Zamlar yağmur gibi yağmaya devam ediyor.
Nisan ayı başından itibaren doğal gaza, LPG’ye, tüp gaza, elektriğe, süte, şekere, una, cep telefonu görüşmelerine, yumurtaya, İstanbul şehir içi ulaşımına, suya, şehirlerarası otobüs ücretlerine zam geldi. Alkol ve sigaraya yeni zamlar yolda.
Tüp gaz son bir yılda 120 liradan 315 liraya yükseldi. Zam oranı yüzde 163.
Yumurta son bir yılda 70 kuruştan 2 liraya yükseldi. Zam oranı yüzde 186.
İstanbul’da aylık tam abonman bedeli 275 liradan 602 liraya yükseldi. Zam oranı yüzde 119.
Doğalgazın m3 fiyatı 2,2 liradan 3,7 liraya yükseldi. Zam oranı yüzde 68.
Doğalgazdaki düşük zam oranı kimseyi yanıltmasın, aslında doğal gazın satış fiyatının 11 lira civarında olması gerekiyor, ama hükümet aradaki farkı bütçeden, yani hepimizin verdiği vergilerden ödüyor, fiyatı düşük tutuyor. Bunu da asıl olarak doğal gazın yüzde 68’ini kullanan patronlara destek olmak için yapıyor.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Fiyatlardaki yıllık ortalama artış, bağımsız ekonomi araştırmacıları (ENAG) tarafından geçen hafta yüzde 143 olarak açıklanmıştı.
Artık marketlerden ürünler tane ile satın alınıyor. Tek bir domates, tek bir salatalık, tek bir biber alınıyor. Boş dürüm, boş baklava satılıyor. Çünkü fiyatlar ateş pahası. İnsanlar aç kalmamak için minimum ihtiyaçları ne ise onu almaya çalışıyorlar. Evine “ekmek”, yani yeterli gıda malzemesi götüremeyen milyonlarca insan var.
Erdoğan Ekim ayında Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği marketinden alış veriş yapmış ve “Fiyatlar gayet uygun” demişti. Şimdi o marketlerde de zamlar yağmur gibi yağmaya başladı, fiyatlara yüzde 132’ye varan zamlar yapıldı.
Erdoğan halka sabır diliyor
Emekçiler zam yağmuru altında perişan haldeyken, Erdoğan halka sabır diliyor. Enflasyonun yüzde 143’ü bulmasını önemsemiyor. ‘Asgari ücret yükseltilsin’ taleplerini görmezden geliyor. TÜİK’in yüzde 61 enflasyon rakamlarını bile yok sayıyor. Oysa bir avuç zengin patronun dışında kalan halkın yüzde 95’i için durum çok vahim. Milyonlarca insan her gün cebindeki kuruşun hesabını yapmaktan yoruldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Yüzde elli oranında artış yaptık’ diye övündüğü 4 bin 250 liralık asgari ücret, 3 ayda eridi. Asgari ücret, yüksek enflasyon karşısında zaten yoksulluk sınırının altındaydı, şimdi açlık sınırının da altına indi. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Mart ayında açlık sınırını 4 bin 925 lira, yoksulluk sınırını ise 16 bin lira olarak açıkladı. Asgari ücret açlık sınırının 675 lira altında kaldı.
Hesaplamalara göre tek bir kişinin yaşam maliyeti 7 bin liraya dayanmış durumda. Buna göre asgari ücret tek bir kişinin bile ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor, oysa asgari ücret, 4 kişilik ailenin masraflarını karşılaması için belirleniyor.
Yeni yıla ortalama 5 bin 972 lira maaşla giren memurun alım gücü 4 bin 863 liraya geriledi. İşçi, esnaf ve çiftçi emeklileri ise çok daha zor durumda. Ocak ayında 2 bin 500 liraya yükseltilen en düşük işçi, çiftçi ve esnaf emeklisi aylığının reel alım gücü Mart ayında 464 lira birden düşerek 2 bin 36 liraya geriledi.
Asgari ücretliler, TÜİK’in hesabına göre 790 lira, ENAG’ın hesabına göre ise bin 133 lira kaybetti.
Asgari ücret acilen artırılmalıdır
Bu enflasyon oranları, fiyatlar ve açlık, yoksulluk rakamları göz önüne alındığında işçiler için asgari ücretin artırılması en temel ve acil konulardan bir haline gelmiş durumda.
İşçiler, emekçiler için; elektrik faturası, doğalgaz faturası, gıda, ulaştırma, kira gibi kalemler harcamalarının önemli bir kısmını kapsıyor. Bu nedenle ilan edilen enflasyondan daha yüksek bir enflasyonu yaşıyorlar. Bütün bu harcamaların 4 bin 250 liralık asgari ücretle karşılanması imkânsız. Oysa işçilerin yüzde 80’inden fazlası asgari ücret alıyor.
Asgari ücret her ay yeniden belirlenmeli ve en azından tek kişinin geçim maliyeti seviyesinde tutulmalıdır. Yani Nisan ayı için asgari ücret en az 8 bin lira olmalıdır.
Aksi takdirde bütün bu sürecin yükü, geliri enflasyon oranında artmayan kesimlerin, işçilerin, emekçilerin üzerine kalmaya devam edecek.
Gerek İş Kanununda, gerek Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yönetmeliğinde asgari ücretin en fazla iki yıl için belirleneceği yazılı. Bu sürenin kısaltılması ile ilgili bir kısıtlama yok. Dolayısıyla Asgari Ücret Komisyonu’nun hemen ve sürekli toplanması ve asgari ücretin her ay güncellenmesi gerekir.
Türk-İş ve DİSK bu konuda somut adım atmalıdır. Asgari ücrete acilen zam yapılması talebi, 1 Mayıs eylemlerinin en önemli taleplerinden biri haline getirilmelidir.
(Sosyalist İşçi)