun cezası müebbet iken, kadına yönelik kasten öldürme ağırlaştırılmış müebbet ile cezalandırılacak; ısrarlı takip suçuna 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek; kadına yönelik uygulanan işkence suçu 3 yıl olan alt sınır 4 yıla, eziyet suçu 2 yıl olan alt sınırdan 2 yıl 6 aya yükseltilecek.
Olumlu gelişmeler gibi görülen bu düzenlemelere yakından bakıldığı zaman hâlâ pek çok açıdan yetersiz. Örneğin, bir failin mahkemeye takım elbisesi ile gelmesinin, iyi hal indirimi olarak da bilinen takdiri indirimden yararlanmasına bir etkisi olmayacak. Fakat, “Failin pişmanlık içermeyen davranışları, takdiri indirim nedeni olarak kabul edilmeyecek... Takdiri indirim uygulanması halinde ise gerekçeleri kararda mutlaka gösterilecek” diye devam eden haberde, kararın pişmanlığa göre verileceği belirtilmiş, ancak bu pişmanlığın tanımı/seviyesi/belirleyici unsuru muallak ve hakimin inisiyatifine bırakılıyor.
Israrlı takip suçunu ele alırsak, ısrarlı takibe 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verileceği belirtilmiş. Türk Ceza Kanunu Madde 51’e göre: “İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir”. Erteleme kararının verilmesi, daha önce kasıtlı suç işlememiş olma ve yargılama sürecinde pişman olma ve tekrar suç işlemeyeceği kanaatinin oluşması gibi koşullara bağlanmış. Yani ısrarlı takip suçu ile yargılanan birinin cezasını hapis yatmaksızın, paraya çevirebilme durumu var ve bu durum caydırıcılığı engelliyor.
Kadınların tüm karşı çıkmalarına rağmen uygulamadan kaldırılan İstanbul Sözleşmesi ve uygulamadan kaldırılmak istenen 6284 Sayılı Kanun kadına şiddet ile kapsamlı bir şekilde mücadele etmenin yöntemlerini geniş bir perspektiften, kapsayıcı bir şekilde gösteren sözleşme ve kanunlar. 6284 Sayılı Kanun’un amacı “şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek.” Taciz amaçlı takip için olduğu kadar, farklı şekildeki şiddet biçimlerini de kapsayan İstanbul Sözleşmesi ise kadına karşı şiddeti sona erdirmek için bütüncül bir yaklaşımla bir dizi öneriye sahip: Şiddeti, kovuşturmak, ortadan kaldırmak; kadınları güçlendirmek, eşitliği yaygınlaştırmak; tüm mağdurların korunması ve tüm bunlar için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak.
Kanunda yapılmak istenen değişiklikler muallak, yetersiz ve şiddeti önlemek için bütüncül yöntemler sunmuyor. Kadına yönelik şiddeti gerçekten ortadan kaldırmak istiyorsak, bize en az 6284 Sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi gibi şiddetle gerçekten mücadele eden yöntemler lazım.Üstelik mevcut kanunlarla kadını korumak yerine hemen her vakada katillere iyi hâlden indirim veren yargı alanında kanunların farklı uygulanmasına kapı aralayan siyasi yaklaşım çok açık değil mi? Kadınların maruz kaldığı şiddetle mücadele hakimlerin savcıların “iyi niyetine” terk edilemez.
Dila Ak
(Sosyalist İşçi)