Ankara’da tecavüze uğradıktan sonra bir plazanın 20’nci katından atılan Şule Çet’in ölümünün üzerinden bir yıl geçti.
Mezopotamya Ajansı'ndan Berivan Altan'ın davanın avukatı Umur Yıldırım ile görüşerek hazırladığı haber şöyle:
Gazi Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı 2’nci sınıf öğrencisi olan 23 yaşındaki Şule Çet, geçtiğimiz yıl 28 Mayıs’ı 29 Mayıs’a bağlayan gece saat 04.30 sıralarında Yelken Plaza’nın 20’nci katından düşmesi sonucu yaşamını yitirdi. Yaşanan olay, emniyet kayıtlarına intihar olarak geçip, medyaya da böyle yansıdı.
Ancak Çet’i intihar etmeye itecek hiçbir neden olmaması konusunda ailesi ve arkadaşları tarafından dile getirilen şüpheler, kadın örgütlerinin verdiği destekle güçlü bir kamuoyu oluşmasını sağladı. Bu mücadele sonucunda hazırlanan ve cinsel saldırı bulgularını ortaya koyan raporlar ile olay yeri görüntüleriyle birlikte Şule’nin intihar öne sürülen ölümünün aslında cinayet olabileceği ihtimali ortaya çıktı. Bu yöndeki deliller sonucunda olay esnasında Çet’in yanında bulunan Berk Akand ve Çağatay Aksu, ancak üçüncü kez gözaltına alınmalarının ardından ‘cinayet şüphelisi’ olarak tutuklandı.
Çet’in şüpheli ölümünün üzerinden gelen bir yılda ailesi, avukatları ve kadın örgütlerinin mücadelesiyle açılan davada sanıklar sadece iki kez hakim karşısına çıktı. İlk duruşması 6 Şubat’ta, ikinci duruşması 15 Mayıs’ta görülen davada sanıklar, Şule Çet’in “erkek arkadaşı olduğu, ekonomik durumu iyi olmadığı, derslerinin kötü olduğu” gibi gerekçelerle intihar ettiğini ileri sürdü.
Süren yargılamada Çet’in ölümüne dair yeni bilgiler ve bulguların ortaya çıkmasıyla birlikte sanıkların ilk günlerdeki rahatlığı giderek yerini tedirginliğe bırakmaya başladı. Öyle ki son duruşmada sanıklardan Çağatay Aksu’nun Çet’in babasına yönelik sarf ettiği “Sen de kızına sahip çıksaydın” sözü, Çet’i ölüme götüren süreci kendine hak görmenin itirafı olarak mahkeme salonunda yankılandı.
Çet ailesinin avukatı Umur Yıldırım, Çet'in ölümü sonrası soruşturma ve devam eden yargılama sürecinde karşılaştıkları eril zihniyetin yansımalarına dair Mezopotamya Ajansı’na konuştu.
"Cinayet ve tecavüz olduğu şüphe götürmez bir gerçek"
Çet’in ölümünün ardından ilk olarak intihar denilerek, kapatılmaya çalışılan bir dosya ile karşı karşıya olduklarını söyleyen Av. Umur Yıldırım, şuan gelinen noktada cinayet ve tecavüz olduğunun kendileri açısından şüphe götürmez bir gerçek olduğunu ifade etti.
Raporlar ve olay yeri inceleme fotoğraflarının da cinsel saldırı olduğu ve ölümün şüpheli olduğunu gösterir nitelikte olduğunu dile getiren Yıldırım, “Zor bir süreçti. O dosyada bir savcı değişikliği oldu. Tüm engellemelere rağmen gelinen noktada artık bu dosyada belli deliller ortaya çıktı. Sadece bundan sonra sorumluluk mahkemeye kalıyor” dedi.
Av. Yıldırım eril bir soruşturma ve yargılama süreciyle yüz yüze olduklarını da ifade etti. Yıldırım, bu durumu şu sözlerle açıkladı: “Yargıya mal etmekten ziyade orada görev yapan savcılar ve hâkimler bir zihniyet doğrultusunda kadına ve erkeğe farklı davranıyor. Hatta kadını, kadın–kız diye ayırarak yaklaşıyor. Bunun tartışmasını biz bu davada da yaşadık. ‘Şule bakire değildi. Şule’nin erkek arkadaşı vardı. Şule’nin o saatte orada ne işi vardı’ söylemleri ile karşı karşıya kaldık. Yargı öyle ki kadına ve erkeğe farklı yaklaştığı gibi kadına da kendi içerisinde kızlık kavramını dayatıyor. Esasına bakıldığında yargı kuralları tektir, sonuçta bellidir. Ancak fail erkek, mağdur kadın olduğunda maalesef tepkiler değişiyor. Biz bu dosyada bunu gördük. Yapılan savunmalar artık bu noktaya geldi. Savunma artık insanlık ve ahlak ölçütlerini aştı.”
Dava dosyasında adım adım gerçeklere doğru gidildiğini vurgulayan Yıldırım, “Umarız mahkeme heyeti bu dosyada adaletli bir yargılama yapar. Evet, Şule yaşamını yitirdi. Biz onu geri getiremeyeceğiz ama çıkacak karar bundan sonra ya başka Şule’lerin önüne geçecek ya da başka Şule’ler yaratacak. Umarım adaletli bir karar çıkar” diye konuştu.
Davanın arka planı
29 Mayıs 2018'de Ankara’daki Yelken Plaza’nın 20’nci katından şüpheli bir şekilde düşerek yaşamını yitiren Şule Çet (23) intihar olarak kamuoyuna yansısa da sonrasında cinsel saldırı bulgusu ve şüpheli bir ölüm olduğu ortaya çıktı. Ortaya çıkan DNA bulgularıyla birlikte Berk Akand ve Çağatay Aksu üçüncü gözaltına alınmalarında tutuklandı.
Savcı Alev Albuz tarafından delillerin İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmemesi üzerine soruşturma dosyasına Ankara Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Koca atandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 3 Aralık 2018 tarihinde Aksu ve Akand hakkında, “kasten öldürme”, “cinsel saldırı ve hürriyeti tahdit” suçlarından müebbet ve 39 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. 6 Şubat’ta görülen ilk duruşmada Çet’in avukatı Umur Yıldırım, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı'ndan aldıkları "bilimsel uzman mütalaası" mahkemeye sundu. Mütalaada Şule Çet’in katledilmeden önce boynunun kırıldığı tespit edilerek, otopsi sırasında elde edilen bulguların Şule'nin ağır cinsel saldırıya uğradığını gösterdiği yer alırken, yine olay yerinde polisin eksik delil topladığı tespitinin yanı sıra olay yerinde sperm, kan vb. biyolojik leke tespiti için değişik dalga boylarında ışık kaynağı ile ışıklı inceleme yapılmadığı ve Çet’in üzerinden çıkartılan iç çamaşırlarında inceleme yapılmadığı yer aldı.
Çet’in son duruşmasında dava dosyasına ATK Başkanlığı 1'inci İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan raporda sunuldu. Raporda Çet’in boyun bölgesindeki kırık ile ilgili "Kişide tespit edilen boyun kemik kırığının boyna bası sonucu da meydana gelmiş olabileceği cihetle kişinin ölümünün boyna basıyla bağlı mekanik asfiksi (solunum felci) sonucu meydana gelmiş ve kısa bir süre sonra (yarım saat içinde) yüksekten atılmış olabilir. Kişinin vücudunda tespit edilen boyun kemik kırığı dahil, travmatik değişimlerin tamamı yüksekten düşme ile de mümkün" ifadeleri yer aldı. Ayrıca raporda Çet’in depresyonda ve intihar eğiliminde olduğuna dair somut bir veri olmadığı ve kullandığı iddia edilen 'Mirtazapin isimli reçete ile satılan ilacı, bilgisi dışında almadıysa, son dönemdeki yazışmaları ve son dönemde ruhsal durumuna dair edinilen izlenimden yola çıkarak uyku problemleri için kullandığı düşünülebilir’ denildi. Çet’in Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek bir sonraki duruşması 10 Temmuz’da.