İşçi sınıfının en kitlesel mücadelesi 15-16 Haziran 1970 direnişinin 50. yıldönümünde, 1991'de yapılan madenciler grevi ve yürüyüşünü unutmamak gerekir.
Zonguldak maden havzası iki yüz yıldır işçilerin çalıştığı bir bölgedir. Havzada ilk işçi direnişi 1863 yılında gerçekleştirilmiştir. Havzanın tarihi mükellefiyetle (zorunlu çalıştırma) ocağa inen yöre köylülerinden, Balkan kökenli yabancı işçilere; asker amelelerden, Kürt göçmen işçilere kadar pek çok farklı köken ve statüde emekçinin terleri ve kanlarıyla yazılmıştır.
1946 yılında kurulan işçi örgütü Ereğli Kömür Havzası Maden İşçileri Derneği, günümüzde Genel Maden-İş Sendikası olarak devam etmektedir. 1965 yılında ücret adaletsizliğine karşı gelişen kitlesel eylemler şiddetle bastırılır, iki işçi yaşamını yitirir. Madenciler birçok kez hem işveren hem de sendikayı hedef alan ocağa inmeme, yürüyüş gibi eylemler gerçekleştirirler. Ücretlerin azlığı, çalışma-dinlenme sürelerinin değiştirilmesi, benimsemedikleri sendikacının yönetime gelmesi gibi farklı gerekçelerle topluca protestolara yönelirler. Şiddet dozu yüksek eylemlerde polisle çatışmalar, maden işletmelerinin tahrip edilmesi, gözaltılar vb. yaşanır.
Greve hazırlık süreci
Zonguldak Madenci Yürüyüşü, 89 Bahar Eylemlerinin yarattığı dalganın devamıdır. Bahar eylemleri sonrası pek çok sendikada yönetimler değişir. Kasım 1989’da, Şemsi Denizer’in başkanlığında genç ve mücadeleci bir ekibin Genel Maden-İş Sendikası yönetimine gelmesi, Grev ve Yürüyüşe giden yolda önemli bir adım olur.
1990 yılının ilk aylarında Zonguldak ve Yeni Çeltek’te art arda meydana gelen büyük iş kazaları karşısında sendika eylemli bir tutum alır. 14 Şubat’ta 2 saatlik iş bırakma eylemi gerçekleştirilir. Ardından 24 Şubat’ta Türkiye Maden-İş Sendikası ile birlikte Zonguldak’ta geniş katılımla İnsana Saygı mitingi düzenlenir. Sendika; eğitimler, işçi toplantıları ve çeşitli konulardaki konferanslar, panellerle hem üyelerini hem de kentin kamuoyunu mücadeleye ve greve hazırlar.
Grev ve kent yürüyüşleri
Grev, toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine, 30 Kasım 1990’da büyük bir coşkuyla ve işçilerin yanı sıra ailelerinin de katıldığı yürüyüşlerle başlar. Daha önceden çok da planlanmamış olan bu yürüyüşler Zonguldak grevinin karakteristiği olur. Binlerce madencinin ve eşlerinin kent merkezine uzak ocak bölgelerinden başlattığı ve kilometrelerce süren kitlesel yürüyüşlerin ardından, kent içinde fiili mitingler yapılır.
Yürüyüşlere katılım ilk günden itibaren gitgide genişler, madencilerin ötesinde farklı işçi grupları, yerel demokratik örgütler ve kent halkının katılımıyla ortaya bir kent grevi ortaya çıkar. Grevin ilerleyen günlerinde kentteki esnaflar dükkânlarını açmayarak ve camlarına grevi destekleyen yazılar asarak dayanışma gösterirler. Belediye işçileri iş bırakarak destek verir. Konuşma ve sloganlarda, ücret ve sosyal hak taleplerinin yanı sıra, özelleştirmeci neo-liberal zihniyete yönelik bir meydan okuma ortaya konur.
Ankara yürüyüşü
Tarihi Zonguldak-Ankara Büyük Yürüyüşü 4 Ocak 1991 günü başlar. Daha önceden ayarlanan araçlara izin verilmemesi üzerine 70 bin civarında işçi, işçi ailesi ve Zonguldak halkı kortejler oluşturur, yürüyüşe başlar. Büyük coşkuyla başlayan yürüyüş zorlu kış şartlarında devam eder. Yürüyüşçüler bütün gün yürüdükten sonra geceyi Devrek’te geçirirler.
İkinci gün yürüyüşçüler büyük bir polis barikatı ile karşılaşırlar. Barikat, Denizer’in başbakanın talebine uyarak Bolu’ya onunla görüşmeye gitmesi üzerine açılır. Görüşmede yine anlaşma olmaz. Yürüyüş Mengen’in ilerisinde kurulan ikinci barikatın önünde, 112. kilometrede tıkanır. Hükümetle yapılan görüşmeler sonuçsuz kalır. Kış şartları oldukça ağırdır ve güvenlik güçleri giderek sertleşen bir tutumla yürüyüşü engellemeye çalışmaktadır. 7 Ocak’ta 201 işçi gözaltına alınır. Sonuçta olası olumsuzlukları önlemek isteyen Denizer 8 Ocak’ta yürüyüşü bitirme kararını açıklar. İşçiler yaşadıkları hayal kırıklığına karşın karara uyarlar ve Zonguldak’a geri dönerler.
16 Ocak’ta Körfez Savaşı başlar. 25 Ocak’ta Bakanlar Kurulu savaşı bahane ederek tüm grevleri erteleme kararı alır. 27 Ocak günü işçiler, yer yer protestolarla da olsa, ocaklara inerler. 5 Şubat’ta, büyük ölçüde hükümetin teklifi doğrultusundaki sözleşme imzalanır. Böylece Türkiye işçi hareketi tarihinin en büyük eylemlerinden birisi olumsuz biçimde sona ermiş olur.
Zonguldak grevi ve yürüyüşü, her şeyden önce neo-liberal özelleştirme ve ücret bastırma politikalarına karşı girişilmiş bir harekettir. Grev ve yürüyüşün gerçekleştirildiği 1990-91 yılları, Türkiye’de en yoğun grevlerin yaşandığı yıllar olarak kayıtlara geçmiştir. Grev boyunca yapılan yürüyüşlerde atılan savaş karşıtı sloganlar, iktidarı ve neo-liberal politikaları doğrudan hedefe koyan açıklama ve sloganlar, hareketin siyasallaştırıcı etkisini göstermektedir.
Zonguldak Maden işçileri ekmek parası için, hakları için yollara düşmüş, dondurucu soğuklarda canını ortaya koymuştur. Madenciler, eylem yapma biçimleri ile geniş kitlelerin sempatisini kazanmış, gönül bağı kurmuştur.