Antikapitalistler'den #GezegenİçinİsyanZamanı çağrısı:
Yalan söyleme! Harekete geç!
İklim ve gezegen için: COP26 değil mücadele!
6-7 Kasım’da eylemlerde buluşalım.
26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) Kasım ayında İskoçya’da gerçekleşecek. 197 ülkenin yöneticileri iklim değişikliğiyle nasıl mücadele edileceğini tartışacaklar.
Özellikle iklim krizinin derinleşmesinin sorumlusu olan en zengin ülkelerdeki iktidarlar tam bir sorumsuzluk içerisindeler. Bazı somut önerilere ve planlara sahip olan devletlere bu planların yetersiz olduğunu tekrar tekrar hatırlatmak zorundayız.
Dünyanın dört bir yanında seller, kuraklık, fırtınalar ve birçok iklim felaketine tanıklık ediyoruz. Milyonlarca kişi bu aşırı doğa olaylarının doğrudan kurbanı oluyor. Geniş kitleler “doğal” olmayan bu felaketler nedeniyle göçe zorlanıyor. 1970’ten beri doğal yaşamın %60’ı yok oldu. İklim değişimine muazzam bir biyoçeşitlilik krizi eşlik ediyor.
Kapitalizm öldürüyor
Bütün bunlar kendi kendine mi oluyor? İnsanlığın birtakım kötü alışkanlıkları sonucu mu bu şekilde uçuruma sürükleniyoruz?
Hayır.
Uluslararası bir kuruluş olan Karbon İfşa Projesi (CDP) tarafından yayımlanan rapora göre, 1988'den beri tüm dünyada gerçekleşen sera gazı emisyonlarının %71'inden 100 tane şirket sorumlu. 2015 yılında Çin, ABD, Avrupa Birliği, Hindistan ve Rusya küresel sera gazı salımlarının %66’ından sorumluyken, G20 ülkelerinin tamamı %81’ini aşan bir oranda sorumluydu.
Direniş: Glasgow, tüm dünya, İstanbul, İzmir, Ankara, Tekirdağ
Bütün bilimsel gerçekler çok uzun süredir orada durmasına rağmen kapitalistler ve onların hükümetleri bu sorunu çözmek için gerekli adımları atmadı. Fakat dünyada yıllardır buna karşı mücadele eden aktivistler, çevre ve ekoloji örgütleri, enternasyonal sosyalistler var.
2018 yılında iklim hareketi yeni bir ivme kazandı. Greta Thunberg’in başlattığı eylemlilik, Fridays For Future’ın 7.6 milyon kişiyi mobilize eden bir güce dönüşmesini sağladı. Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) hareketi ortaya çıktı ve özellikle İngiltere’de doğrudan şirketleri hedef alan eylemleriyle gündemin göbeğine oturdu. Gençler ve tüm aktivistler artık “grev” çağrısı yapıyor. Okullar boykot ediliyor, işçilerin ve emek örgütlerinin harekete daha fazla katılımı hedefleniyor.
Bunun için önümüzde önemli bir uğrak var. COP26 zirvesi İskoçya’nın Glasgow kentinde yapılacak. Hem Glasgow’da hem de dünyanın dört bir yanında kitlesel protestolar inşa etmek zorundayız.
COP26 zirvesini egemen sınıflara, yalancı iktidarlara karşı mücadelenin sesinin yükseldiği platformlara çevirelim.
Taleplerimiz: Adil Dönüşüm ve 3 milyon iklim işi
1) Hedefimiz, IPCC raporlarında defalarca belirtildiği üzere 1,5C olarak kalmalıdır.
2) İklim zirvelerinin, küresel ortalama sıcaklık artışını 1,5C sınırında tutabilmek adına bizlere %50 kurtuluş şansı tanıyan “2030 yılına kadar yarı yarıya emisyon azaltımı” hedefini kabul etmiyoruz. Karbon bütçesi hesaplamalarına dayanan bu hedef, ısınmayı hızlandıracak geribildirim döngülerini de hesaba katmaz.
2030 yılına kadar emisyonların sıfırlanmasını talep ediyoruz.
3) Küresel ölçekte her yıl 55 milyar ton sera gazı emisyonu üretiyoruz. Bunun 36 milyar tonu kömür, petrol ve gaz yakmaya devam ettiğimiz için salınan CO2’dir. Bu fosil yakıtlar elektriğin üretimi için kullanılıyor. Yerlerine yenilenebilir enerji kullanmalıyız.
Yenilenebilir enerjiye geçiş yapabilmek için piyasaların mevcut kurallarını terk etmemiz gerekir ve bunu başarmanın yolu, fosil yakıt kullanılmasını yasaklayacak bir düzenlemeye başvurulmasıdır.
Fosil yakıt endüstrisine akıtılan sübvansiyonlar hemen sonlandırılmalı, tüm fosil yakıtlı gelişim modelleri iptal edilmeli; Fosil yakıtlar yasaklanmalı ve yerin altında bırakılmalıdır.
4) Enerji ihtiyacının büyük bölümü elektrik ile karşılanmalı ve elektriğin tamamı yenilenebilir kaynaklardan elde edilmelidir.
Elektriğin rüzgâr ve güneş enerjisiyle üretilmesi, fosil yakıt emisyonlarını %90 azaltır. Elektrik üretimi, sanayi ve ısıtma sistemleri ile ulaşım araçlarını yenilenebilir elektrikle çalışacak şekilde dönüştürdüğümüzde küresel fosil yakıt emisyonlarının %87’sinden kurtuluruz. Aynı zamanda tüm emisyonlarımızın yüzde 60’ından fazlasıdır bu.
Ayrıca ormansızlaştırmaya son verirsek emisyonların onda birinden kurtuluruz. Tarım kaynaklı emisyonlar ise küresel emisyonların sekizde birine karşılık geliyor.
2030’da 1,5C hedefinin aşılmaması için öncelikle atılması gereken adımlar şunlardır:
Yenilenebilir enerji dönüşümü gerçekleştir, tarımsal üretimde iyileştirmeye git, ormansızlaştırmaya derhal son ver!
5) Yenilenebilir enerjiye geçiş çok büyük ölçekli bir dönüşüm planıdır. Böyle bir dönüşüm, süper şebekelerin kurulmasıyla başarılabilir.
Mevcut koşullarda, yenilenebilir enerji dönüşümüne ayrılması gereken olağanüstü bütçe fosil yakıt endüstrisi ve onları destekleyen bankalara, şirketlere, yani zenginlerin cebine akıtılıyor. Aynı miktarlarda yatırımı bu krizi durdurup beraberinde yenilenebilir enerji istihdamı yaratmaya, düzgün çalışan bir sağlık sistemi geliştirmeye, insani ihtiyaçların karşılanmasına ayırmak mümkünden de öte yaşamsal bir zorunluluk!
Hangisini kurtaracağız? Onların fosil yakıt endüstrisini, bankalarını ve şirketlerini mi, yoksa kendimizi mi?
Merkezinde yenilenebilir enerji sektörü için milyonlarca kişilik istihdam imkânı barındıran adil bir dönüşüm istiyoruz!
6) Türkiye’de 9,7 milyon işsiz var. İş güvencesi ve insana yakışır koşullar sunacak 3 milyon iklim işi istiyoruz!
Bu işler imalat, kurulum, işletme süreçlerindeki istihdamın yanı sıra, (yenilenebilir enerji santralleri ağırlıklı olarak kırsal kesimde bulunacağından) yoksul bölgelerin de kalkınmasını sağlayacağı için olağanüstü fırsatlar yaratır, ekonomiyi yeniden canlandırır.
7) İklim işleri, ısınmaya sebep olan emisyonları hedef alıp doğrudan azaltımı amaçlamalıdır.
8) Böyle bir istihdamı sadece Adil Dönüşüm tasarısıyla yaratabiliriz. Ve bu tasarı kamuya ait olmalıdır.
Çünkü rekabetçi piyasaların elinde hayata geçirilemez.
Adil Dönüşüm, düşük karbon ekonomisine geçişte işçi sınıfının zararını en aza indirmek ve kazanımlarını artırmak için gereken kamu politikalarının inşa edilmesini sağlar.
9) Rekabetçi kapitalist piyasalar, yenilenebilir enerjiyi ancak kömür, petrol ve doğal gazdan ucuz olduğu sürece kabul edilebilir görüyor:
2019’da rüzgâr ve güneşin payı, küresel toplam enerji tüketiminin %2’sinden daha azına karşılık geliyordu. Geride bıraktığımız 4 yıl boyunca, her yıl sisteme dahil edilen rüzgâr ve güneş kaynaklarının sayısı sabit seviyede kaldı. Bunun anlamı, yenilenebilir enerji yatırımlarının artırılması gerektiği yerde azaldığıdır.
Bizim cebimizden çıkacak muazzam miktarlarda para yozlaşmış şirketlere akıtılırsa tüm tasarının itibarı sarsılır. Bu kadar büyük ölçekli planlar piyasaya devredilirse başarılması imkânsız hale gelir.
Trilyonları şirketlere akıtmayı, maliyetleri yükseltmeyi kabul etmiyoruz!
10) Şirketleri ve devletleri harekete geçmeye zorlayabilecek tek toplumsal gücün örgütlü işçi hareketi olduğunu biliyoruz. İşte bu nedenle sendikaların desteği çok önemli.
İşçi sınıfının kitlesel desteği olmadan Adil Dönüşüm, iklim istihdamı gibi tasarıların hayata geçirilebilmesi mümkün değildir.
Sendikalar “İklim Acil Durumu” ilan ederek kamuoyunun ilgisini bu konuya çekmeli, Adil Dönüşüm Merkezi kurmalıdır.
Hemen harekete geçersek, hız kazanan iklim çöküşünü yavaşlatabileceğimiz o tarihi sınırda duruyoruz.
Adil Dönüşüm ve 3 Milyon İklim İşi tasarılarının tam anlamıyla hayata geçirilmesi 15-20 yılı bulacak olsa da başlangıç için talep ettiğimiz iklim istihdamı tasarısı CO2 emisyonları yoğunluğunu mevcut seviyelere göre yüzde 90 azaltacağı için, bu yolda yürümeye başladığımızda 1,5C hedefini tutturma şansı yakalıyoruz. Çünkü, IPCC raporunun da belirttiği üzere, böyle bir yol izlersek, atmosferdeki karbon fazlası kademeli olarak azalmaya devam edeceğinden, - bu süre zarfında 1,6C’nin üzerine çıkılsa bile - 2100 yılı civarında tekrar 1,5C’ye dönebiliriz.
Antikapitalistler Platformu
İletişim: 0 507 860 83 62